‘Hayırlı günler, hayırlı akşamlar!’

Yavuz Alogan'ın “'Hayırlı günler, hayırlı akşamlar!'” başlıklı yazısı 28 Mayıs 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

CHP bir “seçim kitapçığı” çıkarmış. Seçim faaliyetinde görevli olanlar için bir kılavuz kitap… Buna göre, CHP’li halkla karşılaştığında, onu “selamünaleyküm” diye selamlayacakmış… Bu durumda halk da tabii “hu aleykümesselam” diye karşılık verecek. Gene CHP’li halktan ayrılırken, “Allaha ısmarladık, Allaha emanet olun, hayırlı günler” diyecekmiş. Kitapçıkta yazmıyor ama, bu başlangıçtan sonra CHP’linin halka şöyle diyebileceğini varsayabiliriz: “Allah ne muradın varsa versin.” Halk da ona şöyle diyebilir: “Allah, tuttuğunu seçimlerde oy etsin.”

Elbette bu dilin zorunlu kıldığı davranış değişiklikleri de olacak. Propaganda faaliyetiyle geçen yorucu bir günün akşamında, Belediye Lokantası’nda ya da Atatürk Parkı’nın köşesindeki restoranda partililerle iki tek atmak tarihe karışacak mesela. Fotoğraf çekip gazeteye basarlar, oy kaybı olur. Koltuğunuzun altında seccadeyle dolaşırsanız halk AKP’ye verdiği oylardan belki size de verir.

Başta laiklik ilkesi olmak üzere Cumhuriyetin kazanımlarını korumak durumunda olan partinin yaşadığı şu yabancılaşmaya bakar mısınız? Böyle bir talimata ne gerek var? Bu memlekette okula, askere gitmiş, bir partiye üye olmuş herkes bir kahvehaneye girdiğinde nasıl davranacağını bilir. Propaganda ziyareti için bir eve girerken ayakkabıların çıkarılması gerektiğini bilmeyen partili olur mu?

Aslında bu durum AKP’nin kurduğu İslami hegemonyanın bir sonucudur. Hegemonyanın en somut belirtisi, hegemonik güce muhalif olanın bile onun dilini kullanmasıdır. Yıkmak istediğiniz şeyin dilini ve tavırlarını taklit etmeye başlamışsanız hiçbir şansınız kalmamış demektir. Benzer bir ilişki hayvanlar aleminde de vardır. Bakıcısı kollarını kavuşturunca maymun da aynı şeyi yapar. Kamera karşısında bakıcı nasıl sırıtıyorsa, maymun da aynı şekilde sırıtır.

Lakin insanlar bir şeyin aslı varken taklidine itibar etmezler. CHP için bu süreç Deniz Baykal’ın çarşaflı kadınlara törenle parti rozeti takmasıyla başladı şimdi de “esselamünaleyküm”le devam ediyor. Kim bilir daha nerelere varacak?

Baykal’ın 2010 yılında Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle yaptığı konuşmanın metnini CHP teşkilatı 50 bin adet basıp dağıtmış ve 10 bin CD’ye kaydetmişti. Konuşmasında, laiklik sözünü ağzına almayan Baykal, “İslam potasında eriyen ruhlar”dan söz etmişti. Böyle laflar etmenin faydasız olduğu Baykal örneğinde yeterince anlaşılmış olsa da, o uhrevi konuşma “hayırlı akşamlar” diyerek halkla bütünleşecek olan CHP militanlarına yardımcı olabilir. Yeni baskılarını yapıp dağıtsınlar.

ABD, Recep Tayyip ve dışişleri bakanına ayar verdi diye sevindik. Aslında yapılan, sadece AKP’nin Yeni Osmanlı gazını almaktan ve Ortadoğu’da askeri ve siyasi eşgüdümü yenilemekten ibaretti. Bu geziyle birlikte AKP, Amerikan hegemonyası altında biraz daha ezilmiş ve kendi halkı üzerinde daha fazla baskı kurmak için gerekli desteği almış görünmektedir. Fakat insanlar yavaş da olsa uyanmakta ve AKP iktidarında ilk kez sokaklar ve stadyumlar “hükümet istifa” çığlıklarıyla çınlamaktadır.

İşte bu uyanış nedeniyledir ki önümüzdeki aylarda AKP, muhalif sesleri bastırmak için devletin bütün baskı aygıtlarını ve imkânlarını kullanacak azınlığı çoğunluğa hem fiilen hem de ideolojik olarak ezdirmek için elinden geleni yapacaktır. Kurtuluş metrosunda öpüşenlere satırla saldıranlar ve güpegündüz Ankara’nın göbeğinde “laikler kâfirdir” diye bildiri dağıtanlar ve şu pervasız içki yasağı, bu yeni ve saldırgan tutumun ilk belirtileridir. 2014 yılı bir dönüm noktası olacaktır.

Tarihin gidişatı ve siyasi koşullar sosyalistlerin ve laik yurtseverlerin üzerine hiç bu kadar ağır bir sorumluluk yüklememişti. AKP ve onun çatlak iktidar bloku dışında herkes için bir var olma savaşı başlamak üzere.