Senin Annen Bir Melekti Yavrum

KENTİN SESİ - SAMSUN Yazıları

Siyah beyaz günlerden kalma eski bir Türk filmi repliğidir hikayemiz:"Senin annen bir melekti yavrum" Anneler melektir, kutsaldır, cennet anaların ayaklarının altındadır, kadınlar zaten bir çiçektir. Meleksek, bize yapılan bunca kelek niye? Bizim kanatlarımızı kim kırdı? Kanatlarımızı kıranlar için, bedenimizi ve kimliğimizi gagalarıyla didikleyenler için, en çok da oğullarımız ve kızlarımız için annelikle de hesaplaşmaya ihtiyacımız var bugün. "O kanadı kırık bir kuştu /beyaza vurulmuştu..."

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 'annelik kurumu'nun ilahi törenlerinin seneyi devriyesinde annelerin kutsallığından dem vuranlara, yılın annelerini seçenlere, anneliğimizi kutsayanlara sorulacak hesabımız var. Kaderimizi yazanlara, üç yetmez beş çocuk yapın diyenlere soralım!

Biz kutsalsak bu açlık, bu ölüm, bu kıyım ve zulüm niye? Hangi kitaba hangi kalemle yazdınız o batasıca törelerinizi? Evimizin meleği isek, bu dünyada yaşadığımız cehennem niye?

Her çocukta bir kadın doğar ve bir kadın ölür. Ve Samsun'da 5 çocuğuyla yapayalnız kalan Melahat Kara olur kocası ölen, kendisi de trafik kazası geçirip sakat kalan, çocuklarını okutabilmek için çırpınan, bu kışı sadece bir çuval kömürle geçiren, çocuklarının ısınması için kağıt ve odun parçası toplayan, sadaka değil devlet güvencesi isteyen "Artık yavaş yavaş gücümü yitirmeye başladım. Çaresizim. Çalışıp çocuklarıma bakmak, geleceklerini garanti altına almak istiyorum ama iş bulamıyorum" diyen, Anneler Günü'nde hediye alamadıkları için üzülen çocuklarına sımsıkı sarılan Melahat Kara olur.

Her çocukta bir kadın doğar ve bir kadın ölür. Valilik, Büyükşehir Belediyesi ve Kaymakamlıklar tarafından Anneler Günü nedeni ile 'TC numarası 4 ile bitenlere 400 TL yardım yapılıyor" dedikodusuna inanıp, Samsun'da Ziraat Bankası'na akın eden analar olur. Kandırıldıklarını anlayınca bankanın önünde çocuklarına sarılıp ağlayan analar olur, her çocukta bir kadın doğar ve bir kadın ölür. Onlar, hayat mücadelesine yenik düşmemek için dişini tırnağına takan binlerce anneden birkaçı. Onlar yılın annesi değil, yılların anası.

Bir de anne olamadan ölenler var. Başbakan üç de yetmez, beş çocuk isterken ve Bakanlık, annelerin ve bebeklerin ölümünü durduramazken gelir açıklama: "İhmali ve sorumluluğu olduğu tespit edilenler hakkında en ağır işlem ve yaptırımların yapılacağından kimse şüphe duymasın." Bu topraklarda bir yılda 50 bin bebek, daha bir yaşına gelmeden ölür. Ve Türkiye'de gebeliğe bağlı ölüm oranının, yüzde 68.5 oranıyla Doğu Karadeniz ile Kuzey Doğu Anadolu'da ve en çok anne ölümünün Samsun'da olduğu açıklanır.

Samsun TTB Kadın Hekimlik Kolu Başkanı, 2008'de gebelik ve doğum nedeniyle anne ölüm oranlarının yüzbinde 47.6 ile en çok Samsun'da yaşandığını anlatırken, 2006'dan bu yana hızla artan anne ölümlerinin kadın sağlığını yok sayan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın eseri olduğunu vurgular. 2006'da yüzbinde 17, 2007'de yüzbinde 31.9, 2008'de ise yüzbinde 47.6 ile Türkiye'de en fazla anne ölümü Samsun'da gerçekleşir. Ana sağlığı hizmetinde sağlık evlerinin kapatılması, ebelik sistemi üzerinden verilen anne sağlığı hizmetlerinin yok edilmesi, ana-çocuk sağlığı merkezlerinin kapatılması Samsun'da gelinen noktayı açıklar.

Sağlık artık piyasa malı olmuş, anne sağlığı hizmetleri de bu alınıp satılan hizmetin bir parçası olmuştur. Samsunlu hekimler yetkisizler ölürken yetkilileri, Barcelona'da imzaya açılan 'Anne Hakları Bildirgesi'ni imzalamaya, Samsun'da anne hakları konusunda farkındalık ve duyarlılık yaratmaya çağırır. Her şey tüketilirken, sayılar anlatır her şeyi ve rakamlar bir oyunun abecesi olur.

Bu oyunun abecesinde hepimiz kanadı kırık meleklerdik. Bir yıldız kaysa düşecek sanırdık gökten, içimizde öterdi çekirgeler. Babalarımızın elleri ekmekti, annelerimizin saçları süpürge... Gece uzun uzun yağardı yağmur, sokak lambalarının üzerine... Bazılarımızın şapkaları ıslanırdı, bazılarımızın ışıkları... Analığımızı ve çocuklarımızı sömürenlere, "Ayaklarımızın altında cenneti değil, dünyayı kadınıyla erkeğiyle eşit, özgür, insanca yaşanabilir bir ülke istiyoruz" derdik. Dünya yerinden oynardı. Kadınların kurtuluşu, zalimlerin kabusu olurduk.

"Benim gözlerim vardı / hep donuk bakarlardı/ Çıkarıp yuvalarından/ yükseğe koyardım onları. Keşke taştan olsam / keşke ben baştan olsam"

[email protected]