Alametler ve marifetler

Alâmetler belirdi.

Bazı televizyon yıldızı köşe yazarları ihtiyatı elden bırakarak alenen hükümeti eleştirmeye, Başbakan’a açık mektup yazmaya başladılar.

Fakat en önemlisi, Hürriyet’in “Türkiye’nin yeni şarkısı” olarak sunulan televizyon reklam filmi. O nasıl bir özgürlük ve eşitlik ilanı öyle, insan seyretmeye doyamıyor: “Hak benim, hayat benim, özgürüm, bireyim.” Müzikal muhalefet!

Büyük Ortadoğu çapında madara olan Amerikan emperyalizmi her köşesine derinlemesine nüfuz ettiği Türkiye’de tutunmak için bir saray darbesiyle at değiştirmeye hazırlanıyor. İktidardaki at durumu fark etti çeşitli marifetler sergilemeye, seyirlik (spektaküler) gösteriler yapmaya başladı.

Bir süredir dinlendirilen Kuzey Irak’la federatif olma projesini müzikal gösterilerle ısıtıp, eşzamanlı olarak müflis “açılım projesi”nden ileri doğru kaçmaya Kürt milli hareketinin dindar kesimini Hüda-Par İslamcılığı ve Demokratik İslam Kongresi’yle, sol ve laik kesimini ise HDP ile ayırarak, bileşenlerine parçalanan BDP’nin takatini kesip Kandil’i ve Rojava’yı tecrit etmeye ve bütün Kürtlere Barzan aşiretinin kapitalist reisini dayatmaya çalışıyor. Ahmet Türk, haklı olarak, “Birileri önümüzdeki seçim için davet etmiş olabilir” dedi. Doğru söze ne denir? Bunlar seçim operasyonları.

Öte yanda hükümet, bir ölüm fermanı gibi gördüğü Edelman-Abramowitz raporunda ne yazıyorsa aksini kanıtlama telaşına düştü. Mezhepçilik mi? Asla! Dışişleri Bakanı dört nala koşup, Maliki’nin asabını bozma pahasına Sadr’ın ve Sistani’nin eteğine yüz sürdükten sonra, “Biz mezhep çatışmasının önüne geçmek için çalışıyoruz,” dedi. Bak sen şu işe! Hızını alamadı, “Allah bizlere de İmam Hüseyin’in yolundan yürümeyi nasip etsin” dedi. Çarpılacak! Diktatör ise müstakbel torununa “Ali” ismini vereceğini ilan etti husumet çıkaranların Yezid’in safında yer aldığını söyledi. Bu arada el-Kaide konvoyları peş peşe yakalanıyor, cephanelikleri basılıp dağıtılıyordu.

Edelman-Abramowitz’in bu dini kodlardan ne anladıklarını bilemeyiz. Yankee’nin mesajı gayet açık: “Önünüzde 18 ay var,” diyor. “Bu süre içinde marifet göstermez, üç seçim engelini aşıp taşeronluk beratını boynunuza dolamazsanız sizi deliğe süpürürüz.”

Aslında bu at değiştirme işini Haziran Ayaklanması’ndan sonra da denediler. Gül ve Arınç isyancılara hak verdi. Dahası, Milli Eğitim Bakanı “Herkesi kendimize karşı birleştirmeyi başardık” dedi. Fakat Tunus dönüşünde karanlık sokaklarda korsan mitingler yapan Diktatör hepsini fırçaladı ve karşı-darbeyle iç düşmanlarını dize getirdi. Sıkı adam aslında, Kasımpaşalı… “Biz bir çıkar grubu değil, bir dava hareketiyiz” diyor. Bakanları o sırada dövmüş olabilir. Muhalif bakan içeri giriyor bir kafa, çeneye bir sağ, karaciğere bir sol kroşe. Bakan yerde… Parti içi muhalefet dövüş sanatlarında uzmanlaşmayı gerektiriyor. Zavallı Arınç’a baksanıza, nasıl tırstı. 10 Kasım günü “Ata’nın huzuru”nda dikilirlerken, yanındaki zebellah kafasına bir tane çakacakmış gibi nasıl da ürkek ürkek bakınıyordu.

Türkiye’nin İslamcı kadrolar tarafından yönetilmesi, hırçın atın yerini emperyalizme daha uysal bir başka atın alması kader değildir. ABD’nin dümen suyunda NATO üyesi kalmak bugünün dünyasında sadece felaket getirir. Amerikancı darbe de olmaz. Soğuk Savaş sonrasında “Amerikancı darbe”nin olamayacağını Mısır’da gördük. Generaller Amerikalının parasını reddettiler, “Suriye’ye saldırırsanız, Süveyş Kanalı’nı kapatırız,” dediler Sisi, Ruslarla “yeni bir yapıcı ve verimli askeri ilişkiler dönemi”nin başladığını, bu sayede Rusya’yla “tarihi ilişkilerinin devamını sağladıklarını” ilan etti (BBC, 14.11.2013).

Bunların yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Ne sıkıyönetim ilan edebilirler, ne de polis darbesi yapabilirler. Diktatör daha birkaç gün önce taraftarlarına ne diyordu: “Ofansif olun!” Korkuyor ve ölü atı kırbaçlıyor. Akıncı Gençlik’i gördük zamanında. Bunların geleneklerinde militanlık yok. Sadece parayla oynamayı, su ve gaz sıkmayı, öğrencileri hapse atmayı bilirler.

Şu son yaptıkları şarkılı türkülü numaralar, topluca ağlaşmalar, siyaseti dizayn etme, ABD’ye yaranıp iktidara tutunma çabaları tek kelimeyle komik ve hazin. Dünyanın satranç oynadığı yerde dama oynuyorlar. Onları iktidara yerleştiren güç desteğini çeker gibi olduğunda nasıl da telaşlandı garibanlar. Çin füzelerini nereye saklayacaklarını bilemediler.

Haziran Ayaklanması’nı Sarıgüllerin, “Umuda Yolculuk” diyen çok amaçlı partilerin didiklemesine izin vermeyecek geniş bir devrimci eylem birlikteliği her şeyi değiştirebilir. Dahili ve harici nesnel koşullar fevkalade müsaittir.

İnceden inceye hesaplanacak bir şey de yok aslında. Her şey Haziran Ayaklanması’nın daha yüksek bir düzeyde tekrarına bakar. Sonrası düşünülür. Yeter ki halk şu gerici sayfayı kapatsın.