Çöküşü muhteşem olacak

Bir fotoğraf karesi… Bir kanepenin üzerine menemen testisi gibi dizilmiş dört adam. En solda oturanın adı Abdülkadir Salih. Suriye’de savaşan cihatçı Liva el Tevhid (Tevhid Tugayı) adlı grubun komutanı. Yanında oturan sakalsız, saçı ağarmış kişi Türkiye vatandaşı Said Gökdere. Üç ay öncesine kadar İHH’nın Gaziantep örgütünde yöneticilik yapmakta, sağda solda konuşmaktaydı.

İran’a yakın bir haber ajansının servis ettiği fotoğraflarda Gökdere’nin silahlı ve Selefi sakallı militanlarla çektirdiği bir hatıra fotoğrafı da var. Gökdere için “İHH’nın El Kaide’yle bağlantısını kuran kişi” ifadesi kullanılmış.

soL’un sıkı takipçileri Liva el Tevhid’i ve Gökdere’nin yanındaki “komutanı” hatırlayacaktır. Hani şu İstanbul’daki bütün şehir hatları vapurlarında sürekli açık duran kanala konuk olmuştu. Ocak ayıydı. O zaman kendisini “Özgür Suriye Ordusu’nun Halep-İdlip Bölge Komutanı” olarak tanıtmıştı. Esad’ın askerleri Halep’te ekmek kuyruğunu bombaladı palavrasını bir de o kanaldan tekrarlamış, AKP hükümetine şükranlarını sunmuş, NATO ve benzeri örgütlerden silah istemişti.

Bu zatın Gaziantep’le özel bir bağı var. Birkaç gün önce de Antep’e gelmiş, “bazı gönüllülerin” Suriyeli “mülteciler” için kurduğu “Yaralı Ev” adlı özel hastaneyi ziyaret etmiş. Hastanenin ne amaçla kurulduğu üzerine fazla düşünmeye herhalde gerek yok. Kurucu “gönüllülerden” birinin Said Gökdere olduğunu, Liva el Tevhid komutanıyla da bu vesileyle buluştuğunu belirtelim. Aynı Abdülkadir Salih’in Antep’te ikinci el oto işi gibi faaliyetleri de olduğu iddia ediliyor.

Tablonun tamamlanması için bu zatın örgütü hakkında da birkaç cümle edelim. Lazkiye ve Rojava saldırılarında büyük payı olan Liva el Tevhid, radikal İslamcı Suriye İslam Cephesi’nin bir bileşeni. ÖSO’ya bağlı değil ama işbirliği içinde… Esas olarak Müslüman Kardeşler militanlarından oluşuyor. Liva el Tevhid’in içinde bulunduğu Suriye İslam Cephesi, 11 Haziran’da Deyr ez Zor’un Hatla kasabasında 60 sivil Şiiyi infaz etmişti.

Artık bilmediğimiz bir şey değil ama her somut örnekte, gözümüzün içine baka baka, Türkiye’deki “ana akım” İslamcılığın Suriye’deki cihatçıların Türkiye’deki lojistik ağını teşkil ettiğini gördükçe öfkelenmeden edemiyoruz.

Üstelik bunu muazzam bir pişkinlikle yapıyorlar… AKP’nin destekleriyle muazzam bir güce ulaşan, Türkiye’deki Müslüman Kardeşler şebekesinin “sivil toplum” alanındaki en önemli temsilcilerinden İHH ile El Kaide arasındaki bağlantıyı kurmakla itham edilen zat, kendisini şöyle savunuyor örneğin: “Tüm dünya anlamıştır ki, Suriye’deki savaş muhaliflerle Esed rejimi arasında değildir, savaş muhaliflerle Şiiler arasındadır. Bizim tıbbi, giyecek, yiyecek ve ilaç gibi yapmış olduğumuz yardımları hazmedemeyen kişiler, Esed’e onbinlerce askeri savaşmak için gönderirken bunu gündeme hiç getirmiyorlar. Soruyoruz Şii dünyasına, aktardığınız silahlar, bombalar, askeri ve lojistik destekler bizim yaptığımız yardımların kaç bin katı büyüklüğündedir.”

Açıkça “bizim de elimiz armut toplamıyor” diyor ve destek vermek için çabaladığı tosuncukların savaşının “Şiilerle” olduğunu söylüyor. Biraz zorlasanız “Hatla’yı unutmayın” diyecek. Aleviliği nereye koyuyor diye sormaya gerek yok. Devamında söylediği şu sözlere bakın ve siz karar verin: “Suriye’de gördüğüm katliamı 1915 de Birinci Dünya Savaşı’nda Ermeniler de Türklere yapmışlardı.”

Suriye bahsinde ABD’nin (şimdilik) ortada bıraktığı AKP’nin beslediği bu şebeke muhakkak çökecek. Çöküşü de büyük gürültü koparacak.