Emperyalist restorasyonun bilançosu

2011 ortalarıydı. Türkiye ve Batı medyasında “Arap Baharı”, “devrim”, “Ortadoğu’da diktatörlüklerin sonu” vb ifadelerden geçilmiyordu. Üstelik bu yoğun propagandanın solda da pek çok alıcısı vardı. Tunus ve Mısır’daki halk hareketleriyle 1848 devrimlerini karşılaştıranlardan tutun, “bu süreç post-İslamcı dünyanın başlangıcı olacak” diye yazanlara kadar ne isterseniz bulabiliyordunuz. Pek sevmişlerdi “Arap Baharı” ifadesini. Bazıları hızını alamayıp, Libya’daki cihatçılara akıl öğretmeye, kimisi Suriye’deki çetelere strateji önermeye kadar vardırdı işi.

Bize göre bu kavram seti ABD merkezli emperyalist hegemonyanın Ortadoğu coğrafyasında var olan statükoyu kökten değiştirmeye yönelik hamlesini meşrulaştırmak üzere ortaya atılmıştı. Bu bir restorasyon girişimiydi, “Arap Baharı” ise bir aldatmaca...

Tarihsel bir kırılmayı “ABD komplosuna” indirgemekle suçlandık. Bizi suçlayanlar “Arap Baharı” ifadesinin etimolojisine bakma zahmetine bile girmiyordu oysa... İfade ilk olarak Ocak 2011’de ABD dış politikasının sesi Foreign Policy’de (FP) kullanılmıştı. Kullanan George Washington Üniversitesi’nden bir akademisyen, Marc Lynch’di. Makale, FP’nin yayımladığı “Arap Dünyasında Devrim: Tunus, Mısır ve Bir Dönemin Dönüşümü” başlıklı e-kitabın içindeydi.

Bizi “komploculukla”, halk hareketlerini küçümsemekle suçlayanlar restorasyon girişimini görmüyor, aldatmacayı gerçek zannediyorlardı. Kavramın etimolojisinin izini sürmedikleri gibi, sonrasında ne olduğuna da bakmadılar.

Şu oldu: Aynı Marc Lynch, 2012’de bir kitap yazdı. Bu defa başlığı “Arap Kalkışması: Yeni Ortadoğu’nun Tamamlanmamış Devrimleri” idi. Yani restorasyon ideolojisini yaratanlar, bir yıl kadar sonra restorasyonun istenilen yolda ilerlemediğini de söylüyorlardı. “Devrim”, “bahar” vb kavramlarla yaratılmaya çalışılan meşruiyet, Libya’da bir hayli aşınmış, Suriye’de ise kayaya çarpmıştı. Artık “tamamlanmayan devrim” diyorlardı.

Ve geldik bugüne. Bir “restorasyon” bilançosuna ihtiyaç var. Restorasyon politikası tamamen çöktü diyebilir miyiz? Bana kalırsa ne bu, ne de emperyalizmin arzuladığı restorasyonu başardığı söylenebilir.

Girişim mutlak bir başarısızlığa uğramadı. Yeni bir ittifak çerçevesi oluşturmak, Rusya-Çin-İran gibi kontrolü güç bölgesel ya da küresel güçlerin hareket alanını sınırlamak, Şii eksenini dağıtmak, statükoyu baştan sona değiştirerek Ortadoğu’nun düğüm noktalarında Amerikancı “çözüm”leri zorlamak... Bunlar amaçlanıyordu ve bu hedeflerin hepsinde birden eş zamanlı bir biçimde yol alınamayacağı aşikardı. Ancak bu ABD açısından bir sorun teşkil etmedi. Zira emperyalizm “kararlı bir denge” arayışı içinde hiç olmadı. Özünde kaos ve terör yatan bir politikanın “kararlı” bir sonuç vermesi değil, yönetilebilir, yeni bir statükoyu inşa etmeye müsait bir zemin yaratmasıydı önemli olan.

Peki ya bugün neredeyiz? Yeni ittifak yapısı ya da “Sünni ekseni” merkezli bir yeni statüko kurulamadı. Ancak ABD’nin Irak’tan İran’a, Rusya’dan Suriye’ye kadar birçok güçle ilişkisi, yeni manevra kabiliyetlerine izin verecek biçimde evrildi. Şii ekseni dağıtılamadı ama Lübnan fiili olarak bölündü, Filistin’in Şii ekseniyle mesafesi iki yıl öncesiyle karşılaştırılamayacak ölçüde arttı. Rusya kontrol altına alınamadı ama hinterlandının sınırlarına geriledi. Yanılmayın, Doğu Akdeniz hep o hinterlandın parçasıydı. Afrika kıtasında statüko köklü biçimde değişti, değişiyor.

Peki ya bilançonun diğer tarafı? Ortada mutlak bir başarısızlık yok, mutlak bir başarı da... Diğer taraftaki en büyük başarısızlık, restorasyonun dayandığı modelin “endojen değişkenleri”nin kontrol dışına çıkması oldu. En önemlisi AKP Türkiyesi ve Sünni ekseninin destek unsurlarıydı Suudi Arabistan’dı, Katar’dı, Körfez’di. Cihatçı unsurların Müslüman Kardeşler eliyle kontrol altında tutulması da buna dahildi. Başarılamadı. Şimdi burayı buduyorlar.

İslamcı hareketlerle işbirliği denenirken, Ortadoğu’nun ilerici birikiminin tarihsel köklerinin yok sayılmasının ağır bedelleri olacağı görüldü. Bu birikimi asimile etmek, boğmak için “Arap Baharı” ideolojisinin yetmeyeceği de... Şimdi daha farklı enstrümanlarla bunu deniyorlar, deneyecekler.

Emperyalizmin restorasyon girişimini hafife almamak durumundayız. Bunun için bazı önemli uğraklarda dönüp bilançoya bakmak gerek.