Erdoğan Hamza Yerlikaya’yı neden başdanışman yaptı?

Duyduğumdan bu yana kafamdan bir türlü atamadığım bir soruya yanıt arıyorum: Erdoğan, Hamza Yerlikaya’yı neden danışman yaptı?

Diyeceksiniz ki, ne önemi var ortalık danışmandan geçilmiyor, ha bir eksik ha bir fazla ne fark eder! Diyeceksiniz ama demeyin.

Onca gerilimin ortasında  eski bir şampiyon güreşçiyi danışman yapmanın bir anlamı olmalı. Bu sefer de diyeceksiniz ki, Tayyip’in her davranışında bir anlam buldun da, şimdi danışman seçimlerine mi kafayı taktın! Bunu da demeyin.

Danışman meselesini önemseyin.

Pardon, yanlış oldu, başdanışman.

Hamza Yerlikaya, eski güreşçi ve milletvekili, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı yapıldı. Buradan bir danışmanlar ekibi var, onun da en kıdemlisi, en değerlisi, en sorumlusu, en bişeysi başdanışman oluyor sonucunu çıkarabilirsiniz.

Ama çıkaramıyorsunuz, çünkü Cumhurbaşkanı ile ilgili danışmanların hepsi baş. Mustafa Varank, Aydın Ünal, Savaş Şafak Barkçin, Şenol Kazancı, Yiğit Bulut, Cemil Ertem… Bunların şimdiki durumunu tam bilemiyorum ama hep birlikte başdanışman olduklarından eminim.

Hükümet kuruyorsunuz, tüm kabine üyeleri başbakan; bu da onun gibi bir şey! Neyse…

Danışman dediğin nedir, bir konuda birikimi vardır, ona danışacak kişiye (başkan, cumhurbaşkanı, başbakan, artık neyse…) akıl verecek, yol gösterecektir. Evet, bir anlamda akıl hocasıdır.

Bu nedenle birçok siyasetçi danışmanlarını pek açık etmez, gizler. Birilerinden akıl aldıkları duyulmasın isterler.

Yine de ünlü danışmanlar vardır. Örneğin Zbigniew Brzezinski, hani şu insanlığın bir türlü yakasından atamadığı ünlü emperyalist stratejistin kariyerinde eski başkanlardan Carter’ın danışmanlığı önemli bir yer tutmakta.

Eski Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez ise danışmanlarını entelektüellerden, ünlü felsefe, kültür, bilim insanlarından seçerdi. Gerçi bir süre sonra bunların bir bölümünün yarardan çok zarar verdiğini kendisi de gördü ama hiç değilse, “akıl hocası” tanımına uygun kişilerdi belirledikleri…

O halde… Hamza Yerlikaya neden danışman, başdanışman oldu?

Kimsenin mesleği, eğitimi peşin bir hüküm vermek için yeterli değil elbette. Bir sporcu -ki Yerlikaya bayağı kalburüstü bir sporcu, elbette danışman olabilir. Ancak danışman olmak için sporcu olmak tek başına yeterli bir kriter değil. Tek başına hiçbir meslek böyle bir görev için yetmez, daha fazlası gerekir. Hem Yerlikaya’nın spor işlerinden sorumlu danışman olduğunu sanmıyorum. Yani…

Ne olabilir?

Şu sıralar Erdoğan’ın en fazla uğraştığı konu Rusya ile yaşanan kriz. İki ülke arasındaki gerilim sürüyor, karşılıklı hamleler yapılıyor. Yerlikaya’nın danışmanlığının Rusya ile ilgili bir yanı pekala olabilir. Putin’in dövüş sporlarına merakı biliniyor, bizimkisiyse topçuluğu ile ünlü. Belki açığı kapatmak istemiştir. Kendisine uygun değil güreş, uzun olmak büyük dezavantaj ama hiç değilse başdanışman sağlam. Sıkıysa şimdi alma domateslerimizi mesajı.

