AKP, IŞİD, ABD… Manyak mı bunlar?

Sürecin kontrolden çıktığı, belli başlı aktörlerin davranışlarının rasyonallikten uzaklaştığı, her an en olmadık taraflaşmaların, karşı karşıya gelişlerin yaşanabileceği söyleniyor bize. En başa da IŞİD yazılıyor. Deniyor ki, bu kanlı örgüt hesapsızlığın, plansızlığın, dar görüşlülüğün, fanatizmin ürünü. Sahneye başka başka roller için çıkarılan aktörün emprovizasyona geçtiğinden, yönetmenin, senaryo yazarının, dekor ve kostüm sorumlularının şaşkınlık içinde kaldığından bahsediliyor.

“Kontrollü kaos” kavramı sık karşımıza çıkıyor, ABD’nin bölge politikaları söz konusu olduğunda. Kavramdan anlaşılması gereken, kaos hâlinin ayrıntılı bir biçimde planlanıp yaratılması değil elbette. ABD, yıkıcı enerjinin kendini yeniden ve yeniden üretebildiği bir coğrafyada, bu enerjiyi tetikleyen girdiler yaparak, farklı unsurların farklı doğrultularda harekete geçip, birbirleriyle sürtündüğü, karşı karşıya geldiği geniş alanı bir bütün olarak bir yerlere taşımaya çalışıyor. Unsurların hemen hepsiyle örtülü ve açık ilişki kurarak ve kendine sürekli müdahale kanalları açarak…

Özetle, şu sıralar bazı aktörlerin kontrolden çıktığını, yönetilemediğini söylemek için bir neden yok. Kastedildiği anlamda bu aktörler ne zaman yönetildi ki? Hep İslamcı örgütlerden söz ediyor El-Kaide, Taliban, El-Nusra ve şimdi IŞİD’in ABD’nin ne zaman dostu ne zaman düşmanı olduğunu kestirmeye çalışıyoruz. Başka tarafa bakalım, örneğin Saddam’a. Irak’ın ABD işgaliyle devrilen lideri Saddam Hüseyin, yılllar önce İran’la savaşa ABD yönlendirmesiyle girişmemiş miydi? Daha sonra Kuveyt’in işgali için yine Vaşington’dan “olur” almamış mıydı? Hemen ardından ABD’nin düşmanları arasına eklenmemiş miydi?

Saddam kontrolden mi çıkmıştı yoksa emperyalist ABD, karmaşık bir bölgede kendinden başka kimsenin erişemeyeceği bir hızla olgunlaştırdığı dinamik bir “strateji” mi izliyordu?

Sürekli duvara çarpan bu stratejiyi bir engelle karşılaştığında yolunu değiştiren oyuncak arabalara benzetebiliriz. ABD bu şekilde alan hakimiyeti sağlıyor, biri o oyuncağın üzerine basıncaya ya da bir başkası bu mayınlı coğrafyaya daha marifetli araçlar salıncaya kadar…

IŞİD kontrolden çıktı, Türkiye’de manyaklar iktidarda, ABD şaşkın…

Böyle açıklanabilir mi yaşananlar?

Dikkatle bakılırsa, IŞİD önceden öngörülebilir, mantıklı davranışlar sergiliyor. Yöneticilerinin psikopat olduklarına gerçekten inanmamızı istiyorlar? Tamam, böyle bir yan var. Vaşington ya da Ankara’dakilerden daha fazla değil ama!

O halde IŞİD’in davranışlarını belirleyen ne?

Dinsel fanatizm… Tabana doğru artan ya da yukarı doğru çıktıkça azalan oranda.

Para… Çok büyük miktarlarda.

Yönetme, iktidar arzusu… Her geçen gün daha fazla.

Dış etki… Kuşkusuz, muhakkak!

Burada sorulması gereken, ABD’nin IŞİD’in son hamlelerine hazırlıksız yakalanıp yakalanmadığıdır.

