AKP Türkiyesi gerçek değil!

Yeni moda "kabullenmek" gerektiğini vaaz etmek. Kabullenmek ve gereğini yapmak…

Neyi kabulleneceğiz?

Türkiye siyasetinin yeni konfigürasyonunu…

AKP'nin yeni düzenini…

Hani "eskisi çok mu matahtı" aymazlığından, "bu bir burjuva devrimidir" zırvalığına varıncaya kadar türlü gerekçelerle yol verilen yeni Türkiye'yi…

Kabul edelim ki, bu gerçek. Yeni bir Türkiye'den söz ediyor, siyasetin konfigürasyonunun yenilendiğini görüyor ve AKP'nin yerleşen yeni düzenini yaşıyoruz.

Ama bu Türkiye'yi kabul etmiyoruz, edemeyiz.

"Artık bazı şeyleri değiştirmek gerek" Türkiye soluna dışarıdan fısıldanıyor, sonra hep beraber kulaktan kulağa oynuyoruz.

Deniyor ki, "gördünüz mü, halkın değerlerine sırt çevirerek siyaset yapınca ne oluyor…"

Deniyor ki, "toplumun inanç sistemiyle barışmak gerek…"

Deniyor ki, "AKP'nin neden başarılı olduğunu iyi okumalı ve ders çıkarmalı…"

Deniyor ki, "sağ kendini yeniledi, sol da kendini yenilemeli…"

Sağcı yazarlar bunu yazıyor. Solcuyu oynayanlar bunu söylüyor. CHP bunları tartışıyor.

Peki düzen dışı sola ne oluyor?

Ben halkın değerleriyle "kavga eden" bir tür solculuğa uzun süredir tanık olmadım. Böyle bir şey yok, zaten Türkiye'de "işte halkın değerleri" denebilecek bir standart da yok.

Türkiye'de insanların dinsel inançlarına, ibadet özgürlüğüne saygısız bir tutum alan sol da yok. Bu türden bir saygısızlığın sağlıklı ve etkili bir siyasal yaklaşım olduğu düşünülmüyor. Sonra Türkiye solunun en "özgürlükçü" kesimlerinden eşitliğe en fazla vurgu yapan kesimlerine varıncaya kadar kimse bireysel özgürlük alanına bu tarz müdahalelerde bulunmaya istekli değil. İşin özü, Türkiye solunun dine yaklaşımı nedeniyle bu hale düştüğünü söyleyenler ne dediklerini bilmiyorlar.

Din kurumunun, başka şeyler bir yana, Türkiye solunun gelişmesine karşı bir engel olarak kullanılması ise ayrı bir konu…

Bu bir gerçek ve bizim buradan çıkaracağımız sonuç, siyasetin dinselleştirilmesine soldan katkı koymak değil herhalde.

Sağın kendini yenilediği iddiasıysa, topyekun reddedilmeli. Türkiye'de aynı nakarat, dünyada aynı nakarat! Fazla uğraşmaya gerek yok, Prens Sebahattin'in yazılarını okuyun, Hürriyet ve İtilaf'ın izini sürün, Nur tarikatını inceleyin, üstüne Demokrat Parti'nin seçim stratejilerini koyun. AKP'nin özel bir siyasal hareketin üzerinde yükseldiği açık olmakla birlikte, gerici bir parti olarak bir yenilenmeyi değil, Türkiye'nin gerici birikimini temsil ettiği bilinmeli.

Türkiye solu, ülke çok önemli bir operasyona tabi tutulurken, kayda değer bir devrimci çıkış gerçekleştiremedi, bu doğru. İster başarısızlık deyin, ister yenilgi.

Ancak eğer özet geçeceksek, Türkiye solunu yenilgiye, "fazla solculuk" değil, "gerektiğinden daha az solculuk" taşımıştır. Radikal şovlardan söz etmiyorum. Solun değerlerinin yaşatılmasından, Marksizm-Leninizmin yaratıcı bir biçimde yeniden üretilmesinden, teorik ve siyasal ilkelerimizden söz ediyorum. Toplumun emekçi kesimlerine sol seçeneğin taşınmasından söz ediyorum. Somut siyasette AKP'ye karşı açık bir tavır alınmasından söz ediyorum.

Bir sürü fire verdiğimiz gibi, AKP karşıtlığının solu ifade edebilmesi için geçen süre bize telafisiz bir enerji kaybettirdi.

Yetersizlik burada. Amerikayı yeniden keşfedeceğim diye gericiliğe, AKP'ye meşruiyet alanı açmanın ne anlamı var?

Ve yaşanan yenilgiyi abartmanın hiçbir anlamı yok!

Neden yok?

Düne kadar Türkiye gericiliğinin toplumsal ağırlığının siyasal alana taşınmakta olduğunu söylüyorduk. Aslında bunu AKP de söylüyor ve devletle siyasetin toplumsal dengelere uyumlu hale gelmesi gerektiğini ilan ediyordu.

Şimdiki tabloysa farklıdır.

Şimdi gericilik siyasal alanda, toplumdaki ağırlığından fazlasını elde etmiştir.

Türkiye'de toplumsal dokunun alabildiğine gericileştiğini biz söylüyorduk. Ama Türkiye AKP'nin iddia ettiği noktada değil. Şu anda yapılacak en büyük hata, toplumda "biz buyuz" algısının yaratılmasına izin vermek olacaktır.

Askeri, yargıyı gericiliğe çare olarak görüp şimdi paniğe kapılanlar AKP'nin çoğalttığı "Türkiye fotoğrafı"nı kendi elleriyle dağıtıyorlar. Türkiye solu bu fotoğrafı eline dahi almamalı, AKP'nin devlet ve siyasette elde ettiği mevzilerin, Türkiye gericiliğinin toplumsal gücünü aşmasını bir fırsat olarak değerlendirmelidir.

Türkiye'de kentli bir nüfus var. İşçi sınıfından, emekçilerden orta sınıflara…

Türkiye'de Kürtler var. Olağanüstü özgün bir döneme girilirken, yeni siyasal ve ideolojik girdilere açık Kürtler…

Türkiye'de Aleviler var. Gericileşmenin kuşatması altında ama çözülmemiş bir "sorun" olarak Türkiye coğrafyasına yayılan milyonlar…

Bunlar buhar olup yok olmadı.

AKP tehlikelidir ama boyundan büyük işlere kalkışmıştır.

Bundan yararlanılmalıdır.

Yapılacak en büyük hata, "oldu da bitti maşallah" diyerek, toplumu AKP'nin istediği gibi görmek, kendini ona göre konumlandırmaktır. Bu Türkiye gericiliğine yapılacak en büyük yardım olacaktır.

Kendi fotoğrafımızı çekmeli, onu doğru okumalı, hızlı hareket etmeliyiz.