Tırıvırı işler…

- Yeni bir yıla girdik insanlara biraz umut biraz sevinç gerek, hep böyle boynu bükük mü kalacaklar?

- Gerekmez ağabey böyle iyi, baksanıza mutlular.

- Hani nerede o mutlular?

- Bilmiyoruz biz o dünyayı, ancak gördüğümüz şu ki olup biten ne varsa şükrediyorlar.

- Her şey unutuluyor yolsuzluklar, hırsızlıklar, adaletsizlikler, tecavüzler, fetvalar, zamlar, uluslararası skandallar iki üç gün konuşuluyor sonra hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlar.

- Rezza Zarrab davasının sonuçlarını hiç konuşmadılar bile. Hakan Atilla altı suçtan yargılandı beşinden suçlu bulundu ama en üst düzeyden en alttakine kadar “Bu dava hukuki değil siyasidir, ABD FETÖ işbirliğinin sonucudur, kumpastır” dediler, tıpkı 17/25 Aralık'taki gibi.

Halkın gıkı çıkmadı.

Oysa yargılanan Hakan Atilla değil Türkiye, cezayı alacak olan da öyle. Şimdi iş Nisan ayına kadar sallanır ve sönümlenir.

Bu arada Rezza haritadan kendine ada beğeniyor olmalı. Nerede keyif çatacağına karar verecektir ve eşini çocuğunu yanına alıp krallar gibi bir hayat sürecektir.

Çetenin ortakları ise memlekette korumalarla dolaşıyorlar.

Konuşulan rüşvet paraları ham ediliyor, tezgahın asıl kahramanları ve başı ile ilgili tek cümle yok.

- Man adası belgelerinden de hiç haber yok.

- Yargıya verildi, sonuç çıkmayacaktır, çünkü yargıdan önce hep birlikte “sahte, düzmece, yalan” diye bağırdılar.

Bunun tersine karar verecek bir mahkeme heyeti şu an Türkiye’de yok.

- Şu konuştuklarımıza bakıyorum da ağabey bunun adı çürüme filan değil, her şeyi ile esir alınmış bir ülkenin hazin sonu.

- Tek adam diktatörlüğünün eli, ayağı uzun olur.

Nerede ne yapılması gerektiğine karar veriyor. Uluslararası skandallara sebep olan onlarca açıklamasına, cehaletin sergilendiği röportajlara rağmen iki cümle kuruyor manşet oluyor.

Fransa’da gazeteci MİT TIR'larını soruyor “Bu FETÖ ağzıdır” diye yanıtlıyor, dünya basını alay etmeye başlayınca uçakta “vurduk mu oturturuz” diyor bu cümle manşete taşınıyor.

Macron ile insan hakları, demokrasi konusunda yaşanan tartışma kimsenin umurunda değil, hiç gereksinme yokken alınan uçaklar, tonlarca et yine öyle.

Cezaevlerinin durumu, tutuklamalar ve yargı bahsi için “tutukladık, tutuklarız, size ne” deniyor bahis kapanıyor.

- Komedi.

- Gül gülebiliyorsan.

- Fiyat düzenlemeleri denen çakal kurnazlığına da susuluyor.

Asgari ücret 1.603 lira olunca üç-beş cılız sesi susturmak için “Buna karşı çıkmak vatan hainliğidir” diyen bakanlar, vekiller türediler.

Patronlar kahkahalar ile sırıttılar. Aynı şey taşeron çalıştırılan işçiler için yaşanacak.

- Şimdi iğneden ipliğe zam günleri. Bütçenin gerekleri anında işleme kondu. Enflasyon rakamları, iç huzur, halkın yoksulluk eşiği, işsizlik tırıvırı işler.

Gemi yüzüyor!

- “Sanat sepet işlerine” ne demeli ağabey?

- Devlet Tiyatroları'nda TÜSAK savunucusu yetersiz kımıl görevinden alınıp yerine bir önceki müdür atandı.

Nedense bu atama kurum çalışanları tarafından alkışlanıyor. Oyunlarını çekenler, reji yapmam diyenler şimdi eski müdüre açık çek sunuyorlar. Oysa kurum kaynayan kara bir kazan.

Onlarca sanat emekçisi taşeron olarak çalıştırılıyor, tam 7 yıldır kurum çalışanlarının haklarında tek bir adım ilerleme yok.

Bölgeler birer çiftlik.

Oyunlar müsamere.

Aynı şey Opera Bale'de var.

Televizyon dünyasındaki emek sömürüsünün tüm detayları göz yaşartıyor. Binlerce sigortasız çalıştırılan, haftalıklarını bile alamayan köleler var.

Telif hakları diye bir şey yok.

Batmış durumdalar. Onlar da susuyorlar. Sanatın diğer alanlarındaki sıkışma, daralma tarihinin doruğunda. OHAL ile yaşanan oyun-etkinlik yasaklamaları 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerini bile aratıyor ama susuluyor.

- Susmak erdem oldu.

- Nereye kadar. Bunca zulme, acıya, hukuksuzluğa, hak yemeye nereye kadar susulabilir?

- Korku duvarı bahsi ağabey, yıkılmadan ses çıkaran olmayacak.

- Duvar filan yok.

Sistemin çarklarına tutunmakta ısrarcı, tapınmacı, ümmetçi bir güruhun karşısında susmayan büyük bir çoğunluk var.

Aslolan bu çoğunluğun dayanışmayı omuzlayarak ortaya çıkışını sağlamaktır. O zaman ne saltanat kalır, ne yalan, ne hırsızlık, ne talan.


[email protected]