Ali Ufuk Arikan

"Ülkemizi ve geleceğimizi bu düzenden kurtarmak zorundayız. Bunun için sokağa taşan öfkemizi düzene kaptırmamak, onu örgütlü bir umuda taşımak zorundayız."

Öfkeni çalmalarına izin verme!

Ali Ufuk Arikan

Halk bir kez halk olarak ayağa kalktığında kurulu tüm denklemler değişir diyorduk hep.

19 Mart günü halkın yıllardır bu düzene, bu düzenin temsilcisi olan iktidara yönelik tepkisini sokağa döken bir tetikleyici olarak geçti tarihimize.

Ve evet, halk orada, sokaktaydı ve düzenin tüm denklemlerini değiştirebileceğine dair güçlü işaretler bıraktı geride, bir kez daha…

Daha önce de halkımızın öfkesi sokaklara döküldüğünde iktidarlar büyük bir korku içinde ne yapacağını bilemez hale gelmişti.

Gezi günleri bunun yakın tarihimizdeki en canlı örneği değil miydi?

İktidar temsilcilerinin sokağa dökülen milyonlar karşısında günlerce ülkeye dönemediği günleri hatırlamıyor muyuz?

Peki, ne oldu da o görkemli günlerden bugünlere geldik…

Her şey bir yana, öfkemizi çalmayı başardılar!

Gezi’de milyonlar sadece bir ağaç için değil, memleketine sahip çıkmak, bu düzene, onun temsilcilerine boyun eğmediğini göstermek için sokağa dökülmüştü.

Halkımız haftalarca maruz kaldığı çok ağır polis saldırılarına rağmen kent meydanlarını bu inatla tutmayı başarmıştı, büyük ve çok haklı öfkeleriyle…

Sonra bu öfkeyi düzenin ‘muhalif' renkleri, “Çok sıkı AKP karşıtıyız, AKP’den de böyle kurtuluruz” diyerek alıp sandığa teslim etti.

Bunu da gözümüzün içine baka baka yaptılar üstelik.

Her şeyin çözümü 5 yılda bir önümüze gelen sandık ve o sandığa giderek oy kullanmaktı.

Halkın başka bir şey yapmasına gerek yoktu.

Sonra buna bir de “sokağa çıkmak AKP’nin ekmeğine yağ sürüyor”culuk eklendi.

Ne zaman bu ülkede emekçiler, gençler, kadınlar sokağa çıksa “iktidarın ekmeğine yağ sürüyorsunuz” diyen düzen ajanları sardı dört bir yanı.

Evet, AKP’li değillerdi bunlar ama en az AKP kadar bu düzenin aparatlarıydı.

Onlar AKP’den çok halkın kontrolden çıkan öfkesinden, ayaklarının altından kayıp gidebilecek düzenlerinden endişe ettiler.

Çok haklılardı aslında endişelerinde.

O çok sıkı AKP karşıtları tam da bu nedenle halkın öfkesini çalıp sandığa havale etti. Sonra bu düzen yeniden üzerimize devrildiğinde soluğu Erdoğan’ın Yenikapı mitinginde aldılar, yine tam da bu nedenle.

Şimdi bir kez daha öfkeliyiz.

İnsanlık tarihinde büyük mücadeleler sonucunda kazanılan seçme ve seçilme hakkının açıkça tanınmadığı, siyaset alanın giderek iktidar ve düzen lehine daraltıldığı bir tabloda dahi, sadece 'seçim sandığı' çözüm diye sunuluyor öfkeli milyonlara.

Bir kez daha halkın öfkesi sandığa sıkıştırılacak, kendi parti içi koltuk rekabetlerine, hizip çatışmalarına feda edilecek. Ve iktidara yine büyük nefes alanları sunulacak, bu düzen böylece sürüp gitsin diye...

Oysa biz öfkeliyiz.

Bu öfkenin, halkın taşıdığı büyük öfkenin sadece bir belediye başkanıyla ilgisi olmadığını bilecek kadar öfkeliyiz.

Bugün gözaltına alınırken tacize uğrayan, ağır işkencelere maruz kalan gençlerin öfkesi sadece bir belediye başkanı tutuklandığı için sokaklara taşmadı. Ödeyemedikleri yurt paraları nedeniyle okula devam edemeyen arkadaşları için; gelecekleri ve umutları bu düzen eliyle çalınan arkadaşları, kendileri için…

Bugün sokakta ağır polis saldırısına karşı inatla meydanları terk etmeyen milyonlarca emekçi sadece kayyum gelir mi diye değil, insanca, eşitçe yaşayabileceği bir ülke için sokaktaydı.

Gericiliğin her türlü saldırısına maruz kalan kadınlar, milyonlarca yurttaşımız bu gerici cendereden hesap sormak için tüm öfkesi ve haklılığıyla sokaktaydı.

Şimdi bu öfkenin umuda, örgütlülüğe taşınması gerekiyor, başka hiçbir çıkar yolumuz yok.

Ülkemizi ve geleceğimizi bu düzenden kurtarmak zorundayız.

Bunun için sokağa taşan öfkemizi düzene kaptırmamak, onu örgütlü bir umuda taşımak zorundayız.

Bu düzenin temsilcilerinin gerçekten korktukları şey tam da bu!

Bir kez daha öfkemizi birilerinin koltuk ve sandık hesaplarına teslim etmeyeceksek, öfkemizi çaldırmayacak, onu örgütlü kılacağız.

İnsanlık tarihinden biliyoruz, memleketimizin, o çok sevdiğimiz ülkemizin tarihinden biliyoruz.

Örgütlü öfkemiz her şeyi değiştirir.

Görevimiz ve aynı zamanda çağrımız budur. Bu öfke örgütlenmeli!