Kaderdaşı İsrail

Alper Birdal'ın “Kaderdaşı İsrail” başlıklı yazısı 5 Mayıs Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Ahmet Davutoğlu önceki gün Kocaeli’de bir grup bakan, bürokrat ve patronun katıldığı bir konferansta konuştu. Konferansın başlığı “Büyük Restorasyon ve Türkiye’nin Gelişimi” olunca, haşmetmahap da coşmuş.

Daha önce AKP’nin dış politikasını “yeni Osmanlıcılık” diye adlandıranlara kızıyor, “yok öyle şey” diyordu. Bu kez şunları söylüyor: “Toplumumuzun aidiyet bağlarını güçlendireceğiz. Milletimizi öyle büyük bir çınar ağacı olarak tanımlayacağız ki o çınar ağacının gölgesine gelen herkes, sadece sükunet ve huzur bulacak.”

Burada “çınar ağacı” ifadesini öylesine söylenmiş sanmayın. Aynı gün katıldığı bir toplantıda da şunları söyledi zira: “Siyaset, büyük ve kadim milletimizin ulu çınarı altında bütün vatandaşlarımızı, bütün tarihdaşlarımızı bütün kaderdaşlarımızı buluşturmaktır.”

Bundan daha açık ifade edilişi herhalde şu olurdu: Kaderdaşlarımızla Yeni Osmanlı’nın bayrağı altında buluşacağız.

“Büyük restorasyon” dedikleri de bu oluyor. Buradan bir “aidiyet” bağı üretmekten bahsediyor Dışişleri Bakanı.

Davutoğlu’na göre, bu “büyük resto-rasyon”un ilk halkası Erdoğan’ın “one minute” çıkışı. Konferansta bunu da ifade etmiş. “Bunun bedelini fena ödetirler, bunun hesabını sorarlar” diyenlere şöyle cevap vermiş Erdoğan: “Bundan sonra artık biz şu veya bu ülkeyi kaybedersek ne oluruz diye düşünmeyeceğiz. Başka ülkeler, Türkiye Cumhuriyeti’ni kaybedersek ne oluruz diye düşünecek.”

Dışişleri Bakanı’na göre ikinci halka da İsrail’in Mavi Marmara olayından ötürü özür dilemesi. “One minute” şovu ile bunu aynı kefeye koymuş üstelik. Şöyle söylüyor: “Ama birisi bize bedel ödetmek isterse, bu aziz millet adına bu canı veririz ama hiçbir bedel ödemeyiz. Özgüven sahibi olacaksınız Özgüven, izzet sahibi olmadan Türkiye’de siyaset yapılıp halkın önüne geçilemez.”

İsrail, 2008-2009 Gazze katliamında 1500’den fazla Filistinli öldürdü. Çoğunluğu sivil, çocuk, kadın... Katliamdan önce Suriye ile İsrail arasında barış görüşmeleri yapılıyor ve buna Türkiye aracılık ediyordu. Suriye Gazze katliamı üzerine görüşmelere derhal son verdi. Ayrıca hemen İsrail’i savaş suçu işlemekle suçladı, bu konuda Arap Birliği’ni harekete geçirdi. Hamas lider Halid Meşal ise o dönemde Şam’da ikamet ediyordu.

Türkiye aynı dönemde zaten fiilen sona ermiş olan arabuluculuk rolünü bırakmanın dışında Erdoğan’ın artistliğiyle yetindi. Ocak 2009’daki Davos çıkışı sonrası, İsrail’e karşı uygulanan tek somut yaptırım İsrail’in NATO tatbikatına katılımının engellenmesi oldu. İlişkiler daha sonra, esas olarak Mavi Marmara katliamıyla birlikte bozuldu.

Davutoğlu’nun şimdi çıkıp “büyük restorasyon”dan bahsetmesi ve bunun iki kritik halkası olarak da Davos şovu ve Mavi Marmara özrünü vermesi manidar. Bu iki olayın özellikle Suriye üzerindeki yansımalarına bakalım. İlki gerçekleştiğinde AKP Suriye’yle stratejik işbirliği anlaşması yapıyor, Erdoğan ortalıkta “kardeşim Esad” diye dolanıyordu. Suriye’nin İsrail’le ilişkileri açısından nitelikçe bir değişim söz konusu değildi.

Mavi Marmara özrü sonrasında ise İsrail ve Türkiye, Körfez’deki ABD muhipleriyle birlikte Suriye’ye saldırıyor. Suriye yönetiminin İsrail karşıtlığı konusunda yine bir değişiklik yok.

Davutoğlu’nun “kaderdaşlarıyla ulu çınarın altında buluşmaktan” bahsettiği saatlerde, İsrail uçaklarının bir kez daha Suriye’deki hedefleri vurduğu söyleniyordu.
Şimdi buyurun kim kiminle kaderdaş açıklayın.