Engin Solakoğlu

6 Ekim 2023 yıkılması ve bir daha ihya edilmemesi gereken adaletsiz, lanetli bir mazidir. Böyle bir düzeni hedef alan ve yıkılması için tek bir taş atan bile insanlık için iyi bir şey yapmış demektir.

Denge ve istikrar bozulmasın!

Engin Solakoğlu

Hayat gariptir. An gelir, yıllarca yağmur ve güneş kadar olağan bulduğunuz bazı kavramları veya sözcük öbeklerini duyduğunuzda irkildiğinizi fark edersiniz. Bu çoğu zaman sizin kabahatiniz ya da yanlışınız değildir. Zaman içinde o kavramlar ve sözcüklerle öylesine sık karşılaşmış, onların alabildiğine kirletildiğini ve saptırıldığını görmüşsünüzdür ki, bir nevi “istiap haddi”niz dolmuş, bir kez daha yinelenmelerine tahammül edemez hale gelmişsinizdir.

Denge kendi başına olumlu bir sözcüktür. Beğendiğimiz bir kişi için “dengeli adam, dengeli kadın” terimini kullanır, halinden tavrından davranışlarından hoşlanmadığımız birisi için ise “dengesiz” sıfatını sarf ederiz.

Günlük yaşantımızda kullandığımız bu sözcüklerden belirli ve daha teknik alanlarda kavramlar türetiriz. Dengeli bütçenin anlamı harcama ve gelir kalemlerinin birbirini karşıladığıdır örneğin. Aktüeryal denge dediğimizde kastettiğimiz bir sosyal güvenlik sistemine olan girişlerin (sigorta primleri vs), o sistemin harcamalarına denk düşmesidir.

Bizim konumuz olan “jeopolitik denge” geleneksel olarak dünyadaki siyasi denklemde bir anomali bulunmaması, “istikrar” ise o dengenin devam etme  hali olarak kullanılır. Oysa hayatın gerçekleri kimi zaman başka bir hikâye anlatır.

Bir kere, denge hali başlı başına olumlu bir durum ifade etmeyebilir. Yine kendi alanımızdan gidersek, iki kutuplu sistemin bir döneminde sıkça karşımıza çıkan “dehşet dengesi” terimini anımsayabiliriz. Dehşet dengesi, ABD ve SSCB’nin birbirlerini ve bütün dünyayı yok edebilecek kadar nükleer silah kapasitesi geliştirmiş olması sebebiyle çatışmaları belirli bir noktanın ötesine taşımamalarını açıklamak için yaratılmış bir deyimdir. Bir yanıyla olumlu da görülse, özü itibariyle dünyadaki yaşam bakımından ölümcül bir tehdidin bulunduğunu hatırlatır.

Güncele gelelim. Bundan bir yıl kadar önce Hamas ve onunla hareket eden Filistinli direniş örgütlerinin 7 Ekim saldırısı jeopolitik denge bakımından ne ifade eder?

Meseleye bir kimyager soğukluğuyla baktığınızda olumsuz ifadeler kullanmakta güçlük çekmezsiniz. En özet deyişle, böylesi bir bakış açısına göre, bu saldırı İsrail’e Filistin halkını ezmek, yok etmek, direnişi ortadan kaldırmak için bahane teşkil etmiştir. 7 Ekim saldırısı “jeopolitik denge”yi bozmuştur. Öyle ki, İsrail salt Filistin halkına değil, bugün direniş ekseni olarak adlandırılan güçlerin bulunduğu her yere saldırılar başlatmış ve sürdürmektedir. Bir anlamda cin lambadan çıkmıştır. 

Dünyaya hâkim kılınmaya çalışılan ve bu arada Türkiye’de yutturulması için yoğun çaba gösterilen bu anlayışa göre, 7 Ekim’den sonra Yemen’deki Husiler’in Babülmendep Boğazı’nı dünya deniz ticareti bakımından mayınlı bir araziye çevirmeleri, Hizbullah’ın İsrail’in kuzey sınırlarındaki yerleşim bölgelerini yaşanmaz hale getirmeleri, İran’ın önce Nisan ayında, sonra da geçen hafta gerçekleştirdiği füze saldırıları, Irak’taki Kataip güçlerinin bölgedeki ABD üslerini vurmaları gibi gelişmelerin tamamı “istikrarı bozucu”, “jeopolitik denge”yi sarsan gelişmelerdir.

Bu sözde analizlerde bol keseden kullanılan jeopolitik denge ve istikrar gibi kavramların ne ifade ettiklerine dikkatle bakmadığımız, bunların kimler tarafından ve hangi amaçlarla yinelendiklerini gözden kaçırdığımız takdirde bu yaklaşımların pençesine düşmek ve kandırılmış geniş kitlelerle birlikte aynı ezberleri tekrarlamak veya tekrarlanan bu herzelere kafa sallamak kaçınılmaz hale gelir. Oysa halka yalan söylemek kadar, sürekli yalan söylenen halkları kestirmeden aşağılamak da suçtur.

İşimiz bilgiçlik yapmak değil, bilinçli olarak unutturulanları elimizden geldiğince anımsatmak, ABD, NATO ve İsrail bağlantılı sermayenin ucuz aparatları yoluyla yaydığı sisi dağıtmaktır. Mareşali, ordinaryusu toplanıp haritalar önünde tutma eylemini gerçekleştirebildikleri bütün uzuvlarıyla istedikleri sayıda çubuğu da sallasalar aşağıda sıralanan olguların tersini iddia edemezler.

7 Ekim 2023’ten bu yana bozulan, sarsılan nedir? O tarihte hangi jeolipotik denge, hangi istikrar bozulmuştur? 6 Ekim 2023’te İsrail, Filistin ve genel olarak Ortadoğu’daki manzara nasıldı?

