Leylâ Erbil metaforu

Asaf Güven Aksel'in “Leylâ Erbil metaforu” başlıklı yazısı 17 Şubat 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Sosyal medyada yayıldı haber. Leylâ Erbil’e kan lazımdı. Neden, ne oldu, durumu ne diye merak edenler, bir tweet furyasına dalıyor, tekrarlanarak paylaşılan aynı sözleri görüyor, doyurucu bilgi alamadıklarından endişelerinin arttığıyla kalıyorlardı.

Sevgili Onur Behramoğlu, şu mektubu iletti:

* * *

Bu kısa mektubu, Eski Sevgili’nin, Gecede’nin, Tuhaf Bír Kadın’ın, Karanlığın Günü’nün, Mektup Aşkları’nın, Üç Başlı Ejderha’nın, Cüce’nin yazarı, bu dünyadaki en yakın dostum Leylâ Erbil’in Şişhane Florence Nightingale Hastanesi 3. Kat 302 numaralı odasından yazıyorum. Yanımda sevgili kızı Fatoş Erbil ve hemşiresi Maria...

Langerhalls cell, lösemi ya da başkaca bír illetle, teşhisi tam konulamayan bír illetle savaşıyor Leylâ Erbil. Kimselerde görmediğim müthiş iradesiyle, devrimci ruhuyla çarpışıyor.

Odasının penceresinden, ‘yaratıkkent’ dediği İstanbul’un denizi, vapurları, yoksul evleri görünüyor. Bir de çocuk parkı. Çocuk sesleri odasına dolsun isterdim, diğer tüm sesleri bastıran çın çın sesleri, çocukların.

Değil mi ki hemen oğlum Aras’ı sordu bana ve değil mi ki bir oğlu saydığı beni görür gõrmez makinedeki kalp atışları Ístanbul denizi gibi dalgalanmaya başladı...
Ondan iyi haberler bekliyoruz. “Çünkü bekleyişin de süslü bír imparatorluğu vardır.”

Not: A RH (-) taze kan ihtiyacı doğabileceğinden, @OnurBehramoglu twitter adresimden ulaşabilir, iletişim bilgilerinizi paylaşarak acil durumda aranacak kişiler listemize kayıt olabilirsiniz.

* * *

Onur kardeşim, Erbil’in yattığı odanın penceresinden görünenleri yazmış işte. Bir yaratığın gövdesinde, masumiyetini koruyan ne varsa, onları görecek Erbil, gözünü açtığında. Ne tek başına yaratık, ne tek başına iyilik. Bir de çocuk cıvıltısı. Bu diyalektik, bu sarmal. Burada tavır alış, burada saf tutuş. Erbil, kendisine bakan bir penceresi olan odada. Baktığında gördüğünü gösteren bir camın ardında.

Hiçbir metafor, imleyen ve imlenen nesnesinden bağımsız kurulamaz. O odada, canına kastetmiş bilinmez bir hastalıkla “devrimci ruhuyla savaşan” Leylâ Erbil yatıyorsa, içeriye ya da dışarıya doğru tanımlayın bir pencereyi, fark etmez. Görünen, gerçekliğin metaforudur.

İster yatağın yüzeyi hizasından bakın, ister ayakta duran bir insanın gözü hizasından, fark etmez. Leylâ Erbil çocuk parkındaki salıncaktan görür, görülür. Her hiza, metaforun gerçekliğidir çepeçevre.

O yüzdendir, düpedüz bir haber olmayışı. Ne hastane odası, ne pencere, ne serum, oldukları gibi kalırlar o varken çünkü. Leylâ Erbil, neredeyse nerede, apaçık bir saf tutmanın, apaçık bir iyi yazarın, dünyayı metaforların prizmasından geçire geçire değiştirmenin inadıdır.

Nereden bakarsa baksın, neresinden bakarsanız bakın...