Devrim ve acil sorunlar gerilimi

“Sol hükümet olmamalı” dedik geçen yazıda. Muhalif konuma hapsolmak anlamında değildi bu. Düzen değişikliğini kovalamak, mevcut toplumsal sistemin bir uzantısı haline gelmemek gerektiğine işaret ediyorduk.

Peki güncel görevler ne olacak?

Ezilen kitlelerin, mevcut koşullarda herhangi bir iyileşme olmadan, mücadele etmenin sonuç aldığını görmeden bir defalık bir sıçramayla iktidara yerleşmesi düşünülebilir mi?

Hiçbir biçimde düşünülemez. Direnme-isyan hafızası zayıf bir toplumdan yeni bir şey çıkmaz. Dahası devrimci dönüşümler, geniş yığınların hak arama mücadelelerindeki bir yükselişin üzerine, çoğunlukla o mücadelelerin yaşadığı bir kırılma anına denk gelir.

Bizim olumsuzladığımız, devrimci bir partinin şu ya da bu gerekçeyle, devrimci iddialarını geriye çekip, onları erteleyip mevcut düzenin içinde bir seçenek olmayı denemesidir. Bu denemelerin devrim sürecinin bir parçası, bir hazırlık evresi olarak görülemeyeceğini, genel olarak emekçi halkın yıkımına dönüştüğünü biliyoruz.

Kapitalizm koşullarında toplumsal koşulların “daha iyi” veya “daha az kötü” olması elbette mümkündür. Ancak kapitalizm koşullarında “daha iyi”nin kalıcı olması hele hele iyinin daha da iyiyi sürekli beslemesi hiçbir biçimde söz konusu değildir.

Sonuçta bu bir mücadeledir, emekçiler ister, talepte bulunur, direnir ve sermaye düzeninin yapısına dokunmadan bazı iyileştirmeler elde ederler. Ancak sistemin kapitalistlerin çıkarlarına hizmet etmesi bakidir ve öyle olduğu sürece halkın kazanımlarının hepsi risk altındadır.

Düzen değişikliği arayışının bu riskleri artırdığı doğrudur. Patron sınıfı için devrim tehdidi yeterince uyarıcıdır. Ancak devrim, irade bir karar sonucu karşımıza çıkan bir olgu değildir, belli sosyo-ekonomik koşullarda olgunlaşır ve yükselir. O tarihsel koşullar bir kez ortaya çıktığında eski düzen sahipleri, güçlü bir devrimci siyasi aktör olmasa da gerici, karşı devrimci reflekslerle hareket eder. 

Evet, güçler dengesini hesaba katmadan zamansız hamle yapmak aptallıktır ama daha büyük bir aptallık kapitalizmin huyuna-suyuna giderek idare edilebileceği düşüncesidir.

Kapitalizm insanlık için yıkıcıdır; yıkılmalıdır.

Kapitalizmi yıkacak enerji, direnme ve mücadele etme pratiğinde birikecektir. Devrimci bir hareket toplumun direnme ve mücadele etme azmini artırmalı, onu kapitalizmi yıkma hedefine yakınlaştırmalı ve uygun bir anda kapitalist sisteme öldürücü darbeyi indirmelidir.

Bu süreçte elde edilen hakların en büyük güvencesi kesintisiz örgütlü mücadeledir.

Halka yalan söylemek suçtur. Biz örnek olsun, laiklik için, bağımsız bir ülke için de mücadele ediyoruz, bu mücadeleyi asla ertelemiyoruz; gerici saldırılara, emperyalist projelere direnmeye çağırıyoruz ama kapitalizmin kaçınılmaz bir biçimde dinselleşme ve bağımlılık ürettiğini, aydınlanma ve yurtseverlik alanında elde edilen kazanımların hepsinin tehdit altında olduğunu belirtiyoruz.

Gerçekler keskindir ve eğip bükmeye gelmez.

Bugün AKP’den kurtulmak acil bir görevdir, yerine gelecek olanın her durumda AKP’yle kıyaslandığında tercih edilebileceğine de itiraz edilmeyebilir. Ancak bu sistemin kendini düzeltme olanaklarının sınırlarını, AKP’den sonra BKP, Tayyip’ten sonra Teyyip üretme yeteneğine sahip olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Bu sistem içinde daha iyi bir seçenek yaratmak devrimcilerin görevi değildir. Devrimcilerin görevi, sermayeye geri adım attırmak, onun saldırılarını püskürtmek, “halka dokunan yanar” algısı yaratmak ve bir an önce bu kahrolası düzenden kurtulmaktır.