Covid-19 henüz ülkemize "gelmemişti." İran'da artan vakalar ve salgının Çin'e özgü olmaktan çıkışıyla birlikte ortaya çıkan durum nedeniyle Türkiye artık virüsü "beklemeye" başlamıştı.
O günlerde bakanlığın yayınladığı bir karar, yurtdışından gelen ve Koronavirüs taşıma ihtimali olan yurttaşların aile hekimlerine başvurmasını öngörüyordu. Aile hekimleri buna itiraz ettiler. İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Kutbettin Demir, Gebeler, bebekler, kronik hastalıklı yaşlılar gibi yeni tip koronavirüs hastalığı açısından en riskli grubun sürekli kullandığı Aile Sağlığı Merkezlerimizi (ASM), olası virüs taşıyıcılarının sadece rapor almaları için kullanmasını önermeyi, enfeksiyonun kontrolü açısından tehlikeli görmekteyiz" açıklamasını yaptı.
Bu konudaki haberimiz 3 Mart 202 tarihini taşıyordu.
Ve 10 Mart'ta bir başka tepki haberi.
15 Mart 202 tarihli haberimizse, salgının ülkemizde de yayılmaya başladığının Sağlık Bakanı tarafından ilan edilmesinden 4 gün sonra yapıldı: İstanbul'da 24 aile hekimi ve hemşirede koronavirüs tespiti.
Aile hekimleri ve Aile Sağlığı Merkezleri Covid-19 salgınının artık bir ülke gerçeği haline gelmeye başladığı günlerde konunun önemli bir unsuru olarak gündemde yerlerini aldı. Salgının kontrol altına alınmasında nasıl bir rol üstlenebilecekleri değildi elbette tartışılan. Mevcut yapıda bu konuda iyimser olmak için çok neden yoktu fakat tersinden Aile Sağlığı Merkezleri'nin salgınla mücadelenin zayıf karnı haline gelmesi ihtimali belirginleşiyordu.
16 Mart günü yaptığımız haber İstanbul Aile Hekimliği Derneği yetkililerinin uyarılarını aktarıyordu: 'ASM'ler salgın odağı olabilir'
24 Mart 2020 tarihinde Türk Tabipleri Birliği Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Filiz Ünal, pandemiye karşı Aile Sağlığı Merkezleri’ne yeterli koruyucu ekipman verilmediğini ve bakanlık tarafından planlı hareket edilmediği taktirde hastalığın daha çok yayılacağını söyledi.
Aynı gün yayımlanan bir başka haber tam bu konuyla ilgiliydi.
Pandemi haberlerine kısa sürede ölümleri de eklendi ve tabii ölüm haberleri arasında sağlıkçıların, hekimlerin, hastane çalışanlarının ölümleri de hızla dikkat çeker hale geldi. Aile hekimleri de virüsün ve sağlıksız sağlık yapılanmasının kurbanları arasında yerlerini aldı.
Derken, aile hekimleri ve ASM'ler, salgın yönetimindeki çarpıklıkları yansıtan haberlerin konuları arasına girdi. Sağlık Bakanı'nın o müthiş (!) "filyasyon" konuşmasını yaptığı günün ardından aile hekimlerine de özel görevler verildi. Covid-19 olduğu tespit edilen hastaları kayıtlı oldukları ASM'ler takip edecekti artık! Tabii bunun da iyi düşünülmemiş ve zaten gerçekten niyet edilmemiş "salgınla mücadele araçlarından" birisi olduğunun anlaşılması için çok süre geçmeyecekti. Takip her gün telefon edip "nasılsın, iyimisin" kontrolüne döndü.
Önce bakanın "filyasyon" dersi konuşmasını hatırlatalım:
"Bu bakan başka bakan, yüzüne, bıyığına baksan öyle demezsin ama neredeyse AKP'li değil bu bakan" şişirmelerinin yoğunlaşmasına neden olan konuşmaya ışık tutan değerlendirmeyiyse yine soL'da İlker Belek yaptı.
Aile hekimlerinin salgın döneminde yaşadıkları sorunlar, bunlarla ilgili tepkileri ve değişmeyen yanlışlar sayfalarımızda sıklıkla yer buldu. Birkaç örnek...
Bu arada aile hekimleri de diğer sağlıkçıların karşılaştığı zorbalıklardan paylarına düşeni aldı. Kırklareli'de bir aile hekiminin patronların Covid-19 vakalarını gizleme çabaları hakkında basına anlattıkları, haberde geçen fabrikaların değil de aile hekiminin soruşturulması için gerekçe oluşturdu.
Covid-19'la ilgili pek çok şey gibi aile hekimlerine salgınla mücadelede verilen yerin de iyi planlanmamış, göstermelik bir yer olduğu ortaya çıktı. İşte bu konuyla ilgili 18 Ağustos 2020 tarihli soL haberi:
Nitekim uygulamayla ilgili bir garipliğe 6 Temmuz 2020'de haberlerimiz arasında yer vermiştik.