Casus

“Vatana ihanet!”

“Savaş nedeni!”

“Casusluk faaliyeti!”

“Herkes haddini bilecek!”

Suriye’ye yönelik provokasyon planları deşifre olduğundan beri böyle bağırıyorlar. Operasyon planlarıysa belli. Paralel diyecek, “hesap verin” diyen herkesi de paralelin paralelinde olmakla suçlayacaklar. “Hırsız var” haykırışlarını “casus var” çığlıklarıyla bastırmayı deneyecekler.

Stratejik akıllarının ne düzeyde olduğunu, o kayıtları dinleyen herkes gördü. “Casus var” oyununda da büyük bir akıl eksikliği var. Casus kimin adına çalıştı bu soruya nasıl yanıt verecekler? Boşluk burada.

Bir ara bunu söylemeye kalkıştılar. Hafızam beni yanıltmıyorsa geri basmaları bir gün sürdü, iki değil. Doğru, sürekli olarak “paralel”in başının Pensilvanya’da olduğunu vurguluyor ve bir imada bulunuyorlar. Ama bir takım insanları toplayıp, vatana ihanet ve casusluk suçlamalarıyla ağır ceza mahkemesinin önüne çıkartmak başka... Öyle ima falan kurtarmaz.

Evet, ortada kocaman bir boşluk var. Son tahlilde kimi suçlayacak, Dışişleri Bakanlığı’nın vesaire kimin adına dinlendiğini söyleyecekler?

Diyelim ki bu soruya yanıt vermeyi göze aldılar, “diz çökmeyiz”, “dik duruyoruz” naraları atarak gemileri yaktılar ve ABD’ye işaret ettiler.
Ne olur?

ABD’ye öylesine büyük bir aşkla bağlanmışlar, öylesine büyük bir güven beslemişler ki, bizzat kendilerinin ABD adına yaptıklarının bir kısmının bile ifşa edilmesi bu günlerini mumla aramalarına neden olur.

“Daha ne kadar ifşa olacaklar ki” diye sorulabilir. Bence bu soru yanlış. Zira tahmin ettiğimizin de ötesinde bir güven duymuş, düpedüz aşık olmuşlar.
Tek bir örnek vereyim. Dün Bahçeşehir Üniversitesi’nde konuşan Avrupa Açık Yazılım Derneği Başkanı Karsten Gerloff, bu “aşkın” ne boyutlara ulaştığıyla ilgili çok çarpıcı bir iddia ortaya attı. Gerloff, Türkiye’nin sınır kapılarından geçiş yapan yabancı ülke vatandaşlarının uluslararası bir suç kaydı olup olmadığının araştırıldığı sistemin Türkiye’ye “Booz Allen Hamilton” adlı bir şirket tarafından ücretsiz olarak verildiğini söyledi. Bu şirket, tüm dünyayı dinleyen ABD istihbarat teşkilatı NSA’nın ana taşeronlarından biri. Gelirinin yüzde 99’u ABD hükümetinden geliyor. NSA’nın tüm dünyayı izlemesine olanak tanıyan PRISM projesinin geliştirilmesine katıldığı biliniyor. Aylardır konuşulan NSA sızıntılarının kaynağı olan eski CIA çalışanı Edward Snowden da Booz Allen’da çalışıyordu.

Yani, Gerloff’un iddiası doğruysa, Türkiye’nin sınır kapılarında güvenlik denetimi için kullanılan sistemi NSA verdi de diyebiliriz. Hem de bedava!
İddia bu kadar da değil. Bu sistem karşılığında Türkiye’nin bütün verilerinin NSA’ya aktarıldığını da söylüyor Alman yazılımcı. Erdoğan da dahil, dünyadaki neredeyse bütün devlet başkanlarını, başbakanları vs dinleyen teşkilatın elinde (ki bu açığa çıkmasına rağmen Erdoğan’dan çıt çıkmadığını hatırlatayım), Türkiye pasaportu taşıyan herkesin ne zaman, nereye, hangi yoldan gittiğinin verileri de var. Veren de AKP rejimi.

ABD’ye böylesine büyük bir aşkla bağlanmışken, “casus belli” oyununu gerçekten oynayabilirler mi dersiniz?