Serdar Şahinkaya

Çalışanların efendi olduğu, köylünün mesut olduğu bir ülke tarifi 1923 yılı için oldukça ilerici ve dikkat çekici değil midir?

İktisat Vekili Mahmut Esat Bey'in Türkiye İktisat Kongresi’ni açış konuşmasındaki kritik ögeler

Serdar Şahinkaya

Bundan tam 102 yıl önce kadim kent İzmir’de 1135 delegenin katılımıyla 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihlerinde Cumhuriyet’ten önceki son kurucu kongre olan Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştı. O Kongre’ye ilişkin bu köşede farklı tarihlerde çeşitli yazılar yazdım. Bu yazıda1 Kongrenin açılış günü olan 17 Şubat 1923 günü Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasından sonra dönemin genç İktisat Vekili, aynı zamanda Kongrenin fikri mimarı Mahmut Esat Bey’in (Bozkurt) yaptığı konuşmayı bilgilerinize sunmak istiyorum.

ss

Mahmut Esat Bey
Kaynak: Serdar Şahinkaya Arşivi

Gazi Paşa’dan sonra kürsüye Mahmut Esat Bey gelir ve konuşmasına başlar:

“Aziz Türkiye’nin öz evlatları, hoş geldiniz, güzel Türkiye’nin ameleleri, san’atkârları, çiftçileri ve tacirleri hoş geldiniz, hür ve müstakil güzel yurdun yorulmaz cesur emekçileri, hayatını dişleriyle, tırnaklarıyla kazanan ve şimdi hürriyet ve istiklâl yolunda şehit düşen yavrularının nerelerde gömülüp kaldığını bilemeyen, bir kırık mezar taşında fatiha okuyabilmek imkânını bile bulmayan çilekeş Türk hanımları hoş geldiniz (sürekli alkış sesleri). Amele hanımlar, hoş geldiniz. Gelecek sene adedinizin daha çok olmasını dilerim.”

Mahmut Esat Beyin fikirlerine dönük asılsız suçlamalar arasındaki “ırkçı ve faşist” ithamlarında bulunanlara bırakın diğer satırları, konuşmanın sadece girişi bile yeterince ders ile doludur.2

Mahmut Esat Bey, mevcut iktisadi duruma ait meselelere girişmeden önce, iktisadi tarihimizi dört ana döneme ayırır:  

  1. "Osmanlı İmparatorluğunun tesisinden Hilafetin intikaline kadar.
  2. Hilafetin intikalinden Tanzimat’a kadar,
  3. Tanzimat’tan Teşkilât-ı Esasiye devrine kadar,
  4. Yeni Türkiye ve Teşkilât-ı Esasiye devri”

Her bir dönemin ana özelliklerini belirleyerek, İmparatorluğun gerileyiş ve çöküşüne dikkat çeken Mahmut Esat, dördüncü devrin “yeni bir devir, millet hâkimiyeti, Teşkilat- Esasiye devri” olduğunu vurgulamaktadır.

Esat Bey’e göre, “hâkimiyeti milliye, milli hâkimiyet-i iktisadiye”dir. Çünkü “böyle olmazsa, hâkimiyeti milliye ‘serap’ olur”. Bu tespit, Gazi Paşa’nın konuşması ile birebir örtüşmektedir.

Teşkilât-ı Esasiye devrini de aşağıdaki biçimde tanımlar:

“Gözyaşlarını silen, çalışanları efendi yapan, köylüyü mesut kılan, yeni Türkiye’yi iktisaden bir mamure haline getiren devir."

Çalışanların efendi olduğu, köylünün mesut olduğu bir ülke tarifi 1923 yılı için oldukça ilerici ve dikkat çekici değil midir?

Özgün model: Karma ekonomi…

Mahmut Esat Bey konuşmasını, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun geçmiş düzenden farklarını, batıdaki gelişmeler ve büyük Fransız İhtilalinden örneklerle sürdürür.

Yeni Türkiye’de takip edilecek iktisadi sistemin / siyasetin, bugünkü sistemlerin hiç biri ile aynı olmayacağının altı çizilirken, memleketin tarihine ve ihtiyacına uygun ve özgün bir model oluşturulması fikri ön plandadır.

