Kasetle kurtulamazsınız

Gürültü neden koptu? 2004’te yapılan MGK toplantısından ve MİT’in bir takım cemaatçileri, tarikat üyelerini fişlemesinden.

Bunların işin biçimsel kısmı olduğu herkesin malumu. Teknik ve taktik eğitimlerini, dünya çapında milyonlarca kişiyi fişleyen ABD’den aldılar. Bu veriler üzerinden hep birlikte operasyonlar yapıp, yeni bir rejim inşa ettiler. Şimdi o yeni rejimin kimin mülkü olduğu konusunda kapışıyorlar. Ortak miraslarını paylaşamıyorlar özetle.

Dün, bu paylaşım kavgasının biçimsel unsurlarının ne kadar gülünç olduğu bir kez daha açığa çıktı. Zaten biliyorduk ama “uygun” zamanlamayla ve de eften püften önerilerle, Devlet Denetleme Kurulu (DDK) bildiğimizi kayda geçirdi, kritik kısmını yayımladı. Milyonlarca insanı fişlediler diş dolgusundan elektrik faturasına, girdiği internet sitesinden kaldığı otele kadar. Seneler öncesinde Sayıştay bunu raporlamıştı diyor emekli DDK üyesi Kadir Sev. Raporlamıştı, ama o zaman miras kavgası yoktu. Raporlar Sayıştay arşivleriyle birlikte yakılmıştır.

Pislikler ortalığa saçıldıkça rejimin mirası kimin olacak çekişmesinin ne kadar biçimsel saiklerle yürüdüğünü görüyoruz yalnızca. Cemaatleri fişlemişler! Adam, “her istediğinizi vermedik mi” derken haklı. Fişlemeyse, herkesi fişlediler.

Bunları geçin, daha ciddi meselelere gelin. Öyle kaset masetle de kurtulamazsınız.

Örneğin Mehmet Ömer Bereket’i anlatın. Bu adamın MİT’çi olduğu Emniyet kayıtlarında var. MİT’çi Bereket’in ÖSO’cu avukat Musa Ahmed Emhan’ın kaçırılması olayında ne işi vardı? ÖSO’cu avukatın kaçırılmasına iştirak eden ve müebbetle yargılanacakken yirmi günde salıverilip aynı davada gizli tanık yapılması nedir? MİT’çi olduğunu Emniyet’in söylediği Ömer Bereket, daha sonra Reyhanlı iddianamesine aynen geçen suçlamaları, kendisini gizli tanık yapan savcıya söyledi mi? Eğer Ömer Bereket MİT mensubuysa ve Reyhanlı saldırısı onun ve de savcılığın iddia ettiği şekilde yapıldıysa, bu MİT’in Reyhanlı saldırısından önceden haberdar olduğu anlamına gelmiyor mu? Ömer Bereket, savcıya “ben patlayıcılardan ocak ayında haberdar oldum” dedi mi, demedi mi? Eğer yalan söylüyorsa neden salıverdiniz, neden gizli tanık yaptınız? Yoksa hep birlikte söylediğiniz bir yalanın mı parçası yalnızca?

Bunları açıklayacaksınız. Öyle kasetle masetle değil. Sizin söylediğinize göre 53 kişinin canını alan saldırıyı önceden bilip bilmediğinizi, saldırıyı kimin yaptığı konusunda yalan söyleyip söylemediğinizi açıklayacaksınız.

Siz açıklamazsanız, açıklatırlar. Bakın, Reyhanlı saldırısının faili diye gösterdiğiniz iki kişinin “bu tezgahı o kurdu” dediği, bir ÖSO militanının “sınır ondan sorulur” dediği, Konya’dan Adana’ya TIR’ıyla silah taşıyan şoförün “mallar ona aitti, daha önce de teslimat yaptık teslimat yaptığımız yer jandarmanın kontrolündeydi” dediği adam artık Suriye’nin elinde. Heysem Topalca adlı katil, yakında kendisini kollayan Türk istihbaratçıları, kaçakçılık işlerinde hangi AKP’lilerle işbirliği yaptığını, silah satışlarından hangi siyasetçilere komisyon verdiğini itiraf edecek. Daha doğrusu muhtemelen etti, biz de yakında öğreneceğiz.

Öyle kasetle masetle geçiştiremezsiniz. Yağlı, çirkin bedenlerinizi görmeye meraklı değiliz. Tıynetinizi çıplak bedenlerinizin arkasına saklamaya hakkınız yok. İşlediğiniz suçları itiraf edeceksiniz. Topalca’yı açıklayacaksınız. Reyhanlı’yı ve yaptığınız, göz yumduğunuz, zemin yarattığınız bütün canavarlıkları açıklayacaksınız. O zaman ortada paylaşacağınız bir mülk de kalmayacak. Siz de rahat edeceksiniz.