Erhan Nalçacı

Bu çakallar sofrasında adalet diye bir şey olmaz ve paylaşımdan emperyalist güçlerin bazıları zararlı ve hatta burnu sürtülmüş olarak çıkar. Şimdi tam da böyle bir şey yaşanıyor.

Ukrayna’da barış mı?

Erhan Nalçacı

Ukrayna ve Rusya arasındaki Barış Görüşmesi bu yazı yazılırken dün devam ediyordu. Bugün okuyucularla birlikte ABD ve Türkiye’nin de katıldığı toplantı sonuçlarını daha iyi değerlendirebileceğiz.

Ancak sonuçları görmeden tarihten damıtılmış genellemelerimiz var. Emperyalist barışın iki çıktısı olur: 

İlki, yaşanmış paylaşım savaşında mülk, toprak ve hegemonya hakkı yeniden pay edilir. Rusya; Kırım ve kısmen ele geçirdiği Lugansk, Donetsk ve Zaporijya bölgelerini idari sınırlarına kadar istiyor. Muhtemelen pazarlıklar sonucu şu veya bu şekilde savaş sonucu toprakların el değiştirmesine tanıklık edeceğiz. 

Vekâlet savaşının esas güdüleyicisi ve yakın zamana kadar Batı emperyalizminin lideri olan ABD ise kısa bir süre önce Ukrayna nadir toprak minerallerinde işletme hakkını ele geçirdi. Madenlerin mülkiyeti belki Ukrayna’da kalıyor, ancak oluşturulan fon doğrultusunda vergiden muaf olarak ABD’li şirketlerce madenler çıkartılacak ve işletilecek. Fonun zaman içinde enerji gibi diğer alt yapı tesislerini de içermesi söz konusu olacak.  

Kışkırtılmış bir milliyetçi histeri ile savaşa sürüklenen ve on binlerce evladını ölüme yollayan Ukrayna halkı topraklarının bir kısmının kaybedildiği ve geri kalanının sömürgeleştirdiğini fark edecek. Önünde sonunda Ukraynalı emekçiler başlarına gelen felaketin hesabını emperyalizmin kuklalarından soracaktır.

Emperyalist barışın ikinci çıktısı ise, genellikle yeni bir savaşın temelinin atılmasıdır. Bu çakallar sofrasında adalet diye bir şey olmaz ve paylaşımdan emperyalist güçlerin bazıları zararlı ve hatta burnu sürtülmüş olarak çıkar. Şimdi tam da böyle bir şey yaşanıyor.

Bu konuda yazacaklarımız bu köşede yer alan “Avrupa güvenlik mimarisi ne anlama geliyor?”  yazısının devamı sayılabilir. Vakti olan okuyucu bu yazıya göz atabilir bütünlük için.

Avrupa’daki emperyalist merkezler ABD’nin liderliğinde Rusya karşı başlattıkları vekâlet savaşında cephanelerini tüketmek pahasına verdikleri destekten sonra ortada bırakıldılar.

Ne kendilerine vaat edilen doğuya doğru genişlemeleri ne hegemonya hakları söz konusu oldu. Şimdi paylarını almak için ABD’siz bir emperyalist merkez arayışındalar. Bu merkezin adı şimdilik “Gönüllüler Koalisyonu” olarak adlandırılıyor.

İngiltere ve Fransa yöneticilerinin bir araya gelmesi ve diğer Avrupa’daki ülkeleri davet etmesiyle kuruldu ve kendi zirvelerini yapamaya başladılar.

Bu işi NATO bünyesinde yapamazlar, çünkü NATO demek ABD demek.

Avrupa Birliği (AB) bir emperyalist merkez olmasına rağmen onun kurumsallığı içinde de yapamazlar. 

Bir kere İngiltere AB bünyesinde değil artık, oysa havada kalan hırsın sahibi devletlerin başlıcası İngiltere. İkincisi, AB içinde Macaristan ve Slovakya Rusya’ya doğru yayılma eğilimlere itiraz ediyorlar. Malta ve Avusturya gibi devletlerin ise askeri işlere mesafesi bulunuyor. Buna karşılık bu koalisyon Türkiye, Kanada gibi AB üyesi olmayan devletleri kapsayacak bir esneklik içeriyor.

Dolayısı ile daha önce tanımladığımız Altüst Oluş Çağı’nın ilk çıktılarından biri yeni bir emperyalist ittifak kuruluşu gibi gözüküyor.

