Biber gazı

Hayvanlar yemiyor… En azından memeliler… Zaten yenmesin diye acı.
Anlayacağınız acı biber yemek insana özgü. İnsanın envai çeşit tanımına bir tane daha ekleniyor böylece: İnsan acı biber yiyen hayvandır.
Birkaç gündür Taksim civarında insanla hayvanın ayrışmasına tanık oluyoruz, evrimsel bir süreç de denebilir buna.

Daha önce acıyla arası hiç hoş olmayan, belki bunu banal, bayağı bir zevk olarak hor görenler dahil, ayağa kalkıp, acı biberle, onun gaz haliyle tanışıyor. Örgütsüz, bir olasılık “eylemci”leri hep kendinden uzak tutan, siyaseti yalnızca bireysel tercihe indirgeyen kişilerden söz ediyorum.

İnsana tutunma, insani özelliklerini yeniden hatırlama ihtiyacı hissedenlerin sayısı çoğalıyor. İnsan dışında gelişkin hiçbir canlının yemediği acı bibere yöneliyorlar. “Ben de insanım” dercesine…

Karşı taraftaysa “siz böceksiniz” diyenler. Ellerindeki artık acı biber ekstresi filan değil, türlü türlü haşere ilacıdır. Böcekler çoğaldıkça patlatıyor, sıkıyor, püskürtüyor, bundan giderek daha fazla keyif alıyorlar. Hayvanlaşıyorlar…

Bir tarafta insanlaşma bir tarafta insandan uzaklaşma…

Kim derdi ki, Türkiye acı biber üzerinden kutuplaşacak?

Arabesk bir öykü değil bu. Ama yalın ve acı gerçek.

Üzerindeki “cephane”yi tüketmeyenin amirinden fırça yediği söyleniyor. Doğrudur çünkü müdür, vali, bakan, padişah “daha fazla, daha fazla” diye çırpınıyor. İnsan sayısı arttıkça stoklar eriyor, stoklar eridikçe yeni siparişler veriliyor. Muhtemelen yeni bir ticaret kapısı aralanmıştır, kaçırmazlar bu fırsatı…

Bir delirme hali…

Sonun başlangıcı…

İnsanla hayvan arasındaki taraflaşmada ne olacağı belli. Dünyanın gazı sonucu değiştiremez.

Acı biberi çok severim ama “eşeğin önüne koysan yemez” lafını da...

AKP “başarı” karnesine bunu da ekledi. Sindirmeceğim, korkutacağım derken, insanı ayağa kaldırdı.

Acı biberin intikamı… Böcek ilacı niyetine kullanmayacaktınız!