Mustafa Varank’ın eliyle yedirdiği baklavadan çok daha büyük bir dilim olan Tüpraş, yıllardır Koç Ailesi’nin servetine servet katıyor.
Ali Koç’un götürdüğü asıl baklava başka
Ali Ufuk Arikan
Bazı kareler vardır ki fazla söze yer bırakmaz, sayfalar dolusu analiz ve veriyle anlatılmak isteneni kısa yoldan gözümüze sokuverir.
Geçtiğimiz hafta sonu Abu Dabi’de çekilen bir fotoğraf karesi, Türkiye’de yıllardır anlatmaya çalıştığımız ama ısrarla görmezden gelinen AKP iktidarı ile patronlar arasındaki büyük ortaklığın en ‘çiğ’ özeti niteliğindeydi.
“Çağdaş” ve “laik” patron sınıfımızın önde gelen temsilcilerinden biri olarak sunulan Ali Koç, "Ak Trol" olarak ünlenmiş Bakan Mustafa Varank’ın elinden “Bismillah” nidası eşliğinde okunmuş baklavasını yiyordu o karede.
Aslında Koç temsil ettiği ailesiyle birlikte yıllardır iktidarın elinden baklava yemeye doymamış, doyamamış bir isim.
Dün bu baklavaların en büyüğüne ilişkin artık klasikleşen bir haber düştü ajanslara.
O habere göre “İSO 500 çalışmasında 2024 yılında üretimden satışlara göre en büyük kuruluş, 651,6 milyar lira ile uzun yıllardır olduğu gibi yine TÜPRAŞ” olmuştu.
Evet, Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması'nın bu yıl da zirvesinde Koç Ailesi’nin çöktüğü en büyük baklava dilimi olan Tüpraş yer aldı.
Mustafa Varank’ın eliyle yedirdiği baklavadan çok daha büyük bir dilim olan Tüpraş, yıllardır Koç Ailesi’nin servetine servet katıyor.
Türkiye’de kamuya ait en önemli sanayi kuruluşlarının başında gelen Tüpraş, AKP iktidarı tarafından sadece 4 yıllık kârına denk düşen bir bedelle Koç’lara peşkeş çekilmişti.
Tüpraş’ı bünyesine kattığı günden bu yana 18 milyar dolara yaklaşan bir kârı cebine indiren Koç, holding bünyesindeki gelirinin yüzde 30’undan fazlasını yine bu ballı Tüpraş dilimi üzerinden elde ediyor.
Peki, baklavaları tepsi tepsi götüren, her yıl en büyükler listesinin ilk sırasında yer alan ve kâr rekorları kıran Tüpraş’ın patronu Koç, binlerce Tüpraş işçisi için ne anlama geliyor?
Bundan sadece yirmi gün önce kendilerine teklif edilen sefalet ücretlerine karşı ayağa kalkan ve iş yavaşlatan Tüpraş işçilerinden birine kulak verelim:
"Hayat pahalılığına eziliyoruz. Gerçek enflasyon da belli, TÜİK'in rakamları da. İnsanın onuruyla bu kadar oynanmaz. Biz Tüpraş'ta gazın içinde, tehlikeli ortamlarda çalışıyoruz. Hayatımızı ortaya koyuyoruz. Ama bize teklif edilen ücret 38 bin-42 bin lira arası. Bu parayla mevcut ekonomik koşullarda nasıl geçinebiliriz?"
Evet, insanın onuruyla bu kadar oynanmaz!
Bir yanda AKP iktidarının çektiği peşkeş sonrası Tüpraş üzerinden kar rekorları kıran Koç, bir yanda ise sefalet ücretlerine mahkum edilen binlerce emekçi.
Bir yanda 23 Nisan’da, 29 Ekim’de paylaşılan duygusal Mustafa Kemal Atatürk videoları, bir yanda AKP ile el ele cumhuriyetin tasfiyesi. Bir yanda “laik Türkiye’den yanayız”masalları, bir yanda tarikat ve cemaatlere verilen destek, Abu Dabi’de yenilen ‘okunmuş’ baklavalar…
Tablo bu kadar açık, bu kadar net aslında.
Bu yüzden Koç’un Saray’dan çıkmamasına, her fırsatta soluğu MHP Genel Merkezi’nde almasına, Emine Erdoğan’ın kermesinde boy göstermesine şaşırmanın alemi olmadığı gibi, Bakan elinden yenilen baklava da gayet normal karşılanmalı.
Tabii Ali Koç’u hâlâ “sarı saçlı mavi gözlü” muhalefet lideri sananlar, şaşırmaya devam edebilir.
Bu tabloya şaşırmayan, bu düzenin kendisine karşı mücadele yürüten Türkiye Komünist Partisi, geçtiğimiz yıl Koç Ailesi’nin sadece bir yıllık kârıyla el koyduğu rakamı ve bununla neler yapılabileceğini paylaşmıştı:
- 163 bin 472 ataması yapılmayan öğretmenin yıllık maaşı.
- 1000 kişilik 180 adet öğrenci yurdunun yapılması için gerekli kaynak miktarı.
- Tüm İstanbulluların 6 aylık abonman ücreti.
- İşsiz 576 bin kişinin asgari ücretle istihdamı.
Bazen bir dilim baklava tüm bu çarpıcı ve isyan ettirici veriden daha açıklayıcı olabiliyor.
Ama biz o karenin yanına bu verileri eklemeli, tabloyu tamamlamalıyız.
Çaldıkları şey Tüpraş işçisinin dediği gibi bizim insanlık onurumuz, alınterimiz ve emeğimiz.
Tam da bu yüzden Tüpraş derhal devletleştirilmeli diyoruz. Mutluluk ve iştahla yedikleri baklavaları iktidarın ve patronların boğazına dizmek, hakkımız olanı almak için…