Bilenler için tekrar olacak ama Filistin halkının dramı 7 Ekim 2023’te ve Gazze’de başlamamıştır. Tarihte kimi zaman ilk bakışta çok haklı görünen gerekçelerle yapılmış büyük yanlışlıklara rastlanır. İsrail’in kuruluşunun böyle bir yanlışlık olduğunun artık anlaşılması gerekmektedir. İsrail, dünya tarihinin en acımasız soykırımına maruz kalmış bir halkın Batı’nın, bir başka deyişle küresel sermaye düzeninin gecikmiş bir sömürgecilik projesine alet edilmesinin sonucuna verilen addır. Büyük bir acı üzerine kurulmuş ve giderek büyüyen acılara yol açmıştır.

Çok bilmişlerin jeopolitik denge veya istikrar diye adlandırdığı şey, İsrail’in bütün bir bölgeyi ABD çıkarları doğrultusunda hakimiyet altına almasından başka bir şey değildir.

6 Ekim 2023’te İsrail, Kudüs’te Filistinlileri yerlerinden etmekte, mallarına el koymakta, ibadet haklarını engellemekte ve göçe zorlamaktadır. 6 Ekim 2023 tarihi itibariyle, İsrail ordusu ve teşvik ettiği yasadışı sömürgecilerden başka bir şey olmayan bir yerleşimci güruhu Filistinlileri tam bir cezasızlıkla öldürebildiği gibi, topraklarına ve su kaynaklarına el koymakta, ürünlerini tarlalarda tahrip etmekte, kuyularını betonlamakta ve zeytin ağaçlarını sökmektedir. 6 Ekim 2023 tarihi itibariyle Gazze, Batı Şeria ve Kudüs sakini olan binlerce Filistinli sudan gerekçelerle ve “idari tutuklama” denen bir mekanizma kullanılarak İsrail zindanlarında ömür tüketmektedir. 6 Ekim 2023 günü ve çok daha öncesinde Gazze dünyanın en büyük ve en yoksul açık hava hapishanesi olarak tanımlanmaktadır.

6 Ekim 2023 tarihinde Ortadoğu’nun meşruiyeti görünüşte kutsal, kurgusal bir varlıktan gerçekte Washington’dan kaynaklanan monarşileri ABD Başkanı Trump’ın damadı Kushner’in imzasını taşıyan İbrahim Anlaşmalarının ruhuna uygun bir şekilde İsrail’le “normalleşmenin” planlarını yapmaktadır.

6 Ekim 2023 tarihinde İsrail kafasına estiği zaman Lübnan’a havadan, denizden ve kimi zaman da karadan saldırılar düzenlemektedir. Böyle bir gerçek orta yerde durduğu için Lübnan-İsrail sınırında 1978 yılından beri, yani neredeyse yarım yüzyıldır BM Lübnan Geçici Barış Gücü (UNIFIL) görev yapmaktadır.

6 Ekim 2023’te Yemen Suudi Arabistan ve BAE gibi garabetlerin yıllardır Batı’dan aldıkları silahları sivil halk üzerinde serbestçe denedikleri ama yine de boyun eğdiremedikleri, halkı yetersiz beslenme ve salgın hastalıklarla boğuşan bir ülkedir.

6 Ekim 2023 itibariyle İsrail neredeyse haftada bir Suriye’yi bombalamakta, İran’a yönelik içeride ve dışarıda siyasi suikastlar düzenlemektedir. Aynı İsrail Suriye’yi parçalamak için kullanılan kafa kesici cihatçıları ve etnik milliyetçileri doğrudan ve dolaylı yollarla beslemekte, onlar da İsrail’e zarar verecek her türlü eylemden kaçınmaktadır.

6 Ekim 2023’te Türkiye sermayesi enerji sektörü başta olmak üzere İsrail’le yoğun bir işbirliği içindedir. O sermayenin uzantısı olan iktidar ise, düzenli aralıklarla hakaret ettiği İsrail yöneticilerini resmî törenlerle ağırlamakta, bir yandan da “Kudüs” diye sızlanmaktadır.

Bu liste uzar gider. İşin özeti 6 Ekim 2023 tarihindeki “jeopolitik denge” ve “istikrar”ın Ortadoğu bakımından özeti budur. 
Denge ve istikrar, uluslararası sistemin dar bir zengin toplamın daha da zenginleşmesi ve hesapsızca genişlemesine göz yumması, Yemenli, Filistinli, Lübnanlı çocukların acımasızca katledilmelerinin serbest bırakılması anlamına geldiği noktada ezilen haklar bakımından meşru bir hedef haline gelmiş demektir.

Böylesi bir “jeopolitik denge” ve “istikrar” önünde secde edilecek bir kutsal öküz değildir. Bütün dünyada değişen ölçeklerde bir enayi silkeleme mekanizması olan borsalar düşecek diye veya sizin ülkenizde göçmen işçi emeği sömüren patronlar ihracat yoluyla daha da semirsinler diye korunması gereken bir kale de değildir.

6 Ekim 2023 özlemle hatırlayacağımız, geri dönmek isteyeceğimiz bir tür “Asr-ı saadet” hiç değildir.

6 Ekim 2023 yıkılması ve bir daha ihya edilmemesi gereken adaletsiz ve lanetli bir mazidir.

Böyle bir düzeni hedef alan ve yıkılması için tek bir taş atan bile insanlık için iyi bir şey yapmış demektir. Asıl mesele yıkılması gereken yıkılırken onun yerine inşa edilecek yeni denge ve istikrarın eşitlik, özgürlük ve kardeşlik ilkeleri üzerine oturtulmasıdır.

Jeopolitik denge ve istikrar sözcükleri işte o zaman bir anlam ifade edeceklerdir.