Anahtar Paspasın Altındadır

Nereden buluyorlar bu kadar bayağılığı ve kendilerini nasıl da inandırıyorlar böyle saçmalıklara? İnsanın aklı almıyor. Ama her şey ortada işte, önümüzde oynayıp duruyorlar. Pervasız, rahat...

Başka bir şey var.

Medyadayız ya, biliyoruz işte: Daha bu yılın başına kadar Hürriyet’in “eski solcu” amirali, Ertuğrul Özkök, yakınlarına -daha doğrusu yine solun döküntüsü “baltalarına”- hep gazetelerinin ne kadar güçlü olduğunu anlatıyor ve hatırlatıyordu: Şu AkParti’nin üzerine manşetten bir hafta üst üste gitmeleri, yolsuzluklarını bir haber bombardımanı halinde tüm yayın organlarında büyük büyük görmeleri halinde, ortada hükümet falan kalmazdı. Şimdi hep birlikte yerlerde sürünüyorlar.

Deniz Feneri bile, bunların burnunu fena sürttü.

İslamcıların değil, “Beyaz Türkler”in burnundan söz ediyoruz.

Ortada çok açık ve mahkum edilmiş yolsuzluklar vardı, tüm ayrıntılarıyla Hürriyet’in o müthiş okurlarına anlattılar her şeyi... Televizyonlarında bas bas bağırdılar. Günlerce... Ne oldu? RTÜK’ün yasalarını çiğneyerek başkanı olmuş bir “imam”ın görevden alınmasını mı sağlayabildiler.

Ama kendilerini inandırmaya devam ettiler.

Bayraklı ve milyonluk mitingler, bu kendi kendini inandırma seanslarına ek bir cila oldu. Güçlüydüler ve imam döküntüleri çekilip gideceklerdi çok yakında.

Doğan Grubu gazeteleri, özellikle de Hürriyet, manşetlerinden günlerce AkParti’ye yüklendi, AsParti ile ilişkilerini kavileştirdi. Peki, bir şey mi oldu? Her şeyi açıkladılar, artık ne kadar biliyorlarsa o kadar, ama halkta veya AkParti’de bir şey mi değişti? Şimdilerde maliyenin desteğiyle yerle yeksan olma rolüne alıştırıyorlar kendilerine... Burunları kan içinde. Yeni ittifak biçimlerine alışmaları gerektiği hatırlatılıyor kendilerine.

Ertuğrul Özkök ve her türden yakını, Recep Tayyip Erdoğan gibi bir imam-hatiplinin elinde ucuz bir oyuncaktır artık. Aynı şeyi AsParti’nin üst yönetimi için de söylemek abartma olmaz. Yargı Partisi zaten bitti. Kurum falan kalmadı. Oyun bitti. Galiba uzatmalar oynanıyor.

Herhangi bir ciddi üniversite eğitimi almadığı rahatça söylenebilecek, entelektüel kapasitesi sıfıra yakın, katmerli cahil, ama inanılmaz derecede becerikli ve kurnaz bir imam-hatipli tüccardan söz ediyoruz. Başbakan bu adam ve neredeyse tek başına, düşmanı olduğu sol ve işçi sınıfımız bir yana, laik burjuvaziyi, “Beyaz Türkler”in her kesimini, resmen paspasa çevirmiş bulunuyor. Üniformalı, üniformasız, şehirli veya köylü, orta sınıflar dahil... Hepsiyle top gibi oynuyor.

Demek ki, olağanüstü yetenekli bir siyaset adamıyla, sermayenin yeni bir mucize adamıyla karşı karşıyayız. “Beklenen şarkı” sanki... Öyle mi?

Değil. Ama yerleşiklik kazanan AkParti-AsParti koalisyonu ve medyadaki hık deyicileri, geçen zaman içinde hep birlikte öyle bir halk yarattılar ki, artık tüm iplerle istedikleri gibi oynayabilecek, herhangi bir tepki almayacak duruma geldiler. Bunu görüyorlar. Halk bitirildi. Aydını da demokrasiyle sıfırladılar. Artık felaketimizin üzerine kapaklanabiliriz.

Oyun bitti dedik ama, yine de bizim çıkarabileceğimiz erken bir sonuç var: Türkiye’nin kurucu babalarına ve kuruluş felsefesine her şeye rağmen bir biçimde sahip çıkanları, elbette olduğu gibi değil, ancak sol bir meydan okumanın çerçevesinde Kürt halkıyla birleştirebiliriz. Acılı Kürt halkını ve Türkiye’nin 1917 Ekim Devrimi nedeniyle aydınlanmayla “mecburen” akraba kuruluş felsefesini ciddiye alan orta sınıf artıklarını, kitlesel bir beraberliğe ancak devrimci bir sol proje çerçevesinde hazırlayabiliriz. Sosyalizmsiz artık ne Türk ne de Kürt halkını kazanmak mümkün... Buna gerçi bugünlerde en çok kendisini herkesten daha sosyalist sayanlar-sananlar inanmıyor ama böyle bu iş.

Medya tamamen bitmiş ve tüm ipleri yeni burjuvazinin eline kaptırmıştır. Bu nokta, dünyadaki ekonomik krizin bizim gibi ülkelerin sırtından merkezdeki zenginlerin sorunlarını çözme operasyonlarına hız verdiği bir zamanda önümüze çıktı. Felaket gerçekten de. Eğer 2009’daki dünya krizi 80 yıl önceki krizi geride bırakacak bir şiddet içeriyorsa, Türkiye’nin bu kaostan sağlam çıkması mucize olur. Dünya çok tehlikeli savaşların eşiğinde artık. En büyüğü de Türkiye ve çevresinde kopacak...

Bir şey kesin zaten de görüyoruz: “Laik burjuvazi”, hani şu Koç, Sabancı ve bağlantılı katmanlar, siyaseten yerle bir oldular. Paspasa çevrildiler. AsParti ve Yargı Partisi de öyle. Tüccar bir imamlar çetesi her gün burunlarını kırıyor. Hepsini paspasa çevirdiler.

Demek kurtuluş arahtarının o paspasın altında olduğunu düşünme hakkımız var.

Bu kaosta sermayenin öyle bir anahtar koruma operasyonu yürütecek hali kalmayacak tek sevindirici olan da bu.

Biz, paspası çöpe atmak zorunda olduğumuzu epeydir biliyoruz.