İsrail sizinle gurur duyuyor

Bir pazar sabahı telefonu çaldı. “Çabuk buraya gel. İsrailliler geri döndü. Galiba Doktor Samir’in evini yıkacaklar” diyordu telefondaki ses. Samir Nasrallah, üç kızı ve eşiyle Mısır sınırından birkaç yüz metre ilerideki Hay Esselam’da yaşayan bir eczacıydı. O bölgede İsrail ordusu tarafından, sınırda bir “güvenli bölge” yaratma bahanesiyle çok sayıda ev yıkılmış, o ve arkadaşları sivillerin evlerini savunmak için çok çabalamışlardı. Dr. Samir’le de bu mücadele sırasında tanışmışlardı.

Hemen bir taksiye atladı ve Hay Esselam’a gitti. Parlak turuncu ceketini giydi, eline megafonunu aldı ve Nasrallah’ın evine doğru ilerleyen zırhlı buldozerin önüne dikildi. Yaklaşık yarım saat elindeki megafondan yıkımı durdurmaları için bağırdı İsrail askerlerine. Askerler önce uyarı ateşi açtılar. Ardından biber gazı ve ses bombaları geldi. Sonunda Caterpillar D9R marka zırhlı buldozer harekete geçti. Buldozer sürücüsünün dikkatini çekmek için bir toprak birikintisinin üzerine çıktı. Operatörle neredeyse göz göze geldiler. Ama operatör durmadı, saniyeler içinde onu 60 tonluk dev makineyle yuttu. Önce bacaklarını kırdı, daha sonra geri döndü buldozerin kepçesini kaldırmadan bir kez daha üzerinden geçti.

Arkadaşları onu toprak yığınının altından çıkarttılar. Nacar Hastanesi’ne kaldırıldıktan 15 dakika sonra son nefesini verdi.

Tarih: 16 Mart 2003.

Bir pazar günü böyle öldürüldü Rachel Corrie. Henüz 23 yaşındaydı. İsrail ordusunun Gazze’nin Refah kentinde sistematik biçimde gerçekleştirdiği ev yıkımlarını durdurmak için oradaydı. Tek silahı vardı: Bedeni.

Dava açıldı. Büyük sözler edildi. Dönemin İsrail Başbakanı Ariel Şaron, hani dün ölen Beyrut Kasabı, George W. Bush’a söz verdi: “Kapsamlı, güvenilir ve şeffaf bir inceleme başlatacağız.”

Rachel’ın ölümünden bir ay sonra İsrail ordusu, onun da üyesi olduğu Uluslararası Dayanışma Örgütü’ne operasyon başlattı. Rachel’ın öldürülmesiyle ilgili dava ise 9 buçuk yıl sürdü. İsrail mahkemesi genç kadının kendini tehlikeye attığına ve ölümünün, kendisinin sorumlu olduğu bir “kaza” olduğuna hükmetti. Corrie ailesinin 1 dolarlık sembolik tazminat talebi reddedildi.

Corrie ailesinin avukatı Hüseyin Ebu Hüseyin, “Neden ordu hiçbir Filistinli tanığın görüşünü almadı? Ordunun elindeki görüntülere ne oldu” diye soruyordu mahkemeye. Soruları cevaplanmaya değer görülmedi. Mahkeme, 9 buçuk yıl önce İsrail ordusunun hazırladığı raporda ne söyleniyorsa aynen tekrar ediyordu: Ölümü bir kazaydı. Ve hayatı 1 dolar bile etmez!
* * *
Askeri savcı önce dakika dakika kaçağa giden köylülerin üzerine bomba yağdırma kararının nasıl alındığını anlatıyordu. İlk görüntüler İnsansız Hava Aracı’ndan (İHA) gelmişti. PKK yöneticisi Fehman Hüseyin’in bölgede olduğu istihbaratı vardı. Askerler fazla terreddüt etmedi. Onlar olmalıydı. Ama sınır ötesine top atışı için izin gerekliydi. Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Genelkurmay derken, iş Genelkurmay Başkanı’na kadar gitti.

O gün MGK toplantısı vardı. Karargahtan Özel’e saat 19 ile 20 arasında ulaşıldı. Her ayrıntıyı dakika dakika aktaran Savcı, tam olarak saat kaçta telefon edildiğini söylemiyor. Bu önemli çünkü Özel saat 19.15’e kadar MGK toplantısında, yani Erdoğan ve Gül’ün yanındaydı. Saat 20 sularında, “bombalayın” emrini verdi. O bombalar, Roboski’de çoğu çocuk 34 sivilin canını aldı.

“İHA görüntülerinin incelenmesiyle alınacak karar belirleyici olamaz” diyordu askeri savcı, ama görüntülerin grubun “terörist” olabileceğini gösterir nitelikte olduğunu savunuyordu. İlk bomba düşünce içlerinden bazıları yüksek bir yere çıkıp “keşif” yapmış...

“Takipsizlik” dedi, ölümleri için de “kaçınılmaz hata”. Yani 1 yıl önce AKP’li Komisyon Başkanı ne dediyse onu...

* * *

Bugünlerde iktidar borazanları sık sık “İsrail komplosu” diye çalıyor ya... Meraklanmayın yani. İsrail sizinle gurur duyuyor.