Erdoğan her zaman haklıdır

Tahir Elçi’nin öldürülmesinden sonra çıktı, “terörle mücadele konusundaki yaklaşımımız doğrulandı” dedi. Her cinayetin, her katliamın ardından “haklı” çıkmayı beceriyordu. Paris katliamından sonra “Paris’teki terör saldırısı uzun süredir dile getirdiğimiz hassasiyetlerin ne kadar isabetli olduğunu acı bir şekilde göstermiştir” diye buyurmuştu. Rus uçağını düşürdü, “yine haklı”ydı.

Bu nedir?

Bu, düz bakışla, egosu tavan yapmış, hatta daha da ötesine geçmiş bir kişinin megalomaniyle açıklanabilecek davranışıdır. Düz-müz ama kuşku yok!

Ancak asıl üzerinde durulması gereken, Erdoğan’ın her durumu, her gelişmeyi kendisine yontabileceğini düşünmesi, daha doğrusu bunu bir biçimde becerebilmesidir. Bir kere, iki kere, üç kere değil, defalarca sıçrayabilen bir çekirge…

Çok büyük bir yetenek mi? İnadı ve mücadeleciliği dışında bir şey yok.

Mesele şu ki, ortam müsait, muhataplar müsait ve o da bunu iyi biliyor.

Herkes onu destekleyen yüzde 50’ye odaklanmış, topu, hatta suçu oraya atıyor. Orada bir toplumsal olgu var, onu çözecek ya da önemsizleştirecek olan siyaset dünyasıdır. Siyaset dünyasındaki hasımları ise Erdoğan’ı haklı çıkarmakla meşguldür.

Dünya budur, daha doğrusu paranın yönettiği dünya budur ve Erdoğan bunu kavramıştır. Derinliğiyle değil, o çok övündüğü tüccarlığıyla…

Dolayısıyla zeytinyağı gibi üste çıkmasına, çıkmaya çalışmasına takılmayalım, bir biçimde tutunabilmesinin nedenlerine odaklanalım.

Tutunuyor çünkü artık sıkça zikredilen kaos, yalnızca kapitalizmin doğasındaki kriz dinamiklerinin ürünü olarak değil aynı zamanda bir yönetme biçimi olarak da devreye girmiş durumda. Kaos yönetimi ya da kaosla yönetme ilke ve değerlerin tamamen bir kenara konduğu gündelik konumlanışlarla yol almaktır. Sürekliliği olan, esnekliğe ve sermaye hareketlerininin inanılmaz hızına rağmen, kâr maksimizasyonudur.

Zaten gerisi çok da önemli değildir!

Burada önemli olan, sadece iktidarın değil, bütün aktörlerin kaos yönetimine ortak, ona paralel davranmasıdır.

Kaos yönetiminde herkes birbiriyle dost, herkes birbiriyle düşmandır. Bu şu anlama gelmektedir: Kimse birbiriyle tam olarak dost ya da düşman değildir.

Erdoğan’ın her zaman haklı çıkabilmeyi becermesi, kendi kendini doğrulaması da bununla ilgilidir. Hemen hemen herkesle kavgalı olmasına rağmen, sırtını dayayabileceği bir şey bulacağından emindir. Eskiden siyasette buna ittifak yenilemek denirdi, oysa ittifaklar geçici olabilir ama asla anlık olamaz, bugünün dünyasında (ve Türkiyesi’nde) ittifak yoktur, gündelik pozisyonlar vardır.

Bundan on beş gün önce Rusya’nın Suriye başlığında en zorlu belalısı ABD değil Fransa’ydı. Şimdi Hollande ile Putin can ciğer kuzu sarması fotoğraflar veriyor, IŞİD’e karşı ortak eylem programı çıkarıyor. Hangisi gerçek?

İkisi de ve ikisi de değil!

Nitekim dün ciddi diye tanımlayabileceğim bir yayında “Hollande ABD’ye kafa tutuyor” ve “Hollande NATO’nun en kişiliksiz unsurudur” saptamalarına aynı anda rastlayabildim.

Tamam son tahlilde hâlâ eksenlerden söz ediyoruz; ABD’nin başını çektiği NATO’cu ülkeler bir tarafta diğer tarafta Rusya, Çin, İran filan…

Ama hiçbiri birbirine güvenmez, hiçbiri mutlak “dost” ve “düşman” belirlemez.

Erdoğan bu dünyada illa haklı çıkar, illa doğrulanır.

Erdoğan’ın Türkiyesi de böyledir.

Kaos yönetiminde kimin kiminle neden kavga ettiği ve de el sıkıştığını izlemek olanaksızlaşmıştır.

Tahir Elçi, böyle bir ülkede, son derece trajik, üzücü bir biçimde ve onlarca kameranın tanıklığında öldürülmüştür.

Hazret hemen çıkmış ve “haklı olduğu”nu söylemiştir. Elçi’nin öldürüldüğü “sahne”deki çatışmayı ima etmiş, vurulan polisleri hatırlatmıştır.

Ama Erdoğan hep haksızdır.

Çünkü bu kaos yönetiminin sahibi, sorumlusu odur.

Kaos yönetiminin parçası olarak Erdoğan’la, AKP’yle mücadele edemezsiniz. Kaos yönetiminin parçası olmak, her an yeni dostlar ve yeni düşmanlar peydahlayabileceğiniz izlenimi vererek ve yeri geldiğinde bunu yaparak siyaset üretmektir.

Siyasi iktidardan söz ediyoruz, bir siyasi iktidara karşıysanız, ona hemen her konuda karşı olursunuz. Şunu destekliyorum, şunu beğenmiyorum ise kaos yönetimine ortak olmaktır. Siz hükümetin Suriye politikasının yanlış, tehlikeli olduğunu söylüyorsanız, “uçağı düşürmekte haklı” diyemezsiniz. Derseniz, Erdoğan hep haklı çıkar!

Siz AKP’ye faşist dedikten sonra onunla koalisyon hesapları yaparsanız, Erdoğan her gün doğrulanır.

Ama Erdoğan Haziran Direnişi sırasında hiç “ben doğrulandım” diyemedi. TEKEL direnişi günlerinde “gördünüz mü haklı çıktım” lafı ağzından hiç çıkmadı. Liseliler sokağa döküldüğünde sınav yolsuzluğuna karşı, hiç “isabet” diye buyurmadı.

Çünkü bunların hepsinde gerçek bir karşıtlık vardı.

Tahir Elçi ise belli ki gerçek bir insandı ve gerçek olmayan bir dünyada öldürüldü.