Koronavirüs sonrası emekçileri yoksulluk ve açlık bekliyor. İyi kalpli gönüllülerimiz, kampanya budalası yardımseverlerimiz ve aktivistlerimiz çadırlarda yükselen alevleri söndüremeyecek.

İngiltere tarihinin en büyük ekonomik kriziyle karşı karşıya

Yazının başlığı İngiltere’ye işaret ediyor olsa da bu gerçek hikâye Dublin'de son bulacak. BBC Türkçe’nin haberine göre: "İngiltere son 300 yılın en kötü ekonomik kriziyle karşı karşıya"1. Boris Johnson’un acı bir komedi filmine dönüşen sosyal darwinist davranışlarının ardından, İngiltere halkı gerçeğin soğuk yüzüyle çabucak yüzleşti. Sürü bağışıklığı tezi bir grup kapitalistin fantezisinden ibaretti. 

Uzaktan kumandanın tuşuna bastığım anda renkli dünyalarımıza iliştirilen ve toz zerrecikleri halinde bizlere gösterilen "gerçeklere" dikkat kesilmeye çalışıyorum. Salgın, silindir gibi tüm hayatlarımızı dümdüz ediyordu; diziler, yarışma programları ve yarı pornografik eş bulma ya da çiftleşme organizasyonlarına kendimizi kaptırabileceğimiz bir dünya artık mümkün görünmüyor. İngiltere’nin büyük kentlerinde seks kölesi olan kadınların (onlara göre seks işçisi) açlıkla yüz yüze olduğu anlatılıyor. Gönüllüler bu kadınlara ihtiyaçlarını soruyor ve ücretsiz kondom sağlıyor. Sefaletimizin adı "aktivizm" olmuş. İnsanlık renkli çelenklerle ve üzerindeki süslü çiçekleriyle 19. yüzyıl karanlığına hızla yeniden sürükleniyordu. Aktivistler, evdeki çocuğunu doyurabilmek için bataklıkta debelenen kadınları bataklıktan çıkarmak yerine orada daha fazla nasıl tutacağını tartışıyordu. Onlar olmasaydı kutupları erimekten, fokları zalim avcılardan kim kurtarırdı? 

Küresel pandemi doğal olarak önce en savunmasız olanlarımızı vurdu. Sokakta sefaletin kollarında kıvranan evsizleri, seks kölelerini ve mültecileri… İngiltere'de mülteci bir anne açlıktan öldü. Ülkede infial yaratan bu olayın üzerini annenin psikolojik sıkıntılarına atıf yaparak kapattılar. İngiltere'de yoksullara gıda dağıtan kuruluşlar ciddi bir kırılma ile karşı karşıya olduklarının farkındalar.

Bu kuruluşlarda çalışanlar karşılaştığı durumu şu şekilde özetliyor: “Hayatımda gördüğüm en içler acısı durumdu”. Yardım alan kişiler arasında İspanya, Türkiye ve İtalya’dan gelen göçmenler var. Avrupa’yı cennet olarak pazarlayanlar, Ankara anlaşmasını temcit pilavı gibi yoksul gençlere pazarlayanlar bu verilerden utanacak mı? 'Robinson Crusoe' hikayesini çarpıtanlar utanmadığına göre onların da utanmasına gerek yok.

Milyonlar Avrupa’daki hayali cennete kanmaya ve gerçekler bir dalgakıran gibi onları karşılamaya devam edecek. Medeni ve refah ülkelerimizde hayatta kalmak için asla ödeyemeyeceğimiz borçları almaya zorlanıyoruz. 

İngiltere’de Covid-19 öncesi borçlanma: 55 milyar Sterlin. Salgın döneminde ise 394 milyar sterline çıkmış durumda.

Adanın diğer bölümü İrlanda'da ise durum İngiltere'den farklı değil. Evsiz kadınlar sokakta cinsel saldırılara maruz kalırken, aileleriyle sokakta kalan çocuk ve yaşlılar ölümle burun buruna yaşamaya zorlandı. Dublin'de tıpkı 'Gezi' zamanını hatırlatan görüntüler kaydedildi. Evsizlerin kaldığı çadırlar ateşe verildi. Son aylarda evsizler durumu iyice abartmış meclis binası, büyük mahkeme binası (Four Courts) ve bazı küresel şirketlerin önünde çadır kurmaya başlamışlardı. Aristokratlarımız bu durumdan çok rahatsız oldu. Elbette ki onlara bedelsiz ev vermeyi akıllarının ucundan dahi geçirmediler. Hiçbir şeyi olmayan insanların çadırları ateşe verilmeliydi ve öyle yaptılar. Koronavirüs sonrası emekçileri yoksulluk ve açlık bekliyor. İyi kalpli gönüllülerimiz, kampanya budalası yardımseverlerimiz ve aktivistlerimiz çadırlarda yükselen alevleri söndüremeyecek. Yangın çadırlarda başlamış gibi görünebilir; çadırlarda başlayan yangının saraylara sıçrayacağına emin olabilirsiniz.