Japon şirkete suçlama

Japonya'da Fukuşima'daki nükleer kazanın başından itibaren tesisi şileten TEPCO şirketi ve Japon hükümeti, felaketin boyutlarını küçük göstermek için yalan söylediler. Piyasa, bu insanlık felaketini gizlemek için elinden geleni yaptı.

1986’da Çernobil’de nükleer tesiste kaza meydana geldiğinde, Sovyetler Birliği “bilgileri uluslararası kamuoyundan saklamak”la suçlanmıştı. Daha önce görülmemiş bir nükleer kazaydı bu, etkilerinin potansiyel zararı fark edilince Sovyetler Çernobil etrafında geniş bir alanı boşaltmış, 350 bin kişiyi tahliye etmişti. Büyük bir seferberlik ilan edilmişti.

Yine de trajedi önlenememişti.

Japonya’da ise insanı değil, kârı düşünen sistemin benzer bir kaza karşısında nasıl davranacağının örneği görüldü. Fukuşima nükleer tesisini işleten TEPCO firmasından başlayarak Japon hükümetinden medyasına, uluslararası medyadan nükleer çalışmalardan büyük gelir elde eden üniversitelerdeki akademisyenlere büyük bir gerçeği gizleme, çarpıtma ve yalan söyleme mekanizması çalışmaya başladı.

“Ortada bir tuhaflık var”
11 Mart’ta Fukuşima’yı tsunami vurdu. Kentteki nükleer tesisler de tsunamiden etkilendiler. İlk üç gün, tesisi işleten TEPCO ve Japon hükümeti, radyasyon sızıntısı olmadığında ısrar ettiler.

Üçüncü gün yabancı uzmanlar, bir şeylerin tersi gittiğinden kuşkulanmaya başladılar. Daha önce İngiliz hükümetine çalışmış olan nükleer mühendis John Large, radyasyon verilerine ulaşmanın imkânsız olduğundan yakınırken, “Japon hükümetinin söyledikleri, yaptıklarına tamamen ters. 180 bin kişiyi tahliye ettiler, ama hiç radyasyon olmadığını söylüyorlar. Belli ki ellerinde veriler var, ancak bunlar bizimle paylaşılmıyor” diyordu.

Şirketler bu işe girmiyordu bile!
Enerji, dünyanın en büyük ikinci sektörü – silahtan sonra. Büyük kârlar dönmesine rağmen, uzun süre hırslı Amerikan şirketleri, nükleer enerji sektörüne girmekten imtina ettiler. Sebep basitti: İş, çok riskliydi. Amerikan firmaları dahi bu riski alamıyordu.
Ta ki, Price-Anderson Yasası’na kadar. Yasa, olası nükleer kazaların karşılanmasında şirketleri sigortalıyor, bedeli kamunun ödeyeceğini garanti altına alıyordu.
Şirketler, olası kazalarda halkın göreceği büyük zararın telafisinin de halkın vergisinden yapılacağına ikna olunca girdiler nükleer enerji sektörüne.

Hükümetin elinde gerçekten de veriler vardı. Üstelik kurtarma operasyonuna katılan 17 kişilik helikopter mürettebatında normalin çok üstünde radyasyona rastlanmıştı bile. Yine de hükümet, konuyla ilgili açıklama yapmayı reddediyordu.

TEPCO insanları kandırdı
Dezenformasyonun kaynağı ise, tesisi çalıştıran TEPCO adlı özel şirket idi. Şirketin borsada değer kaybetmesinden çekiniliyor, insanların tehlikenin gerçek boyutlarını görmeleri durumunda nükleer enerjiye karşı harekete geçmelerinden korkuluyordu.

Çevre İçin Hekimler Derneği Başkanı Ümit Şahin, kriz sürecinde TEPCO’nun tavrını sorduğumuzda nükleer sektörünün yalan ve çarpıtma üzerine kurulu olduğunu, TEPCO’nun bunun tipik bir örneğini verdiğini söyledi.

Şahin, “Kaza yaşandıktan sonra radyasyon seviyesi yükselirken tek kelime etmediler. Normal dalgalanma içinde radyasyon seviyesi ufak düşüşler gösterdiğinde ise çıkıp ‘Radyasyon seviyesi düşüyor’ diye açıklama yaptılar” dedi.

