600 bin kamu işçisini ilgilendiren dünkü toplantıdan bir sonuç çıkmadı. Kamu işveren sendikası herhangi bir teklif getirmedi. 24 Nisan’da tekrar görüşme olacak. İşçiler bu sürece tepkili fakat Türk-İş ve Hak-İşin gerekli direnci gösteremeyeceği inancıyla umutsuz gözüküyorlar.
Kamu işçisi tepkili ama umutsuz
Atilla Özsever
Kamu kesiminde yaklaşık 600 bin işçiyi ilgilendiren toplu sözleşme görüşmesinden dün de bir sonuç çıkmadı. Türk-İş ve Hak-İş konfederasyonları yöneticileriyle kamu işveren sendikası TÜHİS (Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşveren Sendikası) yetkilileri arasında dün Ankara’da bir toplantı yapıldı.
Türk-İş ve Hak-İş’in ortaklaşa hazırladıkları teklif, 27 Şubat 2025 günü kamu işveren sendikası TÜHİS’e iletilmişti. O toplantıda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan da hazır bulunmuştu.
İşçi kesimi, kamudaki en düşük ücretin brüt aylık 54 bin liraya yükseltilmesini, bu artışın ardından da ücretlere 2025'in ilk altı ayı için yüzde 50 oranında bir zam yapılmasını teklif etmişti. Konfederasyonların teklifinde, diğer altı aylık dönemleri için de yüzde 25 zam artı yüzde 10 refah payı eklenmesi talep edilmişti.
Türk-İş’i temsilen dünkü görüşmeye katılan Yol-İş Sendikası Genel Başkanı ve Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Ağar ile Koop-İş Genel Başkanı ve Türk-İş Genel Başkan Yardımcısı Eyüp Alemdar, işveren tarafının herhangi bir karşı teklif getirmediğini belirttiler. Bir dahaki görüşme 24 Nisan 2025 günü yapılacak.
Son söz Erdoğan’da
Kamu işveren sendikası TÜHİS’in 48 gün sonra işçi kesiminin teklifine herhangi bir yanıt vermemesi, diğer birçok konuda olduğu gibi son sözün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in değerlendirmesiyle bağlantılı olacağı belirtiliyor.
Karayolları, demiryolları, elektrik üretim santralleri, bakanlıklar, üniversiteler ve hastanelerin de aralarında olduğu kamu kuruluşlarındaki 600 bine yakın işçiyi ilgilendiren 2025 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri, emek hareketi açısından da önem taşıyor.
Kamu işçisi, ortalama 40 bin lira ücret düzeyi ile geçim koşulları açısından son derece sıkıntı içinde yaşarken hayat pahalılığına karşı çok tepkili gözüküyor. Ancak tabandaki işçi, Türk-İş ve Hak-İş üst yönetimlerinin gereken mücadele direncini gösteremeyeceği için de bir umutsuzluk içinde bulunuyor.
Türk-İş’in kendi verisine göre, Mart 2025 sonu itibariyle yoksulluk sınırı 76 bin 922 TL. Dört kişilik bir ailenin gıda ve diğer zorunlu harcamalarından oluşan yoksulluk sınırı bu düzeyde iken kamu sözleşmelerinde daha düşük bir ücret zammının tepkiye yol açmaması mümkün değil. Fakat işçide bu yöndeki mücadele azmi ne kadar, ona bakalım...
Tabanın görüşü
Türk-İş bünyesinde mücadeleci şubeler arasında yer alan Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi’nin Başkanı Hasan Atak, bu konuda tabanın nabzını şöyle aktardı:
“Tabanda büyük bir umutsuzluk var. İşçi arkadaşlarımız görüşmeleri yürüten Türk-İş ve Hak-İş yönetimlerinden umudu kesmiş durumdalar. Biz tabandaki işçiler ve şubeler olarak Türk-İş’in yüzde 50’lik zam talebinde ısrarlı olmasını istiyoruz. Türk-İş’in kendi talebinin arkasında durması zor gözüküyor, yüzde 30’luk bir zamma da (evet) diyebilirler.