Üstelik Yerlikaya’nın bir güreş karşılaşmasında çekilmiş kanlı bir fotoğrafı var pek bilinen, düşünsenize Rus basınında o fotoğrafın “İşte Erdoğan’ın başdanışmanı” diye yayınlandığını… Bayağı caydırıcı.

Putin’in manevi danışmanı Papaz Tihon Şevnukov’sa Erdoğan’ın fiziki danışmanı Yerlikaya!

Bir olasılık bu.

Diğer olasılıksa, benim güreşçiliği dışında Yerlikaya’da bulabildiğim tek özellikle ilgili. Yerlikaya’da özlü söz düşkünlüğü var. Tamam bu yaygın bir tutku, alışkanlık. Ama bir başdanışmanın elinde bayağı etkili bir silaha dönüşebilir.

En son Nasuh Mahruki’ye verdiği  “Böyle aciz böyle boş bir twit yazık, putin rica etme ecdada dua et mirasında yaşıyorsun…” yanıtıyla bu alandaki yeteneğini bir kez daha kanıtlamıştı. Konu Rusya’yla alakalı olduğundan, herhalde Putin’in danışmanları çevirmeye çalışmış ama biraz zorlanmışlardır. Olsun ben ne demek istediğini anladım Yerlikaya’nın.

“Bozuk olunca maya;

Ne ar tanır, ne haya.”

Mevlana’nın bu sözünü de çok beğenir yeni Başdanışman, yeri gelince kullanır.

“Ulaşamadığına tevekkül, ulaştığına rıza, kaybettiğine sabır gösteren kişi takva ehlidir.”, “Nimetlere değil, nimeti verene talip ol…"  Bunlar da var heybede…

Haziran seçimlerinde yaşanan hüsranı takip eden saatlerde “Tasalanma yiğidim; zaman bizden yanadır. Son durak, son ilahi ferman bizden yanadır. Dünya düşman olsa da, iman bizden yanadır…” diye buyurarak tam 12’den vuran da Yerlikaya’dır.

Milletvekili adayıyken kendisi için “Yürüyoruz biz bu yolda; göğüs gerdik zorluklara” sloganını seçmişti. Etkileyici…

Bir söyleşide roman tutkusu olduğunu söylediği için bu özlü söz yeteneğine şaşırmıyoruz. Üstelik roman okumuyor, dinliyormuş; öyle diyor.

Herhalde Başdanışman olduktan sonra tehlikeli sulara girip Neyzen’den alıntı yapmaz. Gerçi üstadın “Rakı, şarap içiyorsam sana ne? Yoksa sana bir zararı, içerim. İkimiz de gelsek kıldan köprüye, ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.” lafını değil “Hayat, çatlak bardaktaki suya benzer içsen de tükenir içmesen de…” deyişini zikretti ama olsun, tehlikeli, çok tehlikeli. Hele bardak mardak…

Diyeceksiniz ki, özlü söz hastalığı ne işe yarayacak danışmanlıkta? E bunu da demeyin. Düşünsenize Tayyip’in bunları kullandığını… “Ver oğlum şurdan bir söz, kapaklık olsun”!

Bu seferlik ben vereyim, yine Neyzen’den: “Yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü. Hayliden hayli kalınlaştı yobazlık yeniden, softalık zorlu anırtı ile aldı yürüdü. Kara bir kinle taassub pusudan çıktı yine, yurdu şahane cehalet yeni baştan bürüdü.”

Olmadı mı?

Olsun, Yerlikaya daha iyisini bulur.

Bulmayacaksa başka ne işe yarayabilir ki?

Yerlikaya neden başdanışman oldu?

En güçlü seçeneği elbette sona bıraktım.

Bence Tayyip Erdoğan, “benim kimseye danışmaya ihtiyacım yok; şimdiye kadarkiler başıma hep dert açtı; zaten her şeyin iyisini ben biliyorum; bana artık yalnızca ve yalnızca ahmaklık derecesinde bir sadakat gerekiyor” düşüncesiyle hareket etti.

İyi yaptı.