"Halkın siyasete katılımını sadece seçime sıkıştıran iktidar ve muhalefet, seçim başlığındaki bu hileli düzenin de doğrudan sorumlusu."
CHP'den Erdoğan'a büyük seçim hediyesi
Ali Ufuk Arikan
Düzen muhalefetinin sefaleti yıllardır AKP'ye can suyu olurken bu ikili birbirini tamamlayarak bir bütün olarak siyaseti çürüttü ve ortaya tam bir çöp yığını bıraktı.
Erdoğan'ın eskilerinden birkaç örnekle başlayalım yazıya...
"Şimdi 6 sıfır attık diye övünmeye başladı. Ne sen attın ya? Dönemin başbakanı olarak ben attım. Benim başbakan olduğum yerde senin sesin çıkabilir mi? Utanmadan sıkılmadan ben bunu yaptım ben şunu yaptım... Yahu sen ne yaptın? Başbakan benim imzayı ben atıyorum..."
Erdoğan devam ediyor ve "boş teneke" diyordu CHP'nin övgüler yağdırıp muhalefet saflarına katarak 15 vekil verdiği Ali Babacan'a.
"Ruh olarak Ak Parti'den hiç kopmadım" deyip Erdoğan'a teşekkür eden ve görev vermesi halinde elinden geleni yapacağını söyleyen, Erdoğan'dan mektup, Bahçeli'den telefon aldığı için mutluluktan havaya uçan Davutoğlu da aşağı kalmıyor ve 10 vekille CHP üzerinden Meclis'e kapak atıyordu.
Yine AKP ile aynı tabanın parçası olarak yaşamına devam eden Saadet 10, Demokrat Parti 3, İYİP ise bir ismi CHP listesinden TBMM çatısı altına sokuyordu.
Şimdi AKP'nin seçimler için temel stratejilerinden biri CHP eliyle oluşturulan bu havuz olmuş durumda.
Bu tabloya bakıp hepsi Kılıçdaroğlu'nun suçu diyerek kimse işin içinden çıkamaz.
İmamoğlu, "Bu masada hepimiz ant içtik. Altılı Masa'dan bir eksilmemeli, iki eksilmemeli. Burada birinin gönlü kırılıyorsa onu tamir edeceğiz. Biri kaygı duyuyorsa onu gidereceğiz" derken, Özel gözyaşları içinde alkışlamakla meşguldü atılan adımları.
Hepsi oradaydı yani.
***
Son günlerde en çok tartışılan başlıklardan biri AKP'nin 'yeni' diye sunulan seçim stratejisi olmuş durumda.
Önceki gün yandaş Türkiye gazetesi planı ayrıntılarıyla yazdı. Seçim 2027'nin 7 Kasım'ında olacak, bunu da Cumhur İttifakı 360 vekile ulaşarak, Meclis kararıyla yapacak diye.
Zaten belirlediği cumhurbaşkanı adayını açıklamak üzere ön seçim yapacak olan CHP, 2027 sonbaharına kadar bekleyecek bu tabloda. Üstelik bu rahatlığı iktidara sağlayan da yine CHP olmuş durumda.
Nasıl yani diyenler hem girişte özet olarak aktardığımız tabloya, hem de bundan sonrasına biraz daha dikkatle baksınlar...
AKP 2023 seçimlerinden 268, CHP ise 169 vekille çıktı.
Şu an AKP'nin 272, CHP'nin ise 133 vekili var.
Bilindiği üzere seçimin ardından 5 parti aldığı oyla Meclis'e girerken, iki parti ise baraj sorununu 'büyük' partilerle aşmak için girdikleri çatı ittifakıyla Meclis'e vekil soktu.
Sonrasında ise baraj sorununu başka partilerin listesinden seçime girerek aşanlarla birlikte 16 parti Meclis'te temsil edilmeye başladı. Bunun için beş partiden vekil seçilen tam 51 milletvekili, seçildikleri partiden ayrılıp ‘kendi’ partilerinin yolunu tuttu.
Bu 51 ismin 40’ı CHP’den ayrılarak başka partilere geçti.
Daha başlarken siyasi etik, ahlâk, program, ilke yerlere çalınınca, AKP’nin stratejisi kendisine tam da burada güçlü bir zemin buluverdi.
Şimdilerde herkes AKP'nin hileli, rant ilişkileri bağlantılı olduğu söylenen transferlerini ve bunun üzerine kurulduğu söylenen seçim stratejisini haklı olarak eleştiriyor, peki bu tabloya biraz daha yakından bakmaya ne dersiniz?
Anlaşmalı 51 transferin dışında seçim sonrası şu ana kadar 18 vekil kendi partisinden istifa edip bir başka siyasi partiye geçti.
