Kati olan her şey buharlaşıyor

AKP’nin desteklediği Suriyeli teröristler bir okulu bombalayarak 28 çocuğu daha öldürdü geçenlerde. Yetmedi, geldiler burnumuzun dibinde, gözümüzün içine baka baka Antalya’da bir otelde toplantı yaptılar.

***

Öyle çok da demokratik olmayan sıradan bir ülkede bile büyük bir olay olması gereken Patriotlar, birkaç gün içinde sessiz sedasız yerleştirilecek ülkemize. Bunu savunan yandaşların olduğu bir ülkede barıştan bahseden bir avuç insan kaldı neredeyse.

***

Dün itibariyle Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Neşe Düzel ve Murat Belge istifa etti Taraf’tan. Tufan Türenç gibileri “muhalefet yapmaya başladıkları için onların da ipi çekildi demek” dedi Ergun Babahan gibileri “Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve arkadaşları çok az insanın alacağı bir risk aldı ve basın tarihine geçti” diye düşündü. Hikmet Çetinkaya ve Amberin Zaman gibileri ise “derin ve tarifsiz” bir üzüntü duydu. Gazetedeki maddi sıkıntıdan dem vuranlar oldu, intihalci Ahmet Altan’ın tekrar edebiyata döneceği için ayrıldığını sananlar sevindi… Çok az insan, karşı safta olsa bile, bu isimlerin misyonlarını tamamladıkları için kullanılmış bir peçete gibi buruşturulup atıldığını itiraf edebildi. Ancak, işi gücü bırakıp soL gazetesinin kimin parasıyla çıkarıldığını sorgulayan bir şair eskisi, hem de başbakanın teşekkürlerine mazhar olarak aramızda “AKP/ML” adını taktığımız bir partinin üyesi olarak bu gazetenin yazarı olmakta beis görmemeye devam ediyor. Demek ki, bazılarının misyonu henüz tamamlanmadı.

***

Kendisini gerçekten leyleklerin getirdiğine inanmaya başladığım Bülent Arınç’ın “vajina” kelimesini duymaktan utandığını da unutmamak gerekir. Herkesin Bülent Arınç’ı kendine elbette ama bunu söylerken bir de üstüne ağlamadığı için kendimizi şanslı mı saymalıyız? Ya Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın 5. Murat’ın yaşamını konu alan balede bulunan “Apollo” sahnesindeki giysileri kısa bulunca etekleri uzatması? Başbakan geliyor diye ortadan kaldırılan maket mankenler?

***
Esad’ı, Kaddafi gibi öldürülmekle tehdit eden Nobelli’yi manşete taşıyan soL gazetesinin, kepazelik akan mektubun kendisinden fazla eleştirilmesine ne diyeceğiz? İnci Pastanesi’nin polis zoruyla boşaltılmasına? Taksim’in tarumar edilmesine? Pınar Selek davasının ertelenmesine? Haftasonu oynanacak Galatasaray-Fenerbahçe maçında taraftar yasağını yine kaldırmayarak vatandaşının seyahat özgürlüğünü gasp edenlere?

Birini yazsak, diğerinin hatırı kalıyor. Düşündükçe türlü türlü sorular geliyor insanın aklına bin türlü bürokratik skandallar ve hukuk ihlalleri… Geçenlerde Fatih Yaşlı güzel bir tespit yaptı: “Bizans'ı aldık Rönesans başladı, Luther'i destekledik reform yaptılar, Çanakkale geçilmedi Ekim devrimi oldu. Biz ve dünya tarihi… Budur.”

Gerçekten, budur. Yaşama hakkı, barınma hakkı, insanlık onuru, seyahat özgürlüğü, cinsel özgürlük, barış, aydın kavramı ve daha onlarca olgu vıcık vıcık olmuş bir gündemle, beyinleri iğdiş eden televizyon yorumcuları ve gazetecilerle, güçten yana olan ama solcu addedilen liberallerle, AKP gericiliği ve piyasacılaşmasıyla moleküllerine ayrılıyor. Maalesef, kati olan her şey buharlaşıyor. Bari bu sefer tarihte, yanlış ata oynayanlar kazanmasın.

[email protected]