Bizim Çocuklar Becermeye Devam Ediyor Hâlâ...

Taraf gazetesinin birkaç gün önce manşete taşıdığı "irtica ile mücadele eylem planı"nın gerçek olup olmadığı tartışılıyor. Olsa ne olur, olmasa ne olur?

Silahlı Kuvvetler'in iç politika konularında sürekli olarak "hareket planları" hazırlayıp bunların bir bölümünü uygulamaya koyduğu sır değil! İki kişinin bildiği sır değilmiş! Peh! 70 milyonun bildiğine ne deniyor? Şok şok şok!

Bu planların en fazla hedef aldığı unsurun "yıkıcı faaliyetler" başlığı altında toplanan "sol" olduğu da bir gerçek. Bir anlamıyla burjuva devletin bir rutinidir, psikolojik savaş temelli operasyonlar.

Yasal mıdır?

Türkiye Cumhuriyeti devletinin ya da daha genel bir ifadeyle bugünkü sermaye düzeninin hiçbir uzvu, yasalara uymamaktadır! Ve daha önemlisi, Türkiye'de yasadışılığın en büyük güvencesi yasalardır.

Ancak silah tekelini elinde bulunduran bir kurumun yapıp ettikleri her zaman daha çok önemsenir. Askerin, "mevcut düzeninin korunması" adına giriştiği eylemlerin sonuçları büyüktür, şiddetlidir, daha kalıcıdır.

Son dönemde eylemlerden çok belgeler ortaya çıkıyor. Darbe planları, günlükler, iç yazışmalar... İcraata dökülemeden "Türk polisi yakalıyor". Demek ki, şimdiye kadar aynı kaba işeyen kurumlar arasında şiddetli bir çekişme ve mücadele var, demek ki TSK sola karşı mücadelede gösterdiği "başarı"yı sistem içi gerilimlerde gösteremiyor...

Açıkçası ortaya çıkarılan belgelerin her tarafı kurmaca olanlarını saymazsak "büyük ölçüde gerçek" olduğuna başından beri inandım. Ergenekon operasyonu doludizgin gitmeden, Nokta'da yayınlanan "darbe günlükleri"nin, üzerinde kimi oynamalar yapılsa da hakiki bir hazırlığa denk düştüğünü yazmıştım. Ha birileri, provokasyon amacıyla bunları kaleme almıştır, şu son "AKP ve Fethullah'ı bitirme planı" da aslında TSK içinde bir grubun hükümetin elini güçlendirmek için hazırladığı bir belgedir, bunu bilemem. Bu ülke bu tür komploları da yaşamıştır, asker tarafından hazırlanan sayısız "hareket planı"na tanık da olmuştur.

Peki, "gizli" hem de "çok gizli" olması gereken evraklar ortalıkta dolaşır mı?

Burası Türkiye, dolaşır.

Sözün kısası, bana göre sonuncusu dahil, asker tarafından hazırlandığı ileri sürülen belgelerin gerçek olup olmadığının fazla önemi yok.

Sistemin aktörleri kendi gerçek karşıtlarına, sola karşı ve kendi iç gerilimlerinde birbirlerine karşı "belden aşağı"ya vurmayı adet edinmiş. Bütün kurumların kadroları böyle yetişmiş, böyle eğitim almış. İftira atmayı, provokasyon üretmeyi, riyakarlığı ve zulmetmeyi öğrenmişler.

Yani, birilerinin memlekette her taraftan fışkıran gericilikle mücadele için abidik gubidik tertiplere girmeye kalkması da mümkündür, "demokrasi kahramanı" başka birilerinin sahte belge düzenleyerek üste çıkması da...

Burada önemli olan, "toplam"da ne olduğudur.

Yıllarca Türkiye gericiliğinin en büyük güvencesinin TSK olduğunu söyledik. Son olaylarla ilgili değil. 12 Mart ve 12 Eylül'e işaret ediyor ve bir yandan "irtica tehdidi" diye ortalığı velveleye verip, öte yandan gericiliği süngü gücüyle palazlandırmakta generallerimizin büyük başarılara imza attığını vurguluyorduk. Sonra ayarı kaçırdıklarını düşünüp "öncelikli tehdit irtica" deyiverdiler. On yıllar boyunca sola karşı kullandıkları yöntemlerle gericilikle mücadeleye soyundular. Sola karşı mücadelede gericilikle şiir uyumuyla işbirliği yaptıklarını unuttular, gericiliğin komploculukta en az kendileri kadar usta olduğunu hesaba katmadılar.

Şimdi ortada bir enkaz var. Genelkurmay'ın durumu değil önemli olan. Bu ülkenin gericilik karşısındaki durumu.

Asker itibar yitirmiş, bize ne! Meşruiyet kazanan gericilik, işte bu bizim için çok şey!

Bundan 30 yıl önce 12 Eylül generalleri için Beyaz Saray'dan yankılanan "bizim çocuklar becerdi" çok şey ifade ediyordu. O generallerin çocukları becermeye devam ediyorlar hâlâ!