Yanıtı vereyim. ABD yönetiminin IŞİD’in örnek olsun Musul’u almasına verdiği tepki, Davutoğlu’nun Reyhanlı saldırısına verdiği tepkinin bir benzeridir. ABD yönetimi, IŞİD gündeminden fazlasıyla hoşnuttur. Zaman içinde istemediği, öngörmediği sonuçlarla karşılaşabilir, bunu o zaman düşünür.

Hep böyle olmadı mı?

Bir soru daha geliyor tam da bu konuda. Türkiye ne yapıyor? ABD’nin yeniden dağıttığı rollerden kendi üzerine düşeni mi oynuyor, yoksa hızla ABD ile karşı karşıya geleceği bir çılgınlığa mı imza atıyor Erdoğan-Davutoğlu ekibi?

İkisi de değil. Daha doğrusu, soru yanlış.

Türkiye sadece ABD tarafından yüklenen bir programla hareket etmiyor bölgede. Önemli bir güç olarak kendi ideolojik ve siyasi önceliklerine de yer veriyor karar süreçlerinde. Bunların ABD’nin dinamik stratejisine her daim uyumlu olması gerekmiyor, zaten bu imkansız da.

IŞİD meselesini biraz kazıyalım. ABD’nin oluşturduğu koalisyona katılanlar arasında IŞİD’i hâlâ finanse eden ülkeler yok mu, var. Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün örgüte para ve dolayısıyla silah akışını kestiği anda bu işin bitmesi bir hafta sürer. Lakin bu konuda göstermelik bir iki önlem dışında şu ana kadar bir şey yapılmadı. Yani, gerici koalisyon, “düşman” ilan ettiği örgütü beslemeye devam ediyor. Size kim inanır?

Ama inanmamız isteniyor! IŞİD kontrolden çıkmışmış. O zaman söyleyelim, IŞİD’in kontrolden çıkması istendi!

İşte bu noktada AKP yönetimi, IŞİD’e olan bağlığını daha açıktan ilan ediyor, koalisyona katılmakta nazlanıyor, “bunlar teröristtir” demiyor, ABD yönetimiyle zaman zaman karşı karşıya geliyor. IŞİD’in Türkiye ile askeri, ekonomik, siyasi ve ideolojik bağları ise artık herkes tarafından biliniyor. Var mı diye tartışılmıyor, ölçek ve boyut üzerinde duruluyor.

Erdoğan bu hareket serbestliğini nasıl elde ediyor?

Çünkü, ABD bu kaostan kendi denetiminde bir “sistem” çıkaracaksa, kolay yönetilebilen İslamcı kabile devletlerle aynı dili konuşan bir üst belirleyene ihtiyaç duyacak. Bizimkiler de biliyorlar ki, bu kendilerinden başka kimse olamaz. Bölgede buna uygun başka bir güç yok. Türkiye’de laisist bir Amerikancı iktidar da böyle rollere soyunabiliir ama o aynı ideolojik dili konuşamaz. AKP’nin çaptan düşmemesi için IŞİD’i ve diğerlerini azıcık kollaması gerek. ABD bunu anlıyor. ABD’ye müdahaleleri için mazeret üretmeye devam etmesi için IŞİD’in de çaptan bir süre düşmemesi, birileri tarafından kollanması gerek. ABD bunu da anlıyor ve göz yumuyor.

Ve bütün bunlar olurken, AKP aynı zamanda kendi kuyusunu da kazıyor. Avrupa Birliği’ne benzer olası bir Ortadoğu Birliği’nin (siz kabile devletler birliği olarak anlayın) merkezine Osmanlı mirasçısı olarak oturma ihtirasıyla, asla yerine getiremeyeceği işlere soyunuyor. Günün birinde “dinamik strateji” ustalarının hadi biraz da “düşmanımız ol” diyebileceğini hesaplamaksızın…