Boşa konuşuyorsun

MHP lideri Bahçeli kendini aştı, iyi de oldu. MHP’ye yıllardır olmadık anlamlar yükleyen bilumum ulusalcıyı, üç vakit öncesine kadar “faşist” dedikleri bu partiden Haziran seçimlerinden sonra hayal kırıklığına uğradıklarını söyleyen bir kısım liberali fena halde üzüyor. Konuştukça konuşuyor, “AKP yerin dibine girsin ama biz onlarla aynı ailedeniz” diyor, “muhafazakarız, İslamcıyız, milliyetçiyiz” diyor malum olanı sıralayarak. Malum olan ama kolay telafuz edilmeyene de sıra gelecek. 

Çünkü hırsızın hırsızlığından, katilin katilliğinden utanmadığı, utanmasına gerek kalmadığı bir ülkede ırkçı ırkçılığından neden utansın!

Artık Türkiye’de kimse kendine bir anlam yüklemiyor. Buna gerek yok. Sana olmadık özellikleri başkaları yüklüyor. Demirel’den “özgürlükçü” çıkarmış bir ülke burası, buluşun sahibi de anlı şanlı “ilerici” aydınlarımızdı. Umurunda olmadı zatı muhteremin; antikomünistliğinden, Amerikancılığından, emek düşmanlığından hiç vazgeçmedi. Nasılsa başkaları kalkan olurdu kendisine…

Özgürlükçülüğü pek kalmadı ama “bilge siyasetçi” yargısıyla göçtü bu dünyadan. Karanlık, ilkel, görgüsüz, küstah bir siyaset kültürünü zengin sınıflar saltanat sürsün diye bu ülkeye yerleştiren Sülü Efendi’ye “canım o başkaydı, şimdikiler gibi değildi” demek Türkiye ile alay etmekti. Bütün bunları sineye çeken, popüler olanla baş edecek direnç ve medeni cesaretten yoksun bir solculuk türü var.

Hiç etrafınızda CHP-MHP-HDP koalisyonunu canı gönülden isteyen solcu gördünüz mü? Ben gördüm. Seçimlerin boşa gitmesinden korkuyor ve MHP’nin hükümette kalmasının Türkiye’nin önünü açacağından dem vuruyordu. Buradaki MHP ile AKP-MHP seçeneğindeki MHP sanki farklı partilerdi!

Dilediğince anlam yükleyebilirsiniz…

Bahçeli “biz buyuz ulan” dedikçe, neler hissediyorlar bilmiyorum. Lakin zaman geçer, bir başka vesileyle bir yol bulunur, olmadık yerlere yerleştirilir MHP. Yine…

Zamanında Türkiye’de ulusal burjuvazi diye bir şey icat edilmişti, uluslararası tekellerden yaka silkmiş, bağımsız bir ülkeden yana, yurtsever ya da her ne ise işte, öyle bir sermaye kesimi… Gerçek karşılığı hiç yoktu ama kendiyle baş başa kalmaya, öz güçlerine güvenmeye cesaret edemeyen bir sol illa müttefik peydahlayacaktı. Sonra bir bakıldı ki, “ulusal” olması beklenen patron kesimleri işçi sınıfı karşısında en cengaver, en faşist, en acımasız… 

Ama olsun, umut fakirin ekmeği!

Önemli olan anlam yüklemek.

Bir gün MHP’ye, öteki gün Syriza’ya, bir başka gün sosyal demokrasiye…

ABD’ye, NATO’ya…

Hiç bitmez.

Üç günde bir “benim sol değerlerle alakam yok” demeye getiren bir partiye Türkiye devriminin anahtarını teslim etmeye çalışanların ülkesi burası.

Konuş Bahçeli konuş, çekinmeden konuş; ne yaparsan yap sana “başka” misyonlar illa ki yüklenir. 

Veya, boşa konuşuyorsun…