Davutoğlu’ndan kurtulmak...

Kemal Okuyan'ın "Davutoğlu'ndan kurtulmak..." başlıklı yazısı 19 Mayıs 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Türkiye’nin son yıllardaki kontrolsüz ve saldırgan dış politika pratiğinin sorumlusu, kuşkusuz tek başına Davutoğlu değil. Erdoğan’ın ABD ziyaretinden sonra malum bazı çevrelerin çizdiği masum, dengeli ve akil Obama portresi bir yana, Ankara’yı dış politikada asıl cesaretlendirenin ABD yönetimi olduğu da açık.

İşler bir süre yolunda gitmiş, AKP Vaşington’a oldukça cazip bir teklifte bulunarak bölgenin yeniden yapılandırılmasında özel rol kapmıştı. Ne ki, yüklenici firma olarak ne süre taahhütlerine uydu ne de ihale şartlarına… “İki ayda gidecek olan” Esad, iki yılın sonunda pozisyonunu güçlendirirken, Erdoğan ve arkadaşları işi süresinde tamamlayacağız diye işvereni de güç duruma düşürecek kanlı ve kirli pazarlıkların içine gömüldüler. Deyim yerindeyse kaçak işçi çalıştırdılar, ehliyetsiz altyükleniciler buldular, malzemeden çaldılar, çevreyi kirletip rahatsız ettiler, iş kazalarına neden oldular, gün oldu göçüğe yol açtılar. Böyle olunca “hakediş” için gittikleri Vaşington’da bol bol öğüt dinlediler.

Obama yönetimi, kendine bağımlı ve mahkum hale getirdiği bu ayarsız ortağa ihtiyaç duymaya elbette devam ediyor. Ona açılan krediyi sırf Suriye rezaleti nedeniyle çöpe atacak değil. Ancak artık daha dikkatli, daha özenli olacak, sonsuz bir güvenle yaklaşmayacak Erdoğan & Co. şirketine…

Tam da bu noktada Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun istifasını istemek doğru mudur?

Hükümetin topyekün sorumlu olduğu, ABD’ninse kendini bir güzel aklamaya kalktığı savaşçı bir dış politikanın hesabını tek bir kişiden sormak ilk bakışta anlamsız gelebilir.

Öte yandan, Ahmet Davutoğlu, herhangi bir bakan değildir. Davutoğlu, Dışişleri’nin başına geçtiği günden bu yana Arap Baharı dahil olmak üzere, İslam coğrafyasındaki bütün operasyonlarda rol üstlenen, kısa sürede hükümet üstü konumlanan, dokunulmazlık ilan eden bir isimdir. Zaman zaman Erdoğan’ı da zorlayan bir ataklıkla inisiyatif almış, savaşçı ve hukuk tanımayan bir dış politika pratiğinin kahramanı olmayı becermiştir.

Ahmet Davutoğlu bir simgedir. AKP hükümeti, bu simgeden kurtulmaya zorlanmalıdır. Kurtulduğunda bu Erdoğan için ağır bir bedel olacaktır. İyi. “Kelle vermem”de ısrar eden bir Başbakan’a daha büyük bedel ödetecek bir kamuoyu baskısı pekala yaratılabilir. Bu da iyi.

Tersinden düşünün, bu kepazeliğin hesabını birinin ödemesi gerekiyor, bu hesabı ödetmeyen bir toplum nasıl ayağa kalkacak?

İşte bu nedenle, siyasi iktidara karşı genel ve etkili bir mücadelenin somut unsuru olarak Davutoğlu’nun istifasını ya da görevden alınmasını sağlamak da devrimci bir görev olarak görülmeli, gereken yapılmalı.

Sırıtmayı seven bu siyasetçiyi halkımız koltuğundan ayrılırken izlemeli, yüz ifadesini özellikle takip etmelidir.

Bu bir vezir düşürmedir. AKP, Davutoğlu’nu feda ederek zayıflamakla, Davutoğlu’na sahip çıkarak zayıflamak arasında bir tercihe zorlanmalıdır.

Her durumda kazanan halkımız olacaktır. Ve bütün bölge halkları...