Güney Gösterip Kuzey Vurmak! KEMAL OKUYAN

Kürt sorununun yarattığı basıncın da etkisiyle, emperyalizmin bölgesel projeleri dendiğinde gözümüzü hemen Ortadoğu'ya çeviriyoruz. Irak'ın işgalinden önce "Türkiye bu suça ortak olacak" diyorduk, ABD'nin ısrarlı taleplerine bakarak. 1 Mart tezkere kazası suçu ortadan kaldırmadı, azalttı.

Irak'tan sonra hemen herkes "şimdi sıra İran'da" diyordu. ABD'nin Ankara'dan beklentisi doğal olarak olası bir operasyona "maksimum destek" olacaktı. AKP hükümeti çeşitli nedenlerle işi yokuşa sürmekteydi ama pazarlıklar da sürüyordu! Ve kimse ABD'nin İran'a şu ana kadar saldırmamasının temel nedeni olarak Türkiye'nin tutumunu gösteremezdi. Bizse, bir saldırı gündeme geldiğinde AKP'nin "reel politiker" bir tutum alacağından ve Tahran'ı bir biçimde satacağından emindik.

Hâlâ öyle düşünüyoruz...

Ancak İran zor başlık. ABD sürekli arayış içinde, "nasıl ederim de İran'a diz çöktürürüm"ün hesabını yapıyor. ABD karşıtlığında asla güvenilmeyecek molla iktidarı ise Irak'ta sıkışan Vaşington yönetiminin sinir sistemi ile ustaca oynarken, "uzlaşma"ya kapı aralamaya hep özen gösteriyor. Zaten yabancı sermaye yatırımlarının ve giderek gelişen özel sektörün ayağı o kapının tamamen kapanmasına engel.

Kapı aralığından pragmatizm, işbirlikçilik, liberalizm rüzgarının da girdiğini söylemeye ne hacet!

Durum böyleyken bölgeye daha geniş bir çerçeveden bakmakta yarar var. Geçtiğimiz ay Afganistan'a özellikle dikkat edilmesi gerektiğini yazmıştım. Türkiye'nin Irak'a asker yollamasından çok daha yakıcı bir sorundur Afganistan savaşındaki rolünü artırması. Bunu NATO istiyor, ABD istiyor...

Zaten oradayız, istenen kapsam genişlemesidir.

Ancak bence asıl gözünü dikmemiz gereken, kuzey doğumuzdur. Türkiye'nin teorik olarak bir sıcak "dış" çatışmaya en yakın olduğu bölge Kafkaslardır. Gelişmeleri alt alta sıralarsak neden böyle düşündüğüm daha iyi anlaşılacaktır.

1. Bölgede ABD'nin üç müttefiki vardır. Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan. Türkiye'nin de yardımıyla Azerbaycan ve Gürcistan'ın NATO'ya yakınlaştırılması ve militaristleştirilmesi doğrultusunda önemli adımlar atılmıştır.

2. ABD ve İsrail başta olmak üzere birçok gelişmiş ekonomi için büyük önem taşıyan Baku-Tiflis-Ceyhan boru hattı bu üç ülkeden geçmektedir. Yani bu üç ülkenin kaderi emperyalizme bir de 1700 küsur kilometrelik boruyla bağlanmıştır.

3. ABD Gürcistan'ı kendine yakınlaştıran Şvardnadze iktidarını "daha işbirlikçisini aradığı"ndan "renkli devrimler" dalgası sırasında devirmiş ve kendini sağlama almıştır.

4. Türkiye'de bir "turkuaz devrimi"nin gerçekleşmekte olduğunu daha önce not düşmüştüm, bu "devrim" bir karşı devrimdir ve ABD'nin bizim buralarda da kendini sağlama alma işlemidir.

5. Ne tesadüftür ki, şu sıralar Azerbaycan'da da "turuncu devrim" hazırlıklarının başladığı haberleri gelmektedir. Aliyev bir Amerikancı'dır ama tıpkı baba Aliyev'in yakın dostu bizim babamız ve bizim Amerkancımız Süleyman Demirel gibi ihtiyatlıdır. Vaşington ihtiyatlı değil, ihtiraslı Amerikancıların peşindedir. Baku'de yaklaşan seçimlerin "gayri meşru olacağı"nı iddia etme hazırlıkları başlamıştır. Bazı partiler seçimleri boykot edeceklerini, batının bu meseleye el atması gerektiğini açıklamışlardır. Demek ki, seçim olacak, gözlemciler "hile var" diyecek, birileri sokağa dökülecek. Olur mu olur! Azerbaycan'daki devrim de "nefti devrim" olur!

6. Gürcistan ise hem Rusya'yı sıkıştırmak, hem Rusya tarafından desteklenen otorite tanımaz Osetler ve Abazaları dize getirmek için ABD desteğiyle provokasyonlar yapmaktaydı. Dün gece yarısı itibariyle bu provokasyonların bir sıcak çatışmaya dönüştüğünü söyleyebiliriz. Eğer Rusya geri adım atmazsa, Kafkas savaşı başlamak üzeredir.

7. Tam da burada Azerbaycan'a geri dönmeli ve Aliyev'i diktatörlükle suçlayanlar arasında "Büyük Azerbaycan" idealini savunanların olduğunu hatırlatmalı. Büyük Azerbaycan, bölünmüş İran'dır. ABD'nin İran için elde hazır tuttuğu planlar arasında, İran Azerbaycanı'nı Baku'ye hediye etme ayağına bir gerilim çıkarmak da vardır.

8. Azerbaycan ve İran arasındaki bir çatışma Türkiye'yi kaçınılmaz olarak içine çekecektir. Baku-Ankara yalnızca petrol hattıyla değil bir dizi anlaşma, ekonomik çıkar ve askeri danışmanla birbirine bağlanmıştır.

9. Gürcistan'a geri dönüyoruz. Tiflis'te batı yanlısı medya, ayrılıkçıların Gürcistan'ı petrol boru hattını havaya uçurmakla tehdit ettiğini yazıp duruyorlar.

10. Azeri basınında ise BTC boru hattının güvenliğini tehlikeye sokanın Ermenistan'ın düşmanca tutumu olduğunu ileri süren haberler çıkıyor. Aliyev yanlıları ise "tehlike yok, boruyu biz koruruz" deme telaşında. Böyle diyecekler çünkü ABD ve İsrail çıkarlarını koruyamayan bir hükümet olur mu?

11. Tam bu sırada, 5 Ağustos'ta BTC boru hattının Türkiye bölümünde bir yangın çıkıyor. Erzincan'daki yangın hattın 15 gün kapanmasına neden olacak çapta. Petrol fiyatları bu nedenle yükselişe geçiyor, petrol tekelleri homurdanıyor. PKK "biz yaptık" diyor. Basın ne bu iddiaya yer veriyor ne de yangının gerçek hakkını...

12. Petrol boru hattının güvenliğinin tehlikeye girmesi durumunda, hattı işleten konsorsiyumun "uluslararası güç konuçlandırma" hakkı var anlaşmalara göre.

13. PKK başından beri "hattın Türkiye kısmı güvenlikli değil" diyor. Son sabotajdan sonra da "güvenlikli olmadığını gösterdik" türünden bir değerlendirme geliyor PKK'ye yakın kaynaklardan.

13'te keselim. Tek bir cümle eklemeyeceğim. Ne bir komplo teorisi, ne bir spekülasyon var bu 13 maddede. Dilerseniz siz speküle edin.

[email protected]