ABD Erdoğan’ı yollayacak mı?

Soru çok fena, kötü, hatta skandal. Diktatör bizim, derdini biz çekiyoruz, keyfini sürenler ise kullanım ömrünün sınırlarına geldiğinde onun geleceğine karar veriyor.

Soru çok iyi, fazlasıyla gerçekçi ve dürüst. Diktatörü diktatör yapan etmenlerin başında ABD; hadi halklara haksızlık etmeyelim, ABD emperyalizmi geliyor.

ABD Erdoğan’ı yollayacak mı?

Bana göre sorunun kendisinden çok onun yanıtının bu kadar merak edilmesi üzerinde durmak gerekiyor.

O halde dürüst olalım. Bugün Türkiye’de örgütlü bir işçi sınıfından söz edemiyoruz. Siyaset yapmanın en ilkel ve anlamsız aracı haline gelen seçimler hâlâ toplumun geniş kesimlerinin siyasetle tek bağlantısı durumunda. Haziran Direnişi’nde sokağa dökülen milyonların aklına sokağa dökülmenin pek de işe yaramadığı düşüncesi sokuldu. Üniversite profesörlerinin “bu ülkeyi cahil halk kurtaracak” lafı edebildiği bir ülkede aydınım diye geçinenlerin bir bölümü “fazla tepki vermeyelim, elitist damgası yemeyelim” havasında. Buralı gericiler yetmiyormuş gibi ülkeye son birkaç ayda binlerce ithal cihatçı militan yerleşti. Ve göstermelik de olsa bir parlamento içi muhalefet yok, bir avuç milletvekilinin herhangi bir çıkışa işaret etmeyen çırpınışı var.

Evet, iktidarın gideremeyeceği zayıflıkları, onaramayacağı çatlakları söz konusu ama somut durumun somut analizini yapacak olursak, iç dengeler Erdoğan’dan yana…

Yarın değişebilir, değişecektir de ama bugünden söz ediyoruz; Erdoğan’ın arkasındaki güçler -ki bunu şöyle somutlayabiliriz, Türkiye’nin büyük patronları, emperyalist ülkeler ve bölge gericiliği, eğer onu olduğu gibi desteklemeye devam ederse Erdoğan’la baş edilemez.

Kısa erimde bu mümkün gözükmüyor.

Böylesi bir tabloda bu güçlere oynayacak, onlardan açık ya da örtülü ricacı mı olacağız?

Hain, ahmak ya da çaresiz değiliz.

İç dengeler şimdilik bizim aleyhimize ama öte yandan açık gerçekler var.

Bir, toplumun geniş bir kesiminde öfke yine artmaya başladı ve bunun nerelere kadar gidebileceğine ilişkin Haziran Direnişi yeterince açıklayıcı.

İki, uluslararası ve bölgesel gelişmeler Erdoğan’ın dış politikadaki 7-8 yıllık girişimlerini açığa düşürdü; bu yalnızca onun arkasındaki uluslararası aktörler nezdinde güvenilirliğini azaltmadı, aynı zamanda kafasındaki Türkiye projesi için gerekli bölgesel koşulları da bir ölçüde ortadan kaldırdı.

Üç, AKP’nin iç dokusu hem yukarıdaki iki gelişme hem de paylaşım kavgası nedeniyle ciddi ölçüde bozuldu, deyim yerindeyse iktidar blokunda çözülme var. Bu çözülmeyi bir Kürt bir Türk milliyetçiliğiyle telafi etmeye çalışan Erdoğan’ın hareket alanı giderek daralıyor.

Türkiye’de emperyalizme ve paraya satılmamış olan siyasi aktörlerin odaklanacağı ve üzerinde hareket edeceği zemin öncelikle ve temel olarak ilk olgudur.

Bu alan bize aittir ve diğer iki başlığa bu alandan etkide bulunabiliriz.

ABD’nin güncel çıkarları ile Erdoğan’ın çıkarları arasındaki uyumsuzluk derinleşebilir ve gerçekten ipini çekebilirler. İddia edildiği gibi Erdoğan’ı sıkıştırıp, onu mutlak anlamda yönetilebilir hale getirebilirler, bu da mümkündür. Hangisi olacak ya da belirsizlik sürecek mi sorusunun anlamsızlığını hatırlatıp duruyoruz.

Sonuçta bize bağlı…

Emperyalizmin çıkarları yerin dibine girsin, girecek de… Oradan gelecek yeni “çözüm” ya da “alternatif” için de aynı şey…

Ancak halk, ayağa kalkarsa, hem uğursuz dostlarının Erdoğan’ı savunmasının önüne geçecek hem de Türkiye’nin kaderini eline almak için ilk hamleyi yapmış olacak.

Bu anlamda ABD ya da başka emperyalist merkezlerde Erdoğan’ın tartışılmaya başlaması iyidir; oradan çözüm beklemek için değil, Erdoğan’ın “çok güçlü” olduğuna kanaat getirmeye başlayanların gerçekleri görmesi için…

Erdoğan çok güçlü değildir. Gerçekler de, halk da Erdoğan’dan güçlüdür. Emperyalizm yıpranan aktörlerle çalışmak istemez. Ama her durumda içeride muhalefeti susturmuş ve yönetebilen bir unsuru sonuna kadar kullanmak, hatta onu reset etmek istemelerinden doğal ne olabilir ki! Hele hele ülkenin önemli fay hatlarından birisi olan etnik kutuplaşmanın iki ucuna yerleşen Türk ve Kürt milliyetçiliği Erdoğan’la işbirliğine açıkken!

ABD Erdoğan’ı yollayacak mı yollamayacak mı diye fal bakmak yerine, Erdoğan’ın ciddi ciddi tartışıldığı, ona şantaj yapmaktan ona alternatif hazırlamaya varıncaya kadar değişik kartların elde tutulduğu bir süreçte akılla ve kararlılıkla hareket etmek gerekiyor.

Erdoğansız AKP ya da AKP’siz AKP gibi seçenekler karşısında güçlenebilmek için, bugün Erdoğan’la hesaplaşmanın eksenini ABD’den Türkiye’ye çekmek gerekiyor. Dediğim gibi, dostlarının ona sahip çıkmasınının önüne geçecek olan da budur.

Erdoğan döneminden kimlerin yararlandığını, emperyalist planlara nasıl hizmet ettiğini, AKP’li yıllarda büyük tekellerin nasıl büyük kârlar elde ettiğini sürekli gündemde tutmalıyız. Bunlarla yetmez ama evetçiliğin, “çözüm süreci” fetişizminin bağlantılarını da…

ABD Erdoğan’ı yollar mı yollamaz mı?

ABD çok mu güçlü sanki? Herkes ABD’nin Erdoğan’ı yollayacak güçte olup olmadığını soruyor. Mesele bu değil ki?

Test edilmesi gereken şudur: ABD ya da diğer sömürücü güçler Erdoğan’Ia devam edecek kadar güçlü mü?

Bu testi yapacak olan Türkiye’nin aydınlanmacı, anti-emperyalist birikimidir.