Engin Solakoğlu

Savaşın devamı ve özellikle de İran’da patlak verecek büyük boyutlu bir karışıklığın faturasını birinci sırada ödeyecek ülke Türkiye’dir.

Orta yerinden jeopolitik yorum ve tespitler

Engin Solakoğlu

İsrail’in İran’a yönelik geniş kapsamlı saldırısı ve Tahran’ın buna cevabıyla başlayan çatışma aralıklarla sürüyor. 

Orta Doğu öteden beri karmaşık bir yerdi. Şimdi daha da karıştı. Kimi değer ve ilkeler kim zaman üst üste biniyor kimi zaman fena halde ayrışıyorlar. O yüzden kafalar karışıyor. İnsanlar nerede duracaklarını, ne düşüneceklerini belirlemekte zorlanıyorlar.  

Kitabın ortasından konuşmak diye bir deyim var dilimizde. En özet haliyle dolandırmadan, kıvırtmadan, uzatmadan anlatmak anlamında kullanıyor. Savaş kapımızı kırmaktayken bunu deneyeceğim.

- İsrail bu çatışmada saldırgan taraftır. Uluslararası hukuk bağlamında bunun aksi iddia edilemez.

- İsrail son altı ay içerisinde Suriye, Lübnan, Filistin, Yemen ve İran’a saldırmıştır. Bunlardan üçünde fiili askeri işgali devam etmektedir.

- İsrail halen Gazze ve nedense unutulan Batı Şeria’da Filistin halkını ortadan kaldırmaya yönelik bir politika gütmektedir. 

- Soykırım uluslararası mahkemelerin karar vereceği bir konu olabilir ancak sömürgecilik tanımını yapmak için asgari tarih ve siyaset bilgisi yeterlidir. İsrail sömürgeci bir devlettir. İsrail devletinin Yahudi dinine mensup “birinci sınıf” vatandaşlarının elinde ikinci bir ülkenin pasaportu bulunmaktadır. 

- Sömürgeci devletin işgal ettiği topraklarda “kendisini savunma hakkı” yoktur. Sömürgeci vatandaşlar da işgalin bir parçasıdır.

- İran’ın şu anki çatışmada verdiği karşılık meşrudur.

- İran’da bir molla rejimi, din devleti mevcuttur. Dinsel gericiliği bir yana, dünyanın doğal kaynak bakımından en zengin ülkelerinden birinde halkına yoksulluk çektirdiği, halkı soyduğu, bunlara ek olarak o çarpık düzeni kendi halkına karşı şiddet kullanarak  sürdürmeye çalıştığı için de tarih önünde suçludur. 

- İsrail de bir din devletidir. Yahudi dinine mensup olmayanların vatandaşlık hakları sınırlıdır. Üstelik an itibariyle son derece dinci gerici bir koalisyon tarafından yönetilmekte ve Filistin halkına karşı yürüttüğü etnik temizliği bilmem kaç bin yıl önce yazıldığı iddia edilen dinsel bir metne dayandırmaktadır.

- Dolayısıyla mevcut çatışmada laiklik adına ya da dinci gericiliğe karşı olma iddiasıyla taraf seçmenin hiçbir mantığı yoktur. Ortanın üzerinde bilişsel beceri ve vicdan sahibi herhangi bir insan taraf seçerken önce kimin saldırgan kimi saldırıya uğrayan taraf olduğuna bakar. Sosyalistler, Komünistler için ise kimin emperyalizm adına hareket ettiği belirleyicidir. 

- Emekten yana ve sermaye diktatörlüğüne, emperyalizme karşı olanlar için önemli bir kriter daha mevcuttur. O da, çatışmanın tarafı olan ülkelerdeki Komünistlerin ne söylediğidir.

- An itibariyle İsrail’deki her iki Komünist Parti ile İran Komünist Partisi (TUDEH) İsrail’in saldırganlığını amasız fakatsız kınamışlardır. Bizim için haklılık tartışması kapanmıştır.

- Savaş İran ile İsrail arasında değildir. ABD ve İngiltere savaşın doğrudan tarafıdır. AB ülkeleri, Arap rejimleri de aynı saftadır. Türkiye’yi yönetenlerin art arda gelen “Trump”a biat açıklamaları da tabloyu netleştirmektedir. Tahran oradaysa Kürecik ve İncirlik buradadır.

- İran, daha önce emperyalizm tarafından tasfiye edilen Irak, Libya ve Suriye ile karşılaştırılamaz. Piyadeyle işgal edilemez. İçeriden çökertilmesi gerekir. Bunun hazırlıkları açıkça görünmektedir.

- İran kırk yıllık ambargolara rağmen geliştirmiş olduğu teknolojiyle İsrail’e zarar vermektedir. Eli sopalı veya sopasız salakların ekranlarda iddia ettikleri gibi füzeleri teneke filan değildir. Tel Aviv’e veya Hayfa’ya atılan füzeler de Şam’a Fizan’a değil o İsrail kentlerine düşmektedir.

- İsrail’in “kusursuz” hava savunma sistemi, ABD Donanması ve Kıbrıs’taki İngiliz üslerinden kalkan savaş uçakları İran füzelerinin zara verecek kadar kısmının İsrail topraklarına düşmesini engelleyememektedir.

- İsrail kabaca 21 bin km2’dir. İran’ın yüzölçümü 1,6 milyon km2’dir. İsrail’e düşen beş füze hayatı etkiler. İran’a düşen beş yüz füze aynı etkiyi yapmaz.

