70 yaşında insanları ya günde üç kez merdiven silmeye ya market kapısında “hayırsever” beklemeye mahkûm etmiş bir düzendeyiz.

İki ekmek bir süt uzayda ilk Türk

Başındaki eşarbı çene altından bağlamış, taktığı maskenin üstünden boncuk boncuk gözleri seçiliyordu. Alnındaki kırışıklıklara bakılırsa yaşı 70’in üstündeydi. Marketin giriş kapısının biraz uzağında, elindeki boş pazar çantasıyla öylece bekliyordu.

Birkaç adım ötesinde duran adama yaklaştı. Kısık sesle “içeriye mi gireceksiniz” diye sordu. “Yok” dedi adam, “ben yeni çıktım, birini bekliyorum”.

Bir şey demeden uzaklaştı. Beş on adım ötede durdu. Beklemeye devam etti. Sanki utanmıştı. Ama daha çok biri laf edecek diye tedirgin bir hali vardı.

Adamın içi rahat etmedi. Yanına yürüdü, “içeriden bir şey mi isteyecektiniz” diye sordu.

Kısık sesle yanıtladı:

“İki ekmek ve bir süt alacaktım…”

65 yaş yasağı nedeniyle bindiği belediye otobüsünden indirilmeye çalışılan kadına o kadar çok benziyordu ki...

Onun gibi gündüz üç merdiven birden silmiş miydi bilinmez ama belli ki ekmek ile süt alacak kadar para gün boyunca cebine girmemişti.

Adam bir şey demeden dönüp markete girdi, iki ekmek ile sütü aldı, kadına getirdi. Kadın uzatılanları çantasına dikkatlice yerleştirdi. Yine aynı utangaç ifadeyle teşekkür etti ve uzaklaştı.

***

Memlekette yoksulluğun ulaştığı boyutu görmek için bir belediye otobüsüne binmeniz, marketin kapısında birkaç dakika geçirmeniz, sokakta bir tur atmanız yeterli. Yukarıda anlatılandan daha fazlasına tanık olunuyor artık.

Devletin “başınızın çaresine bakın” dediği ama başının çaresine bakamayan insanların sayısı her geçen gün artıyor.

Sorsan yoksullukla mücadele tam gaz sürüyor.

“Milletin midesine anca kuru ekmek giriyor” diyen muhalefet milletvekiline, oturduğu koltuktan “o zaman aç değiller” diye bağıran iktidar milletvekili…

Avucunun içine “iş aş” yazıp intihar eden Samsunlu yurttaş sorulduğunda, "yoksulluğu sorun olmaktan çıkardıklarını" anlatan Çalışma Bakanı…

“Evimize ekmek götüremiyoruz” diye şikâyet eden esnafı, ertesi gün kameralar karşısına oturtup özür dileten Cumhurbaşkanı…

Araya basının şımarık çocukları da giriyor. “Bizi mahvettiniz” diye yakınan çiftçiye, "cebindeki telefonu kaça aldın" diye soran Erdoğan’ın başkan yardımcısı Mahir Ünal’ı haklı bulan Cüneyt Özdemir gibileri…

Gerçekten tam gaz!

***

"2023 sonunda kendi milli ve özgün hibrit roketimizle Ay'a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz" dedi Erdoğan.

Sanayi bakanı Varank, "Cumhurbaşkanımızın gönlünden geçen bir kadın astronotun uzaya gitmesi” diye ekledi.

Bahçeli “adına astronot, kozmonot demeyelim, Cacabey olsun” diye atıldı.

Hepsinin üstüne Rus uzay ajansı Roscosmos yetkilisinin yaptığı “Türk bir astronotun uzaya gönderilmesine nasıl yardım edebileceğimiz hususunda Türkiye’den yakın gelecekte teklif almayı bekliyoruz” açıklaması ise pek bir manidar oldu.

***

Ruslar yüzünden döndük yeniden hikâyenin başına.

70 yaşında insanları ya günde üç kez merdiven silmeye ya market kapısında “hayırsever” beklemeye mahkûm etmiş bir düzendeyiz. Ve bu düzende, yasaları askıya almışken yeni anayasayı, millet açlıkla burun buruna gelmişken uzaya göndereceği insanı gündeme getiren bir iktidar tarafından yönetiliyoruz.

Ne bu düzeni, ne bu iktidarı hiç hak etmiyoruz. Hem de hiç…