Ergenekon: Bir Ara Değerlendirme KEMAL OKUYAN

Gücünü sömürüye, haksızlıklara, ABD'ye dayayan güçlerin "siyasi mücadele"den anladığı başka ne olabilir ki! Entrika, komplo, şantaj, rüşvet, cinayet, katliam, darbe...

Bunlar olmadan yapamazlar. En gelişmişinde bile var. İtalya'da, Fransa'da, İngiltere'de, ABD'de, Almanya'da siyasetin "kirli" ve "örtülü" mekanizmalarına sayısız örnek verilebilir. İşin içine "devlet" de giriyor, nihayetinde bir sınıfsal tahakküm aracı ama muazzam bir güç. Bu güç burjuva siyasetinin iç gerilimlerinde de harekete geçiriliyor, birçok örnekte bu iç gerilimlerle emekçi sınıflara karşı yürütülen saldırılar örtüşüyor.

Emekçi sınıfların inisiyatif almadığı, onların yükselen mücadelesinin ürünü olmayan hiçbir siyasi gelişme, kendi başına bir olumluluk taşımıyor. Halk olmayınca sistem her şeyi kendine yontmayı beceriyor.

Ergenekon soruşturmasında sayısız inandırıcı olmayan unsur var, bunlara ilişkin rezervleri bir kenara koyarak, şunu söylemek istiyorum: Bugün "devlet örgütlenmesi"nde yaşananlar, Türkiye'nin tarihsel bir dönüşüme zorlandığı bir kesitte, işçi sınıfına, halka, sola karşı geliştirilmiş mekanizmaların bu dönüşüme göre konum almaya, dönüşüme ağırlık koymaya dönük çabaları sırasında ortaya çıkan gerilimlerdir.

"Devletin çözülmesi" diyorduk, bir buçuk yıl kadar önce... Sermaye egemenliği, gereksinimlerine daha uygun bir kurumsallaşma için dış dinamiklerin de zorlamasıyla bir yeniden yapılanma sürecine giriyordu, hem bu süreç hem de bu sürecin yarattığı iç gerilimler geçici bir çözülmeye işaret etmekteydi.

Emekçi sınıflar devreye girmezse, buradan tahkim edilmiş, daha saldırgan, sınıf karakteri daha belirginleşmiş bir mekanizma çıkacak diye uyarıyorduk.

Süreç bazı açılardan tamamlanmış olmaktan uzak olsa da, epey yol alındığı bir gerçek.

Ergenekon operasyonu devletin çözülmesinin hem göstergesi hem de bu çözülme sürecinde gerçekleşmiş en toparlayıcı müdahaledir.

Burjuva siyasetinde "kir" bitmez demiştik. Bugün Türkiye'de ordu içinde darbe planları yapılmadığını, AKP'yi düşürmek için kimi tertiplere girişilmediğini kim söyleyebilir? Yalnız ordu değil, sistemin iç gerilimlerinde hemen bütün aktörlerin kullanabilecekleri yöntemler belli.

Nitekim kullanıyorlar da!

Ancak bu mekanizmalar asli olarak sola, emekçi halka, düzen dışı unsurlara karşı hazırlanmıştır. Devletin asli görevlerini aksatacak iç sürtünmeler kalıcı olamaz, yalnızca "akil" unsurlar değil, mekanizmanın kendi mantığı da buna izin vermez.

Peki bunca gürültü neden kopuyor?

Bunca gürültü, Türkiye çok özel bir kesitten geçtiği için kopuyor. Dönüşüm çok kapsamlı. Her bir siyasal ve toplumsal aktör bu dönüşüme göre konumlanma gereksinimi hissediyor. Dönüşümün Türkiye'yi daha piyasacı, daha Amerikancı, daha gerici yapacağını sürekli yazıyoruz. İşte bu "daha"lar ülkesinde, düzen güçleri pozisyon alıyor, dengeleri değiştirmeye ya da dengelere yerleşmeye çalışıyor.

Sürecin mantığına ve gereksinimlerine denk düşmeyen aktörler geri çekiliyor, geri çekilemeyenler açıkta kalıyor.

İşin özü budur.