- Buna rağmen hayatın gerçeklerinden ayrılmamak gerekir. Somut faydası meçhul (Pakistan, K. Kore vs) destek açıklamaları dışında İran şu anda yalnızdır. BRICS veya “Küresel Güney” İran’ın yardımına koşmayacaktır. Bu durum sürdüğü takdirde İran karşısındaki emperyalist ittifakın askeri ve mali gücüne uzun süre direnemez.

- Rusya’nın İran rejimini yerinde tutmak konusunda alacağı tavır belirleyici olacaktır. İddialı görünebilir ama İran’da çözülmenin engellenmesi Rusya’nın vereceği siyasi/askeri desteğe bağlıdır. 

- Rusya daralan olanaklarına ve zaman zaman aksayan ‘aklına’ rağmen bunu yapmak için yeterli gerekçeye sahiptir. Batı emperyalizminin denetimine girmiş bir İran Rusya’nın en yumuşak karnı olan Kafkasya’nın (karıştırmayalım Trans Kafkasya değil, Kafkasya) kolayca karıştırılabilmesi için atlama tahtası haline gelecektir.

- Çin’in de nihai hedefin kendisi olduğu bilinciyle bugüne kadar takındığı “mız mız” tavrı değiştirmesi bölgede şu an için İran aleyhine görünen denklemi ters yönde etkileyebilir. 

- Şimdilik güvenilirliği kuşkulu hesaplardan yayılan Çin’den İran’a hava yoluyla malzeme sevkiyatı haberleri doğru çıkarsa ABD ve İsrail’in “rejim değiştirme” planının maliyeti artar, süresi uzar, fizibilitesi sorgulanır hale gelir.

- Bu arada İran’ın nükleer silahı kesinlikle yoktur. Kısa vadede bunu üretme ihtimali de yoktur. İsrail’in nükleer silahı vardır. Kesinlikle vardır.

- İran Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına taraftır. İsrail değildir. İsrail’in 80 ile 200 arasında nükleer başlık sahibi olduğu tahmin edilmektedir. 

- İran Uluslararası Atom Enerji Ajansı’nın (IAEA) çoğu Mossad’a çalışan uzmanları tarafından aralıklarla denetlenirken, İsrail böylesi bir denetime bugüne dek izin vermemiştir.

- Bu köşenin düzenli okurları için garip görünebilir ama kitabın ortasından bağırarak yinelememiz gereken bir diğer gerçek ise tarafların bir danışıklı dövüş içinde olmadıklarıdır. Her olay arkasında “ince hesap”, “derin komplo” arama alışkanlığı zekâ geriliği işaretidir.

- İki ülke sizi kandırmak için savaşır gibi yapmamakta, bayağı bayağı savaşmakta, insanlar gerçekten ölmekte, kentler eni konu tahrip olmaktadır.

- Devam eden savaş “altın veya petrol fiyatları yükselsin voliyi vurayım” düşüncesinin bir sonucu da değildir. 

- İsrail’in ve ABD’nin  amacı İran’ın rejimini değiştirmek, İran’ın başına bir “El Şara” bulmaktır. O “El Şara”nın başına dikilecek bir SDG de hazırlanmaktadır. “El Şara”lı İran’ın zengin kaynakları yine halkına yar olmayacak, uluslararası sermayenin kasasını dolduracaktır.

- Bu süreç İran’ın tek başına engelleyebileceği sınırı aşmıştır. Irak, Suriye ve Libya gibi ülkelere kıyasla daha fazla direnebilir, İsrail ve ABD’nin bölgesel çıkarlarına kayda değer zarar verebilir ama bu kadar güçlü ve kararlı bir ittifaka çok uzun süre karşı koyamaz. 

- Savaş Türkiye’yi de vuracaktır hatta vurmuştur. Bunun için semalarınızda yabancı uçak füze veya İHA/SİHA’ların uçması ya da sokağınıza düşman tanklarını girmesi gerekmez. Pazartesi günü benzinciye gittiğinizde ve izleyen günlerde füzelerin cebinizde patladığı fark edilecektir.

- Akepe/Mehape iktidarı mali anlamda savaşa hazırlıksızdır. Bir “başcücelik” hayali uğruna 60-70 milyar dolarlık rezervi eritmiştir. Savaşın sürmesiyle oluşacak yükün tamamı bundan önceki krizlerde olduğu gibi emekçi halkın sırtına yıkılacaktır.

- Savaşın devamı ve özellikle de İran’da patlak verecek büyük boyutlu bir karışıklığın faturasını birinci sırada ödeyecek ülke de Türkiye’dir. 90 milyonluk İran nüfusunun öylesi bir karışıklıktan kaçmak için yönelecekleri başlıca adres Türkiye’dir. Ne Türkiye halkı ne de Akepe’nin alabildiğine zayıflattığı devlet mekanizması o yükü kaldırabilir.

- Böyle bir senaryo sadece Türkiye için değil, Avrupa için de ciddi bir tehdit anlamına gelir. 

- Bu savaş durdurulmalıdır. Bunun için İsrail durdurulmalıdır. Sonu yaklaştıkça saldırganlaşan ABD emperyalizmi durdurulmalıdır.

Bütün bunların ayrıntısını, nasıl yapılabileceğini daha çok yazacağız ve konuşacağız.