Hiç sesleri çıkmıyor...

Kemal Okuyan'ın "Hiç sesleri çıkmıyor..." başlıklı yazısı 20 Mayıs 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Çok konuşurlardı, bazen hükümeti gölgede bırakacak kadar çok. Masaya vurarak, ilan vererek, rest çekerek… “Gerçek sahip” olduklarını kanıtlarcasına…

12 Eylül öncesinde örneğin… Darbenin hemen başlarında örneğin… Refahyol döneminde örneğin… AKP’nin ilk yıllarında örneğin...

Patronlardan, burjuvaziden söz ediyorum. Çok konuşup çok ayak altında dolaşmaktan mutsuz olan, göz önünde olmanın tehlikesini bilen sermaye sınıfından… Kasasını doldurmaya, daha fazla kâr etmeye, bencil çıkarlarını daha fazla karşılamaya, sürekli büyümeye koşullanmış kapitalistlerden…

Uzun süre oldu, az konuşuyor, kamuoyu önüne az çıkıyorlar. Hızlı büyüme olanağı elde etmiş sonradan görme birkaç unsurun medya şovunu saymazsak, düşük profil gösteriyorlar.

Çünkü onlar mutlu!

Patron tayfası açısından Türkiye tarihinin altın çağı yaşanıyor.

Yeşili, Anadolusu, Bizansı filan değil, tamamı mutlu… Mutlu da değil, çok mutlu.

“Ekonomi tıkırında” edebiyatının tanığı da, kanıtı da onlar.

Konuşmuyorlar. Çünkü işleri yolunda. Zaten bir ülkede ne zaman patron sınıfı çok konuşmaya başlıyor, siyasetçinin önüne çıkıyorsa, bilin ki, siyasetçi işini iyi yapamıyor, yönetme becerisini yitiriyor.

Sömürü düzeninde düzen siyasetçisin esas işi ne? Sömürü düzeninin kavgasız gürültüsüz sürmesini sağlamak!

Peki, AKP iktidarı patronların bütünüyle susmasına neden olacak kadar eksiksiz, gediksiz mi yönetiyor ülkeyi?

Hiç de değil. Dış politikada ciddi sorunlar var, içeride risk büyüyor, ekonomi ise alabildiğine kırılgan. Sermaye sınıfının deneyimli aileleri bunun farkında değil mi? Konuşmamaları yalnızca korku ve mali denetim şantajının mı ürünü?

Onlar bir noktadan sonra korkmaz. Son tahlilde sahip sahiptir, uşak da uşak.
Susmalarının tek nedeni, AKP iktidarının çok ama çok belirleyici bir görevi son derece gelişkin bir “iş ahlakıyla” yerine getirmesidir. Bu görev emeğin baskılanmasıdır ve sermaye açısından neredeyse en kritik başlıktır.

Konuşmalarına gerek yok. Onlar adına Erdoğan konuşuyor, Arınç konuşuyor, Babacan konuşuyor, hepsi sıraya girmiş konuşuyor. Polis konuşuyor, vali konuşuyor, jandarma konuşuyor, yargı konuşuyor. Yalanla konuşuyor, sopayla konuşuyor, cezayla konuşuyor. Onlar konuştukça işçi susuyor.

Patron neden konuşsun ki! Neden sınıf kavgasının içine çekilip yıpransın ki? Nasılsa iktidar en küçük bir kaygı duymaksınız sermaye adına savaşıyor şimdilik savaşmıyor da, tek taraflı saldırıyor.

Bunun da bir bedeli olmalı. Tarihin patron çıkarını savunmak konusundaki en istekli hükümeti ve devleti, bu pervasızlığın cezasını çekmeli. İşçiyi susturmanın, sindirmenin, el kaldırmanın bir karşılığı olduğu hatırlatılmalı.

Bu da Türkiye solunun mücadeleyi “haklı olduğu” zemine çekmesiyle mümkün. En haklı kavgayı bile yanlış bir zemine taşıyıp değersizleştirmek mümkün. Tersinden, AKP iktidarı gibi en haksız girişimi bile haklıymışçasına pazarlamak da…

Sol, artık cesaret ve aklı yan yana getirip, emeği yok saymanın faturasını kesmeli.