Ergenekon'un inandırıcılığı bir yana... Veli Küçük'ün icraatları ortada... Savcı bey 600 yıl öncesine gitmiş, gerek yoktu, biz yardımcı olasydık! Kontrgerilla örgütlenmesi de ortada... Darbe düşkünleri, "gerekirse el koyarız" diyenler... Bunlar var ama bunların önemli hem de çok önemli bölümü şu anda Ergenekon operasyonunun "sanık" tarafında değil, diğer tarafında duruyorlar. O halde, Ergenekon operasyonunda yan yana getirilenlerin bir bölümünün "ortak" noktası ne?

Dönüşüm sürecinde açıkta kalmaları...

Halka karşı hazırlanan ve kullanılan mekanizmaların bu dönüşüm sürecindeki "iç hesaplaşma"da da işe yarayabileceğini düşünmeleri...

Dönüşümün ana doğrultusu buna izin verir mi hiç?

Şimdi ne oluyor, geçmişten bugüne halka karşı devlet tarafından işlenen bütün suçlar, sistemin iç gerilimlerine müdahale etmek isteyen "karanlık" güçlere yıkılmak isteniyor?

Daha açık konuşmak gerekirse, sermaye diktatörlüğünün tüm suçları, statükocu güçlerin değişim yanlısı güçlerle giriştiği kanlı hesaplaşmanın ürünü gibi gösterilmek isteniyor. Nedir değişim? Değişim Özal'dır, değişim özelleştirmedir, değişim Avrupa Birliği'dir, değişim Erdoğan'dır!

Soğuk Savaş yıllarına henüz kulp takamıyorlar, o dönem komünizme karşı mücadelede ABD mecburen bir takım oluşumların önünü açmışmış... Ama Sivas Katliamı, Gazi olayları farklıymış, orada hedeflenen İslamcıları, liberalleri güç duruma düşürmekmiş... İyi uyduruyorlar...

İslamcıları güç duruma düşürmek için provokasyon planlayan devlet görevlisi yok mudur? Olmaz mı? Ve tersi de vardır... Bunlar başka türlü mücadele edemez zaten. Başka türlü mücadele "halk"a yaslanmayı gerektirir. O zaman işler karışır, pandoranın kutusu açıldığında, halk yapabilme gücünü gördüğünde, "mekanizma" toptan iflas eder.

Bu nedenle şantaj, cinayet, katliam, darbe...

Cumhuriyet mitingleri sırasında yazmıştım, bu "halk" değil diye... Mitinglere katılan herkesi zan altında bırakmak değildi amacım, bu olmaz zaten, yüz binlerden, hatta kimilerine göre milyonlardan söz ediyoruz. "Halk" değildi, çünkü sistemin mekanizmalarından geçirilmişti farkında olmadan o büyük sayılar. Uzatmaya gerek yok, "halk" olsaydı, Ankara'da o gün, o saatte en hafifinden hükümet istifa eder, bir olasılık Erdoğan helikoptere atlayıp güvenlikli bir yere kaçardı. Ama olmadı... Mitingin inisiyatifi, halktan ölesiye korkanlarda, yıllarca ellerindeki mekanizmaları halka karşı kullananlardaydı. Yine ölesiye korktular, kalabalığı sadece bir şantaj unsuru olarak gördüler, gerçek bir güç olarak değil.

Şu turuncu filan devrimlerde "halk"la hükümet deviriyorlar belki ama oralarda sayılar oldukça düşük ve bir ilkeleri var: "Halk"ı sokağa dökmeden önce Sorosçu misyonerler, iyice soytarılaştırıp insanlıktan çıkarıyorlar. Parayla gösteriye katılan, elinde bira şişesiyle "özgürlük savaşçısı" kesilen birkaç on bin, gelecekte bir tehlike değildir, zaten kendini "halk" gibi değil de sirk maymunu gibi hissetmektedir.

Halktan korkan halk düşmanlarının AKP'yle giriştikleri kavga en fazla halkın zararına olmuştur. Sistem elini temizlemektedir piyasacı, Amerikancı, gerici dönüşüm meşruiyet kazanmıştır dönüşüme direnmenin ideolojik ve siyasal maliyetleri ortaya çıkmıştır.

Buna karşın... Amerikancı darbe yenilmez değildir. Şimdi iç gerilimlere ayırdıkları enerjilerini de emekçi halkın karşısına sürmeye başlayacaklar. Bu kuvvet toplumu iyice sindirebilir, ona kişilik de kazandırabilir. Göreceğiz...

[email protected]