Yalnız değiliz…

Hiç umudumu yitirmiyorum hiç.

Bunca sıradanlığın orta yerinde, her tür saldırıya karşı saf durmuş ve ödünsüz ayakta durmayı becermiş onurlu bir çoğul var.

Yurdun hangi bölgesine giderseniz gidin karşılaşıyorsunuz ve dost sıcaklığı ile selamlıyorlar sizi.

Bin yıllık tanış gibi oluyorsunuz.

Kederler aynı, sevinçler aynı, hüzünler aynı yetmedi türküler aynı, şiirler aynı.

Yani, aynı büyük ırmağın içinde birer su damlası olmak gibi bir şey.

Kardeş sofralarında umut kuşatıyor aklınızı, zenginleşiyorsunuz.

Nâzım yoldaşın aramızda olmayışının 51. yılında önce İstanbul Ortaköy Meydanı’nda çıktım sahneye daha ilk merhabada alandan barış ve kardeşlik sesleri yükseldi. Okuduğum şiirlere eşlik eden, her yaştan ve yürekleri ışıl ışıl insanlar tanıdım.

Yalnız değiliz.

4 Haziran günü Nâzım Hikmet Kültür Merkezi bahçesindeyse bir tarih yaşandı. Dünyanın en önemli yontu ustalarından olan Mehmet Aksoy kardeşim, tarifsiz iki yaratısını bize bağışladı. İnanın sevincimi tanımlamakta siz de zorlanırsınız. Oyuncu kardeşlerimin şiirleri ve Ufuk Karakoç’un türküleri hüzünlü ahenkler yarattı. Bahçemizdeki dostlarımız alkışa durdular.

Yalnız değiliz.

Ardından Tire’de bir dost bağının orta yerine bağdaş kurduk. Salondan yükselen sesler sahnede söylenen Nâzım şiirlerine birebir eşlik eden insanlığın sesleriydi. Ufuk Karakoç türkülerinde sesler çığlık olup dışarı taştı. Genç komünistler tanıdım, Haziran Direnişi’nin izini süren yürekli yoldaşlar. Kimileri işçi, kimileri Lise öğrencisi, kimileri hayatlarını örgütlü mücadeleye adamış nefer, kimileri elini sanata sürmüş, kimileri şiir kuşanmış, kimileri bir türküdür tutturmuş, kimileri Laz, kimileri, Kürt, kimileri Türk, kimileri Gürcü, kimileri Boşnak, kimileri Göçmen, kimileri Efe. Ortaklaşmışlar hayatı ve birbirlerinin yüreklerinden öpecek kadar yan yanalar.

Yalnız değiliz.

Kuşadası’ndaki Nâzım buluşması, gökyüzünü kaplayan gri bulutların içindeki mavilik gibiydi. Işıklar söndü salondan koronun sesi yükseldi.

“İşler atom reaktörleri işler,
Yapma aylar geçer güneş doğarken
Ve güneş doğarken hiç umut yok mu?
Umut umut umut… Umut insanda.”

On tane genç komünist, Nâzım yoldaşlarına ve Haziran Direnişi’nde kaybettiğimiz yüreklere ve insanlığa saygılarını haykırdılar, ayağa kalkan salondakiler “aynı yürek ferahlığı” ile alkışa durdular. Yine şaşırmadık, şiirlere ve türkülere eşlik kendiliğinden oluştu. “Nâzım Hikmet memleket, memleket Nâzım Hikmet” artık bütün onurlu insanlığın ortak şarkısı olmuş, ne mutlu. Belediye Başkanı ve yardımcıları dostlarımızın orada olmaları ve aynı duygularla Nâzım’ı selamlamaları Kuşadası için bir ilk olsa gerek.

Yalnız değiliz.

Yalnız değiliz sevgili Nâzım usta, bu ülkede her şeye inat, karanlığın taa orta yerinde ayakta duran onurlu bir insanlık var ve var olacak.

[email protected]