AKP’ciler karşıt, AKP düşmanları AKP’ci olur mu?

Konu eğlenceli değil ama konuyla ilgili tartışmalarda ortaya çıkan tuhaflıklar için aynısını söyleyemeyeceğim. 

Bir tarafta, AKP’yi bütünüyle bir ABD projesi olarak gören, dolayısıyla kaotik bir süreçte güçlü emperyalist ülkelerle Tayyip arasında bir sürtüşme, hatta kavga olamayacağını ileri sürenler var. Bu yaklaşım doğru değil.

Beri yanda, AKP’nin emperyalist ülkelere rağmen uzun süre iktidarını sürdürebileceğini sananlar…Türkiye ekonomisini, ordusunu, siyasetini geçtim, iktidar partisinin önemli kadrolarına ilişkin hiçbir şey bilmiyorlar.

Diyelim ki, bütün bunlar nihayetinde bir “durum saptaması” ile ilgili, nasıl bir siyasi tavır alınacağını pek etkilemiyor.

Ancak tartışma bitmiyor.

2002 yılında, bu ülkede sol adına AKP karşıtı olmak yürek ve akıl isterdi. “Asker kafası”, “MGK’cılık”, “ırkçılık”, artık ne varsa her tür suçlamadan payınızı alırdınız. Bir de araya girenler olur, “canım siz de kafayı AKP’ye taktınız” derlerdi.

AKP’nin özel bir misyon partisi olduğunu, bir karşı devrim projesi olarak ortaya çıkıp yetki aldığını, piyasacı-Amerikancı-gerici bir karakterle hareket ettiğini, bugün değil, 10-12 yıl önce söylemek marifetti.

Şimdi herkes “AKP karşıtı”!

Daha doğrusu öyle olmayanı dövüyorlar neredeyse.

“Kullanılmış aptal”lar “ama biz çok iyi niyetliydik, o kadar iyi niyetliydik ki, niyet bile okumadık” demekte. Her krizden sonra “çözüm süreci ilerliyor” diye açıklama yapan Kürt siyasetçilerinin Tayyip’le ilgili değerlendirmelerinden “faşist”, “diktatör” nitelemeleri hiç eksik kalmamakta.

Ama yine de, yaklaşımın özü şimdilik değişmedi: Kürtlerin özgürlüğü AKP’den gelecekse, yaşasındı RTE.

Ömürlerini “baş düşman” saptamakla geçiren ulusalcıların bir bölümü için ise, AKP giderek hedefin 12’sinden çıkıyor. Mekanizma şöyle işliyor; Tayyip Amerikancıydı, ona karşı mücadele etmek gerekiyordu, şimdi aralarında gerilim var, asıl düşman ABD’nin maşası Gülen cemaati! Böylece düne kadar herkesi ama herkesi AKP karşısında yeterince “sert” olmamakla eleştirenler, bir anda “gerçek tehlike”yi keşfediyor ve aynı pozisyona yerleşmeyenleri bir kez daha ihanetle suçluyorlar.

Saflar değişiyor, kafa değişmiyor aslında. Sürekli olarak laiklik, özgürlükçülük, vatanseverlik adına yeni ittifak arayışlarına giriliyor.

Peki gerçek ne?

Bana göre gerçek, geçtiğimiz günlerde diktatörün, son 10 yılda koç gibi semiren “çağdaş” sermayemizin en güzide temsilcisi olan Koç’un TÜPRAŞ logolu kürsüsünden yaptığı açış konuşmasında gizli.

Düşman belirlerken, sözcük korkutuyor ve sevimsiz geliyorsa, karşıtlık belirlerken, sınıfsal bakmak zorundayız. Güçlükleri var ama doğrusu budur. 

Şimdi gelinen noktada, ABD’nin de Almanya gibi Erdoğan’ı bir kez daha hırpalaması, hatta bu kez tamamen çizmesi mümkündür. Nedenlerini yıllardır yazıyoruz; “hiç öyle şey olur mu” diyenlere kulak asmıyoruz. Böyle bir olasılık, bir faşisti halk adamı yapmaz. Yaklaşımımız, her zaman olduğu gibidir, diktatörden hesabı emekçi halk sormalıdır.

Bu emperyalist planlara kayıtsızlık anlamına gelmiyor. Tersine uyanık olmalı ve bu tür hesapların önünü kesmeli. Haziran Direnişi bir de buradan övgüyü hak ediyor. Halkın isyanını renklendirme, ondan proje çıkarma girişimleri hiç ama hiç etkili olamadı.

Öte yandan bundan sonrası için mutlaka önlem alınmalı. Dengeler değişecek, değişiyor da…

Rus basınının Putinci kanadı ısrarla Erdoğan’ın bir “renkli devrim” tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu yazıyor. Kuşkusuz bu bir yoklama; ama kartların yeniden karılacağı bir dünyada gerçeklikten tamamen uzak değil. 

Şimdi… Sadece Amerikan karşıtlığından hareket ederseniz, bu gelişmeden ya da böyle bir olasılıktan heyecanlanabilir, diktatöre başka bir gözle bakabilirsiniz!

Tıpkı sadece laiklikten hareket edenlerin, ABD kendi yarattığı IŞİD’i “baş düşman” ilan ettiğinde duyduğu heyecan gibi…

Peki ya at gözlüğünün “özgürlükçü” versiyonunu takanlar?

AKP diktatörlüğünün anlamını öğrendiler azıcık da olsa ama yarın Vaşington ve Berlin’den “biz bir diktatörle müttefik olamayız” mesajları geçilmeye başlar ve tam o sırada Kürt siyaseti “yeter artık oyaladın bizi” tavrına girerse!

Yani dünün AKP karşıtları AKP’ci, AKP yandaşları AKP karşıtı oluverirse?

Olmaz mı?

İyi düşünün!

“Bir daha hazırlıksız yakalanmamak için”, güzel bir söz, uyarıcı bir temennidir.

Bir daha hazırlıksız yakalanmamak için diyoruz, at gözlüklerini çıkarıp mümkün olan en geniş açıyı yakalayan sınıf penceresinden bakın; neden bazılarının sosyalizm hedefinin “gerçekçi olmadığı”nı dillerine doladığını iyice bir düşünün.