Adam imam nikahı istiyor

Anayasa Mahkemesi Başkanı “kendisini evlenme vaadiyle kandırılmış insanlar” gibi hissediyormuş. Bilmem kaç gazetenin manşetlerinde, kapak sayfalarında bu ifadeyi okuduk dün.

Tamam, spot cümle, çarpıcı... Teknik açıdan başlığa çekilmesi anlaşılabilir.

Şu cümleleri söylememiş olsa: “Tabii biz, Anayasa Mahkemesi olarak, belki günaha girebilirim içimden af diliyorum, Allah’ı Türkiye’nin dışında bir yerde konumlandırdık. Aman sakın içeri girme, girersen şöyle olur, böyle olur. Sıkıntı bundan doğdu biraz. Hayatın içine sokmayın, sokmayalım dedik. Ama kalplerinizde dursun önemli değil.”

“İmam nikahı istedi”... Bana kalırsa başlık bu olmalıydı. Kılıç’ın konuşmasının bu bölümü, birçok gazetede aktarılmadı bile. Halbuki istediği bu...
Ne diyor?

Bu Meclis’ten anayasa çıkmaz... Aynısını Erdoğan ve Cemil Çiçek de söylüyor. Zira esas kritik sorun, “bu meclisten anayasa çıkmaz”ın nasıl gerekçelendirildiği. Bana göre de bu Meclis’ten anayasa falan çıkmaz. Çünkü öyle bir meşruiyeti yok.

Ama Haşim Kılıç “önce siyasi partiler ve seçim kanunu yapılmalı” diye açıklıyor gerekçesini. Daha sonra da hükümetin seçim sistemi konusunda üç alternatif sunduğunu, diğer partilerin bu konuda hiçbir şey söylemediğini ekliyor.

Hükümetin sunduğu resmi bir teklif olmadığını ayrıntı sayıp geçebiliriz. Resmi olmasa da tartıştırılan bir öneri var, doğru. Fakat gündeme getirilen üç alternatiften hiçbiri seçim barajının kaldırılmasını öngörmüyor. Aksine barajı bir miktar aşağıya çekip, bölge barajları getirilmesini öneriyor. Bu arada da seçim bölgelerinin sınırlarını ince ince hesaplanmış bir çalışmayla değiştirmeyi... Kimin lehine diye sormanın herhalde alemi yok.
Kılıç, devamında, hükümetin Meclis üzerindeki vesayetinden söz ediyor. Burada durmuş olsa iyi. Ama durmuyor, cumhurbaşkanlığı konusuna geçiyor ve madem anayasa değişemiyor, yarı başkanlık sistemine geçilemiyor, o zaman cumhurbaşkanının yetkilerini sembolik hale getirin diye öneriyor. Bunu da tek başına alırsak, makul bulabiliriz.

Fakat seçim yasasıyla ilgili sözleriyle bu bir bütün. Hatırlayın, AKP’nin başkanlık sistemine geçiş önerisi de bu tuhaf mantıkla gerekçelendiriliyordu. Artık pek ağızlarına almıyor, alamıyorlar ama, kendi milletvekillerine verdikleri broşürde anlattıkları da mealen şuydu: Parlamenter sistem demokratik işleyişe uygun değil hükümete aşırı yetkiler veriyor, cumhurbaşkanıyla yürütmenin başı arasında yetki kargaşası yaratıyor. Sonuç: Parlamenter sistemden kurtulalım, başkanlık sistemine geçelim.

Kılıç’ın “hükümetin vesayeti var” sözüyle “madem yarı başkanlık olmuyor” serzenişi işte böyle birleşiyor.

Ve muhteşem finalde türban yasağının kalkmasının ne kadar hayırlı olduğuna, oradan da “Türkiye’nin Allahsızlık problemine” geliyoruz.
Şimdi Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın bu konuşması üzerine, “bakın Sayın Kılıç da hükümeti eleştirdi” diye atlayacak muhalefet sözcüleri çıkar. Dershaneleri eğitimde fırsat eşitliğinin garantisi olarak gören vekiller var ya, işte onlar... Uyarıyorum: Adam imam nikahı istiyor. Başka bir şey değil.