Aslında TÜHİS, yüzde 30’luk bir zam teklifiyle gelse bile bu altı aylık dönemde enflasyon zaten yüzde 20’yi bulur. Zam oranı da gerçekte yüzde 10’a inmiş demektir. Bu oran bizi kurtarmaz, kamuda ortalama net ücret 38-40 bin lira dolayındadır.”
Evet, Mart ayındaki enflasyon oranı TÜİK’e (Türkiye İstatistik Kurumu) göre yüzde 2.46 oldu. ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu) ise, Mart ayı enflasyon oranını yüzde 3,91 olarak belirledi. Dolayısıyla altı aylık enflasyon oranı, kabaca yüzde 20’leri bulur.
Harb-İş Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak, geçen sözleşme döneminde Türk-İş’in kabul ettiği yüzde 45’lik zammın da altı aylık enflasyon sonucunda bir anlamı kalmadığını hatırlattı.
İşçinin tepkisi ne olur?
Şube Başkanı Hasan Atak, kamu sözleşme görüşmelerinin işçi beklentisinin altında gerçekleşmesi halinde tepkisinin ne olacağı şeklindeki sorumuza da şöyle bir yanıt verdi:
“Düşük zam olması karşısında tabanın güçlü bir tepki vereceğini düşünmüyorum. Aslında geçim sıkıntısı çok fazla, işçiler serbest bir ortam olsa çok ciddi tepki verebilirler. Fakat siyasal iktidar bir korkutma politikası izliyor.
Arkadaşlarımızda işten atılma korkusu var ya da en azından sürgün, mobing gibi yaptırımlara uğrayabilirler. Zaten muhalif gözüken birçok arkadaşımız ya sürgüne gönderildi ya da işten çıkarıldı.
İşyerlerinde güçlü eylemlerin olabilmesi için sendika genel merkezlerinin, Türk-İş yönetiminin karar alması gerekiyor. Üretimden gelen gücü kullanma, iş yavaşlatma gibi eylemlerin olabilmesi için yukarıdan kararların alınması halinde işçi toplu olarak harekete geçebilir.”
Türk-İş’in bildirisi
Türk-İş Başkanlar Kurulu, 10 Nisan 2025 günü Ankara’da toplanarak kamu sözleşmeleriyle ilgili şu kararı almıştı:
“Kamu kesiminde yaklaşık 600 bin işçiyi kapsayacak toplu iş sözleşmesi süreci devam etmektedir. Ücret ve sosyal ödemelere yapılacak zammın, işçilerin satın alma gücünü ve refahını artıracak biçimde belirlenmesi ve iş şartlarının iyileşmesi önceliklidir. İşçilerin, aileleriyle birlikte yaşama şartlarının “insan onuruna yaraşır” düzeye getirilmesi ve müzakerelerin olumlu sonuçlanması için tam bir dayanışma içinde birlikte mücadele edilecektir.”
Bakalım Türk-İş Başkanlar Kurulu, bu kararına ne kadar uyabilecek?
Öte yandan 600 bin işçiyi ilgilendiren bu kamu sözleşmeleri, daha sonraki sözleşme görüşmelerini de etkileyecektir. Yaklaşık 4 milyon memur ile 2,5 milyon memur emeklisinin maaşlarına yapılacak zam oranının belirleneceği toplu sözleşme görüşmeleri 1 Ağustos 2025 tarihinde başlayacaktır.
Ayrıca özel sektördeki MESS (Metal Sanayicileri Sendikası) grup toplu iş sözleşmeleri de Eylül 2025 başı itibariyle gündeme gelecek. Bu sözleşme görüşmeleri de metal sektöründe yaklaşık 200 bin işçiyi ilgilendiriyor. Tekstil sektöründeki grup sözleşmesi de yine bu süreç içinde gündemde olacak.