Esad’ın başına gelenler

Kemal Okuyan'ın "Esad'ın başına gelenler” başlıklı yazısı 7 Ocak 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Kendinizi Esad’ın yerine koyun…

Bundan çok değil, iki yıl öncesine kadar ülkenizin dünya kapitalist sistemine entegrasyonunu hızlandırmak için girişimlerde bulunuyor, liberal ekonomi politikalara uygulamak için acele ediyor, babanızdan miras kalan dış politika kurgusunu değiştirmeye çalışıyorsunuz.

Zengin ve köklü bir ailenin mensubusunuz, Baas’ın muazzam teşkilatının gücü arkanızda, hatırı sayılır bir istihbarat örgütlenmeniz var, giderek gelişen Suriye burjuvazisi sizin politikalarınızdan hoşnut, sizi destekliyor. Bir yandan da farklı dinsel ve etnik grupların barış içinde yaşamasının koşulları sağlanmış, belli bir kesimde huzursuzluk başgösterdiğinde ya da halkta bir tepki ortaya çıktığında bunları acımasızca bastıracak mekanizmalara sahipsiniz.

Batılı ülkelerde sizden övgüyle söz ediliyor, kuzey komşunuz Türkiye ile ilişkiler her geçen gün iyileşiyor, bir bölgesel birliğin şekillenmekte olduğunu hissediyorsunuz. Öte yandan Rusya Federasyonu, geçmişten gelen kimi anlaşmalar yürürlükte kaldığı sürece, batıyla ekonomik ve siyasi alanlarda daha fazla işbirliği yapmanıza ses etmiyor.

Ancak ABD hep daha fazlasını istiyor. Hem siyasal hem de ekonomik reformların hızlandırılması için baskı yapıyor. Türkiye’yle ilişkiler geliştikçe her yanınız MİT ajanı kaynıyor, Ankara’nın Suriye’nin içişlerine müdahale yeteneği artıyor. Liberal ekonomik politikalara dönük halkta başlayan homurdanmalar da cabası.

Sonra Tunus’ta Bin Ali despotizmine karşı gösteriler patlıyor ve bir anda Afrika’nın kuzeyindeki dengeleri değiştiren, Arap coğrafyasının diğer noktalarına hızla sirayet eden olaylar zinciri ile karşı karşıya kalıyorsunuz.

Uluslararası medya, sürece Arap Baharı adını veriyor ve diktatörlerin sonunun geldiğini ilan ediyor. Bin Ali, Mübarek, Kaddafi derken sizin de isminiz zikredilmeye başlıyor. Yakın dostunuz Tayyip Erdoğan “herkes ders çıkarmalı, halka rağmen yönetmeye devam edemezler” türünden ortaya konuşmaları birkaç hafta içinde bırakıp doğrudan “Esed, kendine gel” diye sizi tehdit ediyor O ana kadar barışçıl gösteriler biçiminde boy göstermiş muhalefet hareketinin yerini organize terör eylemleri alıyor. Bombalar patlıyor, siyasi cinayetler işleniyor.

Hazırlıkları daha önce başlamış olan yeni Anayasa çalışmasını hızlandırıyorsunuz. 2012 Şubatı’nda 1964’ten beri yürürlükte olan anayasayı değiştirerek tek parti iktidarının hukuki temellerini ortadan kaldırıyorsunuz. Ancak ne ABD’yi, ne Türkiye’yi, ne Katar ve Suudi Arabistan’ı ne de silahlı çeteleri tatmin ediyorsunuz. Ülke yurt dışından gelen militanların da katılımıyla sert, barbar bir çatışma ortamına sürükleniyor.
Psikolojinizi bozmak için her şey deneniyor, yalan haberler, karınızla ilgili spekülasyonlar, mal varlığınız… En yakınınızdaki kişilere saf değiştirmeleri için büyük paralar veriliyor. Üst düzey yöneticileriniz profesyonelce hazırlanmış süikastlerde ölüyor. Hakkınızda kaçtı kaçacak dedikoduları üretiliyor, yerleşeceğiniz ülke bile ilan ediliyor. Emperyalist merkezlerden her gün size dönük tehditler savruluyor. Erdoğan-Davutoğlu ikilisi sizin adınızı duyduklarında hiddetlerini kontrol edemiyori hakaret yağdırıyorlar.

Kısacası muazzam bir kuşatmayla karşı karşıya kalıyorsunuz. Kalleşlik ve ihaneti kanıksıyor, kimseye güvenemez hale geliyorsunuz. En yakınınızda duranlardan bile şüphelendiğiniz oluyor.

6 Ocak 2013’te kendinizi toparlıyor ve Şam Opera Salonu’nda destekçilerinizin karşısına çıkıyorsunuz. “Mücadele halk ile katiller arasında” dedikten sonra bu mücadeleyi kazanabileceğinizi söylüyorsunuz.

Ne söylediğinizden çok, nasıl söylediğiniz önem kazanıyor.

Soğukkanlılığınızı koruyarak “ben buradayım “demiş oluyorsunuz…

***
Söylemek zorundayız ki, bu öykünün gelinen noktasında derin bir saygı uyandırıyorsunuz.

Farklı bir sınıfsal bakış, farklı bir ideoloji, farklı tercihler… Açık ki, aynı ailenin parçası değiliz… Yollarımız ayrı…

Ama haklısınız. Suriye halkı katillerle arasındaki mücadeleyi kazanmalı. Bu mücadelede bir simge olduysanız, bu mücadeleyi siz kazanmalısınız.
Suriye halkını bir maceraya siz sürüklediniz, iktidarınızın araladığı kapıdan katiller, cihatçılar, paralı askerler giriverdi.
Şimdi halkınızla baş başa kalmanız için o katillerin devre dışı bırakılması gerekiyor. Bizim de o kapıdan giren Tayyip ve şurekasını, geriye çekmemiz…