Erdoğan’ın laiklik kahramanı olduğu bir ülke!

Meğer Meclis Başkanı’nın “laiklik ilkesi Anayasa’dan çıksın” hamlesi zor günler geçirmekte olan Erdoğan’ı soluklandırmak içinmiş. İsmail Başkanları konuştu, birileri öne atıldı, Davutoğlu lafı dolandırdı, Tayyip ise yeni gazetesi Hürriyet’in deyişiyle noktayı koydu.

Rahat uyuyun, Türkiye laik kalacak.

Daha doğrusu Anayasa’da laiklik kalacak!

En güzeli, “gerek yok böyle şeylere” demiş. Yapacağımızı yapıyoruz, yapacağız da anlamında. “Müslüman müslümanlığını, hıristiyan hıristiyanlığını, ateist ateistliğini yaşıyorsa, devlet bütün dinlere eşit mesafede duruyorsa ne gerek var böyle şeylere…”

Özgürlükçü laiklik gibi bir şey özgürlükçü Erdoğan!

“Bütün dinlere eşit mesafe” enteresan tarif bir kere… Laiklikte böyle bir tarif yok, mesafe filan tanımlayamazsın, din siyaset alanından, devlet işlerinden, kamu yönetiminden dışarı çıkacak. Hem ne eşitliği? Sen orada, AKP burada, Diyanet şurada; eşit mesafe filan yok. Türkiye’de belli bir inancın egemenliği mutlaklaştırılmış durumda. Ve de devlet insanları inancına göre tasnif etme hakkına sahip değildir. Ateistler deyince sorun çözülmüyor, kimsenin senin ya da devletin kodlarına, himayesine ihtiyacı olmaması gerek; devlet inançlarla ilgilenemez.

Laiklik böyle diyor.

Özgürlükçü laikliğin ne dediği ise bizi ilgilendirmiyor, ilgilileri açıklar.

Ama sonuçta Erdoğan kendi adına doğru söylemiş, “ne gerek var böyle şeylere…”

Tepkileri önemsemiş belli ki ama asıl derdi kendini parlatma gereksinimi…

Çünkü Erdoğan’ın aşırılıklarından arınmış bir AKP için arayışlar sürerken, bu arayışa denk düşen Davutoğlu türlü taklalar atarken, Gül “mücadele etmem, altın tepside sunmanız gerek” tavrıyla uygun an beklerken “başkan” babamızın en basit siyaset hilelerinden birine başvurmaması olur mu?

Her zaman daha aşırısı bulunur.

Suriye’de IŞİD’in ılımlısı El-Nusra’ysa, El-Nusra’nın ılımlısı Özgür Suriye Ordusu diye kodlanıyorsa, AKP’nin kızgın çocuklarını dizginleme işini de pekala Recep Tayyip Erdoğan yapabilir.

Davutoğlu’na ters köşe.

Laikliğin güvencesi sayın Cumhurbaşkanı. Nokta.

İslam vurgusu olmayacaktı Anayasa’da.

Ama din vurgusunda bir sakınca yoktu, nasılsa eşit mesafe!

Merak edilmesindi, AKP Anayasa’dan laikliği çıkarmayacaktı.

Onlar da sevmişti bir kısım solcumuzun icadı özgürlükçü laiklik lafını, işte o türden bir laiklik Anayasa’da duracaktı.

Özgürlükçü laiklikten içeri dinsel referans girecekti!

Türkiye laikti laik kalacaktı!

Ya muhalefet?

Muhalefet de olduğu yerde kalacaktı.

Meclis Başkanı’nın “yeni Anayasa’da laiklik olmasın” çıkışına yanıt vermek için kendisine dünyevi kanıt bulamayan, sözlerine itinayla kutsallık katan bir ana muhalefet partisini o tek sözcük nasılsa ikna ederdi: Türkiye laikti.

Türkiye laikti ama Türkiye dindardı, Türkiye laikti ama din eğitimi devletin sorumluluğundaydı, Türkiye laikti ama insanların dini duygularını rencide edecek davranışlar yasaklanmalıydı, Türkiye laikti ama toplumsal yaşam kendini din gerçeğine uydurmak zorundaydı.

Bu akıl yürütmeye Meclis muhalefetinin itiraz etmesi mümkün değildi. Biri zaten aynı yoldaydı, diğeri aynı anda her yoldaydı, Türkiye laiktir laik kalacak diyen parti ise “benim yolum da bir, yanlış anlamayın” demekle meşguldü.

AKP’nin Anayasa yapma yetkisi olmadığını söyleyemiyorlardı, komisyonlara girip girip çıkıyorlardı, şöyle yaparsan sonuna kadar destekleriz demekten dilleri şişmişti.

Böyle muhalefete laiklik yeterdi, hatta özgürlükçü laiklik denirse daha da bir güzel olurdu.

“Türkiye Cumhuriyeti demokratik, özgürlükçü laik bir hukuk devletidir.” Girişte böyle yazabilirdi, sonrasında “laiklik inanç ve ibadet özgürlüğünün teminatıdır” tarifi yapılırdı. Hatta bunun formülasyonu muhalefete bırakılabilirdi, istedikleri gibi şey etsinlerdi özgürlükçü laikliği…

Laiklik böyle olunca, Anayasa’da başka neler olmazdı ki!

Örneğin vatanın bölünmez bütünlüğünden, birliğinden söz edilen yere inanç vurgusu pek güzel giderdi. Meclis’teki üç parti zaten bunu iddia ediyor, dinin birleştiriciliğinden söz ediyordu, diğer parti ise buna itiraz etmenin kendisini “dinsizlik” suçlamasıyla baş başa bırakacağını düşünüp susacaktı.

Evet evet pek güzel olurdu bölünmeye din engeli koymak.  Bir taşla sürüyle kuş!

Önemli olan basit, anlaşılır bir laiklik tarifi yapmaktı. Şu haliyle net değildi; ne demekti “lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı”?

Böyle yazıyordu ama devlet ve politika nerede başlıyor, nerede bitiyor orası karışıktı. “Laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duyguları…” iyi başlangıçtı, sonrası şöyle bağlanabilirdi: “… istismar edilemez, tartışma konusu yapılamazdı.”

Laiklik orada durduğu sürece neler neler yazılmazdı ki.

Erdoğan haklıydı, gerek yoktu böyle şeylere, laiklik kalsındı, İslam Devleti diye ilan etmek saçmaydı.

Laikliğe böyle de nokta konabilirdi.

.