Daha önce söylediğimiz gibi bu ittifaka katılan devletler güçleri ölçüsünde kendilerine Ukrayna savaşında vaat edilen paylarını istiyorlar. Kötü durumda olan ekonomilerini güçlendirmek için askeri sanayi ve savaş kışkırtıcılığına bel bağlıyorlar. Rusya’nın bu ülkelere ait şirketleri ve hegemonyalarını Afrika’dan itmesine içerliyorlar vb.

Kendilerine bağlı medyadan kapsamlı bir Rus düşmanlığı propagandası yapıyorlar, bu propaganda Batı emperyalizmi yanlısı Türkiye medyasına da yansıyor. Propagandanın esası “Rusya Avrupa’ya saldırmak için hazırlanıyor”a dayanıyor.

Tabi ki Rusya da yayılmacı bir programa sahip tekelci sermayenin egemenliğinde bulunuyor, eski Sovyet Cumhuriyetlerini kendi egemenlik alanında görüyor, Afrika ve diğer kıtalarda adı konmamış bir paylaşım savaşını yürütüyor. 

Ancak Avrupa’da saldırganlığı başlatan Batı emperyalizmiydi. 1990’dan itibaren sürekli olarak Karadeniz de dâhil olmak üzere doğuya doğru hegemonyalarını yaymaya çalıştılar, Ukrayna’yı NATO’ya katmayı deneyerek Rusya’yı kışkırttılar ve özellikle Finlandiya’yı NATO’ya alarak Rusya ile olan cepheyi binlerce kilometre genişlettiler, kapitalist sistemin ahlakı içinde bile olsa Rusya’nın batıdaki paralarına el koydular vb.

Şimdi bu yeni emperyalist çetenin lideri pozisyonundaki Fransa’dan Macron, Almanya’dan Merz, İngiltere’den Starmer ve Polonya’dan Tusk birlikte Kiev’i ziyaret ettiler. Hatta dönüş treninde Zelenski’nin hediye ettiği kokaini kullandıklarına dair bir şaibe yayıldı.

Keşke bütün suçları kokain kaçakçılığı olsaydı, yapmaya çalıştıklarının yanında çok masum kalırdı. ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Kellogg Gönüllüler Koalisyonu’ndan İngiltere, Fransa, Almanya ve Polonya’nın Ukrayna’ya Dinyeper Nehri’nin batısına asker yerleştirme niyetini görüştüğünü basına açıkladı.

Bütün bunlar Türkiye ile ilgili değil gibi gözükebilir. İşte, “Türkiye Barış görüşmelerinde ev sahipliği yaparak prestijli bir iş gerçekleştiriyor” denebilir. Ama öyle değil.

Bir kere Gönüllüler Koalisyonu’nun 34 üyeye ulaşan zirve ve toplantılarına Türkiye katılmaya başladı. En son bildiğimiz kadarıyla Hakan Fidan Mayıs ayındaki toplantıya dahil oldu. 

Ve geçen gün İngiliz emperyalizminin başlıca yayın organı Financial Times (FT)’da nasıl Türkiye’ye göz diktiklerine ilişkin bir yazı yayınlandı. Kısaca yazıda aşağıdaki grafik verilerek Türkiye’nin askeri gücü, askeri sanayisi ve hızlıca asker sevk etme yeteneği övülüyordu.

ft
Grafik 1: FT’de yayınlanan ve İngiliz emperyalizminin açık yönlendirmesi olan yazıda NATO üyelerinin aktif asker sayıları verilmiş. Türkiye’nin diğer devletlere göre bariz şekilde fazla olan aktif asker sayısına bakılarak Türkiye’nin Ukrayna’ya Gönüllüler Koalisyonu içinde asker gönderebileceği söyleniyor.

Yazı açıkça Türkiye’den Ukrayna’na asker göndermesini istiyor. Muhakkak bunun Karadeniz ayağı da olacaktır, hatta Boğazlar. Böyle söylenmiyor ama Rusya’ya karşı açılacak bir savaşın parçası yapılmak isteniyor Türkiye.

NATO ve AB’den sonra bir de başımıza bu çıktı!

Türkiye emekçi halkı böyle bir paylaşım savaşına kendi çocuklarının gönderilmesine asla izin vermeyecektir.