AKP’ye yönelik haklı tepkilerin merkezinde tam da bu bağlamda atılan adımlar var.
Burada başı AKP çekiyor evet ama CHP ne yapıyor? AKP'ye şu ana kadar başka partilerden 10 vekil transfer olurken, CHP ise DEVA, DP ve İYİP'ten toplam 8 vekili transfer etmiş durumda.
Ortada sanıldığı gibi bir uçurum yok. Başta dedik ya, düzen partileri elbirliğiyle çürüttüler her şeyi diye.
Ortada ne ilke ne de bir siyasi program kalmış durumda.
Herkes kendi rantını nerede görürse koşar adım oraya gidiyor. Bu ortamı yaratanlar hallerinden memnun, sadece diğeri yapınca göze batıyor, canı sıkılıyor.
TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, önceki gün soL TV canlı yayınında yaptığı açıklamada bu durumu "Parlamentoda siyasi etikten söz edebilecek hiçbir kuvvet yok" diyerek değerlendirirken, "Bir milletvekili partisinden istifa ediyorsa, vekilliği düşmelidir. Bunu herkes yapıyor. Solculuk adına bile bu benimsendi. Bunun sona ermesi gerekiyor, hiç ahlaki değil" çağrısında bulundu.
Bu çağrıya kim açıkça itiraz edebilir sorusu ortada yerde dururken, Meclis partilerinin neredeyse tamamı bu çağrıyıya kulaklarını çoktan kapatmış durumda.
***
Şimdi tam da başlıktaki noktaya geldik.
Türkiye gazetesinin manşetinden söz etmiştik. İçeriğinden bir not her şeyi daha iyi anlamak adına yeterli olacak sanıyoruz: "AK Parti’ye son günlerde diğer partilerden milletvekilli katılımlarının devam edeceği belirtilirken, kulislerde asıl hedefin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden adaylığı için 360 çoğunluğuna ulaşarak, Meclis’ten seçim kararı çıkarmak olduğu belirtiliyor."
Refah'ın olası desteğiyle AKP'nin kurduğu ittifakın ihtiyaç duyduğu ek vekil sayısı sadece 32.
CHP destekli AKP eskisi Yeniyol grubu ve yine CHP destekli MHP eskisi İYİP'in geriye kalan vekillerinin bir bölümü hesaba katıldığında bu ihtiyaç kolaylıkla karşılanıyor.
Üstelik bu konuda ortaya atılan ve Sözcü gazetesinde de kendine yer bulan son iddia, AKP'nin sadece CHP'nin Meclis'e soktuğu sağ partilerin vekillerini değil, doğrudan CHP'nin kendi vekillerini de transfer etmek üzere görüşmeleri sürdüğü, bu konuda da yol aldığı yönünde. Siyaseti ilke değil rant üzerine kurgularsanız, vekillerin tamamını patronlardan seçerseniz bu senaryonun hayata geçmesine de şaşıran tek kişi olmaz tabii ki...
CHP Erdoğan'a "ne istedin de vermedik" dese, yeridir.
Halkın siyasete katılımını sadece seçime sıkıştıran iktidar ve muhalefet, seçim başlığındaki bu hileli düzenin de doğrudan sorumlusu.
Kısa süre önce Demokrasi ve Özgürlükler Bildirgesi açıklayan TKP'nin tüm düzen partilerine meydan okuduğunu belirttiği metnin 4. maddesi tam da bu başlıkla ilgili.
Şöyle deniyor bildirgede:
"Türkiye’nin bugünkü siyasi partiler ve seçim yasasından bir an önce kurtulması gerekir. Bu yasanın bütün maddeleri, halkı siyasetten uzak tutmak için tasarlanmıştır. Bu yasa, tek adam partileri yaratmaktadır. Siyasi partilere yapılan ve halkın cebinden çıkan hazine yardımından tarafsız olması gereken TRT’nin, iktidarın her tür estetik ve gerçeklikten uzak borazanına dönüşmesine, parlamentoya girmek için konan yüzde 7 barajından ittifaklara varıncaya kadar siyasal yapı, eşitlik ilkesini temelden zedeleyen hüküm ve uygulamalarla doludur."
Her fırsatta demokrasi ve özgürlük palavralarına sarılan iktidarından muhalefetine herkes baştan aşağı çürük bu seçim sistemini ve siyasi partiler yasasını savunmaya devam ediyor. Gerçekten bu tablodan şikayet ediliyorsa, bildirgedeki notla noktalayarak, bir çağrıyla bitirelim: Türkiye’nin bugünkü siyasi partiler ve seçim yasasından bir an önce kurtulması gerekir… Bütün düzen partilerine hodri meydan diyoruz!