Bir kıvılcım bozkırı tutuşturur

Yavuz Alogan'ın “Bir kıvılcım bozkırı tutuştutur” başlıklı yazısı 12 Şubat 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Zaman içinde ışınlanarak yüz yıl sonrasına gidip tarihçilerin bugünün gizli diplomasisine dair yazdıklarını okumak, siyaset alanında sürekli değişen kaleydeskop görüntülerine verdiğimiz anlamın gerçeğe ne kadar yakın olduğunu bilmek isterdim. Böyle bir imkan olmadığına göre, komplo senaryosu yazmadan olup bitenleri anlamaya çalışmaktan başka çare yok.

Mesela, Recep Tayyip’in son çıkışının yarattığı şaşkınlığı ele alalım. Birdenbire, “Komuta kademesinde oralara göndereceğimiz subay kalmadı, yahu!” deyiverdi. Ardından ikinci bir hamle yaparak, “AB kapısında beklemekten sıkıldık, Şanghay teşkilatı bizi alsa ne lazım gelir” mealinde sözler söyledi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, bu teklife “sıcak baktıklarını” açıkladı.

Bir süredir ABD ve AB basını hükümete ateş püskürüyordu.

Bu arada hükümet ABD’yle alenen kavga etmeye başladı. Büyükelçi Ricciardone, Başbakan’ın askerlerin durumuyla ilgili kaygılarının esas kaynağının ABD olduğunu ortaya koyan, biraz tehditkar ifadeler kullandı: “Askeri liderleriniz (…) terörist gibi hapse konuldular (…) ABD ve Avrupa mahkemelerinin buna anlam vermesi zor olacak.” Bu arada, Bin-Laden’in Türkiye’de enselenen fakat beş yıldızlı otellerde yaşatılan damadının da derhal ABD’ye teslimini talep etti.

Hüseyin Çelik, Büyükelçi’yi “Haddini bil!” diye azarladı. Fakat ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nuland, mevcut kaygıların daha derinlerde olduğunu göstermek için Büyükelçi’ye sahip çıktı ve “Büyükelçi Ricciardone, (eski) Dışişleri Bakanı Clinton’un söylediklerini tekrar etti ve eminim bu konularda (…) Dışişleri Bakanı Kerry de aynısını söyleyecektir” dedi. Nuland, daha önce, Suriye konusunda “Türk liderlerden gelen tahrik edici yorumlar, bizi açıkçası çok rahatsız ediyor” demiş ve Türk Dışişleri Bakanlığı’nın uyarıldığını söylemişti. Bu arada, “Pentagon’da dolaşabilen tek Türk gazeteci” Cengiz Çandar, hükümeti Suriye sınırındaki Kürtlere karşı radikal İslamcı militanları silahlandırıp harekete geçirmekle eleştirip, bu taktiğin PKK’yla yapılan barış müzakerelerini çıkmaza soktuğunu söyledi. Belki de Obama, Recep Tayyip’le bir sonraki telefon görüşmesinde beyzbol sopasıyla değil, kaleşnikofla objektiflere poz verecek.

Fakat en enteresan yorum, 2003-2005 yıllarında AKP’nin kendisine TSK’nın darbe yapacağına dair sahte belge verdiğini söyleyen eski ABD Büyükelçisi Eric Edelman’dan geldi. Cumhuriyet gazetesine verdiği mülakatta (1 Şubat) Türkiye’de görev yaptığı dönemde AKP’nin mezhebi çizgi izlediğini söyledikten sonra, Stalin’in 1930’larda Kızıl Ordu komutanlarını tasfiye etmesinden birkaç yıl sonra Hitler’in Sovyetler birliğini işgal ettiğini hatırlatarak, Balyoz davasına gönderme yaptı “Doğrultu konusunda kaygılıyım” dedi. Ömer Çelik, bu sözlerin “provokatif” olduğunu ve “belli çevreler”e mesaj verdiğini söyledi. Stalin’i tenzih ederim lakin Edelman’ın sözleri, ABD’nin gerçek kaygısını ortaya koyuyor.

Stratejik olarak Asya-Pasifik’e sıçradılar, fakat yorgan kısa geldi Ortadoğu’da istedikleri ittifakı bir türlü kuramadılar. İsrail, İran’a dalmak için sabırsızlanıyor Türkiye, Sünni kuşağıyla oynayarak Osmanlı’yı diriltmeye çalışıyor Barzani bağımsızlık peşinde Irak’ta dikiş tutmuyor İran, Kavoşgar roketiyle uzaya maymun göndererek kıtalararası balistik füze kabiliyetini zorladığını ima ediyor Esat, Rusya ve Çin’i arkasına almış direniyor Mısır’da halk ılımlı İslam’ı istemiyor ve Tunus’ta genel grev var. Bağımsızlıkçı Baas’ın bedeni öldü ama hayaleti Arap halklarının üzerinde dolaşıyor.

Üstelik ayar kaçmış ve NATO’nun en güçlü ordusu “demoralize” olmuş emekli ve/veya tutuklu generaller, ABD’nin AKP hükümetini taşeron gibi kullanarak donanmayı felç, TSK’yı tasfiye ettiğini söylüyorlar. Muvazzaflar ise ürkütücü bir sessizliğe bürünüp, derin düşüncelere gömülmüşler. Soğuk Savaş döneminden kalma sevkül ceyş (strateji) kabiliyetlerini kaybettiler. Padişah Efendimiz’in Nizam-ı Cedid’i olmaya ve Amerikan emperyalizminin izci taburları olarak Ortadoğu’da sefer görevi yapmaya istekli olmadıklarını düşünmek için pek çok sebep var.

Recep Tayyip, Putin’e, “Zaman zaman bize takılıyorsun, AB’nde ne işin var diyorsun” demiş. “Şimdi de ben sana takılayım, hadi gel bizi Şanghay Beşlisi’ne dahil et!” Böylesine feci derecede laubali bir dış politika “demarş”ı dünya tarihinde görülmüş müdür acaba? Ya ciddiye alırlarsa?

Bütün bölgede bir kıvılcım bozkırı tutuşturabilir. Zaman daralıyor. Barış, bağımsızlık ve sosyalizm bayrağını açarak, en geniş ittifaklarla sokaklara çıkma vaktidir.