Gecikmiş Haziran Mektupları... -1-

Mayıs’ın son akşamı “vakit tamam” dedin, sokağa çıktın. Düşünmedin, tartmadın, öfkeni yüreğine yerleştirdin, aklını başına topladın, dikildin karşısına zorbanın. Panik yok, hezeyan yok... Ne sende ne diğerlerinde.

Diğerleri dedim de… Çoktunuz, çok fazlaydınız. Umulmadık kadar hem… Ama kimse bu kalabalığı yadırgamadı. İlginç olan, herkesin her şeye hazır olmasıydı. Milyonlar her gün sokağa, barikata çıkıyormuş da bütün olup bitenler kanıksanmış gibiydi.

Siyaseten örgütlü olan bizim gibiler epey şaşırdı. Kalabalığa, çoğaldıkça azalması beklenir aklın korunmasına…

Sen, sizler şaşırmadınız. İnsanlık tarihinin en vakur halk hareketlerinden birini yarattınız.

Herkes sizin için bir şey dedi. “Tuzu kuruların hareketi” demeye getirdi biri, “hükümet istifa” sloganının harekete sonradan katılan birilerince dayatıldığını iddia etti bir diğeri. “Ergenekoncu bunlar” en güzeliydi! Daha tuhafı, elinizdeki ay yıldızlı, Mustafa Kemalli bayrakları toplamaya kalkıp “bunlarla yürüyemezsiniz” diye buyuranlardı. Oralı bile olmadınız, müdahale edenleri kenarda bırakıp yolunuza devam ettiniz…

Hiç düşündünüz mü?

Bu çocukça tepkinin, hatta açık konuşayım, kinin nedeni ne ola?

Uzun konular bunlar, hem de çok uzun. Ama hiç değilse elindeki bayrağın zorla alınmaya çalışılmasıyla insanlara aynı bayrağın zorla taşıtılması, onun bir baskı aracına dönüştürülmesinin aynı kapıya çıktığını ve ne kadar zalimce olduğunu anlamışsındır.

Lafı nereye getireceğimi de hissettin herhalde.

Haziran’da lümpenliği bastırdınız, öfkenizi Tayyip’e odakladınız, aydınlık ve bağımsız bir Türkiye özlemini haykırdınız. Milliyetçilik, Kürt düşmanlığı pek az hissedildi. Lice’de de saldırınca diktatörün polisi, Gezi’yle Lice’nin bağlanmasına, (biliyorsundur, solcuların, sosyalistlerin, komünistlerin işiydi bu) ses etmedin. Bundan “halkların kardeşliği meselesi halloldu”, “çözüm sürecini halk destekliyor” sonucu çıkaranlara sinirlendin ama bunu belli etmemeye çalıştın. Çoğunluk böyle yaptı zaten.

Öte yandan…

Şimdi tam fırsatı be kardeşim. Kürtlerin yaşadığı çileyi, bir insanın anadiline konan yasağın korkunçluğunu, polisin-askerin yıllardır nasıl bir zorbalıkla Kürt yoksulunun üzerine çullandığını anlamanın tam fırsatı.

“Ama onlar ülkeyi bölmek istiyorlar” itirazını duyar gibiyim. Böldürtmeyelim. Bunun birlikte yaşamaktan geçtiğini unutmadan…

“AKP ile ittifak yapıyorlar” “ABD’nin maşası bunlar”…

Güzel. Buradan başlayalım işte. Bir halkı, bir ulusu topyekun yaftalamak ne kadar saçma! ABD maşası Türk görmüşsündür muhakkak. Üstelik çok var onlardan.

Sanırım geçmişi biraz olsun unutmak gerekecek. Geleceği kurarken dönüp yeniden ve cesaretle bakabilmek için… Hem görmüyor musun? Evet AKP ile ABD ile meselelerini çözmek isteyenler var Kürtler arasında ama olmuyor, çözemiyorlar işte.

Olmuyorsa…

Ortak düşman, ortaklaştırır. Kürt kardeşlerimize “biz de bu ülkede özgür değiliz, bu ülkede kimse için eşitlik yok” diyoruz her fırsatta. Diyoruz demesine ama her şeyin bu kadar basit olmadığını da biliyoruz. Basit olan şu: Türkiye eşitlikçi ve özgürlükçü bir ülke olacaksa, orada Kürtler de kendini eşit ve özgür hissedecek!

Emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadele bu ülkede yaşayan herkesi birleştirir.

Haziran Direnişi’ne, sana kuşkuyla baktılar doğru… Açığı hoşlanmadılar da bu işten. Ama Türkiye’nin askerden, polisten, gericiden ibaret olmadığını da gördüler. Bu, birlikte yaşam kurmanın ilk adımı olabilir.

Siz isterseniz olur. Siz isterseniz emperyalizmin, cemaatlerin açtığı yolda ısrar edenlerle hesaplaşmak da kolaylaşır.

Siz büyük iş başardınız kardeşim, gerisi gelecek kuşkumuz yok.

Siz ve biz…

Sanırım sıra buna açıklık getirmede… Sizden ve bizden söz etmede...

Yarın. O zamana kadar hoşça kalasın.