“Biz iktisat meslekleri tarihinde mevcut mekteplerin hiç birine mensup değiliz. Ne (bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar) mektebine, ne de sosyalist, komünist, etatist veya himaye mekteplerinden değiliz. Bizim de, yeni Türkiye’nin yeni iktisadî manasına göre yeni bir iktisat mektebimiz vardır. Buna ben Yeni Türkiye İktisat Mektebi diyorum. Yukarıda zikrettiğim mekteplerden hiçbirine mensup olmamakla beraber memleketimizin ihtiyacına göre bunlardan istifade etmeyi de ihmal etmeyeceğiz. Yeni Türkiye muhtelit (karma) bir iktisat sistemi takip etmelidir. İktisadî teşebbüs kısmen devlet ve kısmen teşebbüs-ü şahsi tarafından deruhte edilmelidir.

Mesela, büyük kredi müessesatını sanayi teşebbüsasıtını ilâh. Devlet idare edecektir. Çünkü memleketimizin iktisadi vaziyeti buna istilzam ediyor.”

Görüldüğü gibi seçilecek iktisadi sistem, karma iktisadi sistemdir. Ancak, Devlet bir iktisadi aktör, iktisadi hayatın sürükleyici lokomotifi olacak, ekonominin üretici güçlerine adet "sinyal etkisi" vererek yol da göstermiş olacaktır.

Sınıf ve yabancı sermaye

Mahmut Esat, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın konuşmasındaki tematik çerçeveye birebir tekabül eder biçimde sınıf ve yabancı sermaye meselesini şu şekilde değerlendirmektedir:

“(…) dün olduğu gibi bugün de, bizde iktisadî manasıyla mütebellir bir sınıf meselesi mevcut değildir. Biz de tüccar da, çiftçi de, sanayî erbabı da amele de bütün iktisat âmillerimiz doğrudan yabancı sermayenin esir ve hizmetkârıdır. Bütün bu iktisat zümrelerinin birleşmesi, kendilerini teşkilâta bağlaması lâzımdır.

Zannedilmesin ki bu cihete işaret ederken yeni Türkiye İktisat Mektebinin ecnebî sermayesine karşı bir taassubu, bir husumeti ve adâveti vardır. Hayır, biraz evvel Paşamızın dedikleri gibi biz Türkiye’yi, iktisadiyatını bir esirler ülkesi halinde ecnebî sermayesinin eline terk ve tevdi edemeyiz. Fakat memleketimizde meşru bir surette kazanmak ve yaşamak isteyen yabancı sermayesine kanun ve nizamlarımıza tâbi olmak üzere Türkiyelilerden3 fazla bir imtiyaz, bir hile ardında koşmamak şartıyla memleketimizde her türlü teşkilâtı, hatta diğer milletlerin gösterdiği kolaylıkları irae etmeye her zaman hazırız."

Halk Devleti – Halk Hükûmeti

İktisat Vekili, kurulacak olan devletin niteliğini Gazi Paşa’nın izinden giderek Halk Devleti ve Halk Hükûmeti kavramlarını kullanarak konuşmasını sürdürür. İlginç ve önemli bir husus olarak dikkatinizi çekerim; bugünün diliyle ekonomi bakanı devletin takip edeceği siyasetin yönünü, üretici sınıflar göstermeli ve belirtmelidir demektedir.

"Hanımlar, efendiler;
Türk hâkimiyet-i milliyesi, ancak ve ancak Türkiye hâkimiyet-i iktisadiyesine istinadla pâyidar olabilir. Binaenaleyh, bundan sonra Devletin takip edeceği siyasetin istikametini çiftçinin üvendiresi, san'atkârın çekici hülâsa iktisadiyatımızın menafı-i âliyesi göstermeli ve çizmelidir ki, hakikî, millî bir Türk (Halk Devleti) teessüs edebilsin. Türkiye, tarihinin hiç bir safhasında bugüne kadar bir halk devleti idaresi ve binaenaleyh millî bir devir yaşamadı.

Hanımlar, efendiler;
Milletler âli menfaatlerini ihmâl eden idareleri sonunda silâhla devirirler. Bundan üçbuçuk yıl evvel Türkiye’nin Efendi halkı da böyle yaptı. Ve icabederse herhangi bir kuvveti yine ve her gün silâhla devirmeğe kadirdir. Ve bunu dâhile ve harice karşı yapabiliriz ve yaptık. Maamafıh yeni halk hükümeti, milletin menafı-i aliyesini ihmâl etmeyecektir ve edemez ve bunlara muvaffak olacaktır."