Bazı gerçekleri açıklarken teknik dile boğarak tehlikenin boyutunu gizlemeye çalıştıklarını vurgulayan Şahin, “‘3 no’lu kazanın muhafaza kazanı delindi’ diyorlar. Peki denildi de ne oldu? Buna dair hiçbir şey söylemiyorlar. Kazanın delinmesi çok büyük tehlikeye işaret eder” dedi.

Günler geçtikçe TEPCO’nun dezenformasyonunun büyüklüğü batı medyasınca da anlaşıldı. Bu defa “Kriz yönetimini TEPCO’ya bırakmak hataydı” denilmeye başlandı. Ancak yalnızca TEPCO değil, Japonya’daki sistem nükleer enerji sektörünün kârından beslendiği için, doğru bilgi elde etmek olanaklı değildi.

Nedir bu TEPCO?
TEPCO, ya da Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi, dünyadaki en büyük dördüncü enerji şirketi. Asya’nın ise en büyüğü. Şirket 17 nükleer tesis işletiyor ve Japonya’nın elektrik ihtiyacının üçte birini sağlıyor.

Şirketin geçmişi ise, tam bir yalan, çarpıtma, örtbas, hatta ihbarcılara saldırı, halk tepkilerini bastırma tarihi. Şirketin şimdiye dek güvenlik raporlarında yaptığı kanıtlanmış ve şirket tarafından da itiraf edilmek zorunda kalınmış 200 yolsuzluk var, ve bunların bir kısmı son kazanın yaşandığı Fukuşima Daiçi tesisiyle ilgili. 2002’de şirket 1, 2, 3, 4 ve 5 no’lu reaktörlerde kazanlarda çatlak olduğunu gizlediğini itiraf etmişti.

Japonya’daki kaza, tüm güvenlik sistemlerine rağmen yaşandı. ABD ve Avrupa genelinde bu sistemlerin büyük kısmı elektrik tüketimini azaltmak, üretimi artırmak, kısaca kârı maksimize etmek için devredışı bırakılıyor.

Zaten 11 Mart’taki kaza, şirketin ilk vukuatı da değil. 2007’de 6.8 büyüklüğündeki çok daha az şiddetli bir deprem TEPCO’nun Kaşivazaki-Kariwa tesisinde radyasyon sızıntısına neden olmuş, tesis kapatılmak zorunda kalmıştı. TEPCO sonradan tesisin böylesi şoklara dayanabilecek şekilde inşa edilmediğini itiraf etmişti.

TEPCO yalnız değil
TEPCO’nun felaketteki günahı çok açık. Ancak olayı “bir Japon şirketine” atmak mümkün değil. Nükleer enerji, teknolojik gelişmişliği nedeniyle küresel olarak hemen tüm ülkelerin ABD şirketlerine bağımlı oldukları bir sektör. TEPCO’nun tesislerini de ABD devi General Electric (GE) yapmıştı.

GE’ye çalışan bir mühendis, TEPCO’daki güvenlik açığı örtbaslarını Japon hükümetine bildirince, ilgili bakanlık önlem almak yerine şirketle bir olup mühendisi susturmayı tercih etmişti.

Japon hükümeti de piyasanın hizmetinde
Japon hükümetinin TEPCO’yla ilişkileri de çok yakın. Şirketin geçmişi ne kadar yalan ve çarpıtmayla doluysa, Japon hükümetlerinin geçmişi de aynı sayıda örtbas hikâyesiyle dolu.

Bunun altında ise ortak rant yatıyor. Geçtiğimiz aylarda hükümet TEPCO’nun başını çektiği enerji şirketlerine destek için kampanya başlatmış, TEPCO Başkanı hükümet yetkilileriyle gittiği yurtdışı gezilerinde Tayland, Vietnam gibi ülkelerde büyük ihaleler almıştı.

Skandallar Wikileaks’e kadar yansıdı
Yakın zamanda açıklanan bir Wikileaks belgesi de nükleer tehlikenin nasıl örtbas edildiğini bir kez daha kanıtladı. Japon meclisinin önde gelen üyelerinden Taro Kono, ABD’li diplomatlara Japonya’nın nükleer enerjiden sorumlu bakanlığının “nükleer endüstrisiyle alakalı sorunları örtbas ettiğini, kazaları gizlediğini” söylemişti, bu sözler de Wikileaks tarafından yayınlanan bir belgeye yansıdı.

(soL - Dış Haberler)