Mahmut Esat konuşmasının sonuna doğru iktisadiyatımızın gelişmesi için alınması lazım gelen tedbirleri altı başlıkta özetler:

“Hanımlar, efendiler;
Yeni iktisadiyatımızın inkişafı için bugün ittihazı lâzım gelen âcil tedbirler meyanında birkaç şey tavsiye etmek, hatırlatmak isterim.

  1. Meslek teşkilâtı,
  2. Kredi müessesatı,
  3. Makine devri,
  4. İktisat cidâline toplu çıkmak,
  5. Kendi kendimize yetmek,
  6. İstihsâlimizi tezyid ve tanzim, ithalât ve ihracatımız arasında tevazün husule getirmek."

İktisat Vekili Dr. Esat, Mesleki Temsil ilkesinin hararetli bir savunucusu olduğunu bu konuşmada da hissettirir:

“Meslek teşkilâtı, meselâ çiftçi dernekleri, amele, tüccar sendikaları ve ilâh, vücude getirilmedikçe ve bunlar haklarını müttehiden düşünerek istemedikçe, gerek harice ve gerekse dahile karşı zayıf kalırlar. Ben teşkilâtı hayatın yarısı olmak üzere telâkki ediyorum."

Yeni Türkiye

Konuşmasının sonunda cehaletin tasfiyesinin çok önemli olduğundan bahseden Esat Bey, yine teşkilatın önemini vurgulayarak konuşmasını şu sözlerle tamamlar:

“Yeni Türkiye, sabanın, çekicin, sây’in, zekâ ve liyâkatin hakkını, hürriyet ve istiklalini istiyor ve cidâlini, öne çıkaracak harici ve dahili her kuvveti yıkmaya kâdir olabilecek bir surette yapıyor."

  • 1

    Bu yazı; Serdar Şahinkaya (2023). Cumhuriyet’ ten Önceki Son Kurucu Kongre: Türkiye İktisat Kongresi, (İzmir-17 Şubat – 4 Mart 1923). Telgrafhane. Ankara. s.238 – 243’e dayanmaktadır.

  • 2

    Türk Devriminin önde gelen isimlerinden Mahmut Esat (Bozkurt) hakkında birkaç hususa değinmek özellikle genç kuşak okuyucular için önemlidir. Mahmut Esat, 1892’de Kuşadası’nda doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra İsviçre’ye gitmiştir. Fribourg Üniversitesi’nde yeniden hukuk lisansı eğitim alan Mahmut Esat 1919 yılında aynı üniversitede doktorasını tamamlamıştır. Doktora diploma tarihi güzel bir tesadüf olarak 19 Mayıs 1919’dur. Dr. Mahmut Esat, doktora tez konusu olarak “Osmanlılar Kapitülasyon Rejimi” seçmiş ve tezi CUM LAUDE (Onur) derecesiyle kabul olmuştur. Bu yazı için ayrıntı gelebilir ama bilinmesinde yarar vardır. Kasım 1922’de Lozan’a giden Türk Heyetinin çantalarında bu doktora tezi de vardır. Zira Mahmut Esat Bey tezinde; Osmanlı İmparatorluğu’nun kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırma hakkı bulunduğunu savunmuştur. Böyle bir tezin uluslararası çapta bir jüri tarafından Doktora tezi olarak kabul edilmesi, Lozan Türk Heyeti’nin argümanlarını kuvvetlendiren en önemli hukuki dayanak olmuştur. Kongre’nin mimarı olan 31 yaşındaki genç İktisat Vekili Mahmut Esat için bakınız:

    Mahmud, Esad (2008). Osmanlı Kapitülasyonları Rejimi Üzerine Tarihi Metinlerin Işığında Kapitülasyonların Hukuki Özellikleri. (Fransızcadan Çeviren: Ahmet Öylek). Türk Hukuk Kurumu. Ankara.

    Mehmet, Gödekli (2007). “Anayasacılık Ekseninde Nevi Şahsına Münhasır Bir Düşünce Devlet Adamı: Kemalizmin İdeologu Mahmut Esat Bozkurt”. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası. Prof. Sadri Maksudi Arsal’a Armağan Özel Sayısı. C.I. XXVI.s.543 -601. İstanbul.

    Hakkı, Uyar (2008). “Mahmut Esat Bozkurt ve Sol Düşünce”. Mahmut Esat Bozkurt’un Anısına Armağan. İstanbul Barosu Yayınları. İstanbul.

  • 3

    Buraya dikkat isterim.