Bakanlığın aymazlığı

Bilindiği gibi eğitim bakanlığı neredeyse önüne gelen her gerici kuruluşla protokol imzalamaktadır. Bu protokollerden biri, Ensar Vakfı ile 24 Temmuz 2017 tarihinde imzaladığı ortak seminer ve sosyal etkinlikler düzenleme protokolüdür. Bu protokolün iptali için Eğitim-Sen’in açtığı dava sonunda, Danıştay 8. Dairesi 13 Eylül 2018 gün ve E: 2017/7712 sayılı kararıyla, bu protokolün örgün eğitime ilişkin kısmını iptal etmiştir. İptal kararının temel gerekçesi, “…bir kamu hizmeti olan eğitim öğretim hizmetinin, Devletin hizmet alanı içerisinde ancak genel idare esaslarına göre memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesine ilişkin Anayasanın amir hükmüne ve Türk Milli Eğitiminin temel ilke ve kurallarına aykırı olduğu, dayanak hukuksal düzenlemelerin amaç ve kapsamını aşmasıdır.” (1) Danıştay, ilgili protokolü, Anayasanın 2., 42. ve 128.; Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 2., 3., 4., 17. ve 18.; 652 sayılı KHK’nin de 2., 27., 42., 53. ve 56. maddelerine aykırı olduğu için iptal kararını almıştır. 

Bakanlığın gerici hedefleri olan kuruluşlarla işbirliği yapması, Anayasanın 10. maddesindeki “Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” ifadesine de karşıdır. Ayrıca yukarıda değinilen maddeler yaygın eğitimi de içerdiğinden Danıştay’ın bu kararının yalnız örgün eğitim için vermesi anlaşılır gibi değildir. Ancak Danıştay’ın bu kararı, benzeri kuruluşlarla yapılan protokollerin yasa dışı olduğunu göstermektedir. Bir hukuk devletinde benzeri protokollere anında son verilmesi gerekirken, bakanlık böylesi protokolleri imzalamaya devam etmiştir. Örneğin Danıştay’ın bu kararı sonrasında, 2019 Ocak ayında Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü ile Antalya Ensar Şubesi arasında benzer bir protokol düzenlenerek, Antalya’daki devlet okullarında ‘Değerler Eğitimi’ni Ensar Vakfı’nın vermesinin önü açılmıştır (2). Danıştay, bakanlık ile Nurcu Hizmet Vakfı arasındaki protokolü Mart 2019’da iptal etmiş (3) olsa da, bakanlık Eylül ayında Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) ve Nur Cemaatine yakınlığı ile bilinen Hizmet Vakfı ile yaptığı protokollerin süresini uzatmıştır (4). Bakanlık Nur cemaatinin Yazıcılar koluna ait Hayrat Vakfı ile vakfın öğrenci ve öğretmenlere Osmanlı Türkçesi ve Kuranı Kerim dersleri vermesi konusunda protokol imzalamıştır (5).

Bu arada bakanlık, 8 Haziran 2017 tarihinde çıkardığı 30090 sayılı “Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği”ni, 12 Eylül 2019 tarih ve 30886 sayılı yönetmelikle değiştirmiştir. Yapılan önemli değişikliklerden biri, 2017 yönetmeliğinin 7. maddesinin son kısmını oluşturan “… öğrencilerde gönüllülük bilincini özendirmek, engellilik, yaşlılık, insan ve çocuk hakları ile toplumsal cinsiyet eşitliği konularında farkındalık oluşturmak amacıyla bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif alanlarda sosyal etkinlik çalışmaları yapılır” cümlesinden ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ ibaresinin yürürlükten kaldırılmasıdır. Bu değişiklikle AKP ve bakanlık, 2012’de TBMM’de oluşturduğu “Toplumsal Cinsiyet Açısından Anayasa Konulu Komisyon” ile toplumsal cinsiyet eşitliğinin hazırlanacak yeni anayasada yer alması için başlattığı çalışmalardan tamimiyle vazgeçip bu konuyu rafa kaldırmıştır. Toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışına, hedefine ve projelerine son veren bakan Selçuk, kızlara “Her zaman ayaklarını yere sağlam bas” diyerek söyledikleriyle yaptıklarının örtüşmediğini göstermektedir. 

İkinci önemli değişiklik ise, 2017 yönetmeliğinin 1. maddesinin son kısmındaki “… bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif alanlarda öğrenci kulübü ve toplum hizmeti kapsamındaki sosyal etkinliklerin usul ve esaslarını düzenlemektir” ifadesiyle aynı yönetmeliğin 2. maddesinin son kısmındaki “bilimsel, sosyal, kültürel, sanatsal, sportif alanlarda öğrenci kulübü ve toplum hizmeti kapsamındaki sosyal etkinliklere ait usul ve esasları kapsar” ifadelerinde yer alan “kapsamındaki sosyal” ibaresinden sonra,  “etkinlikler ile kamu kurum ve kuruluşları, uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum kuruluşları tarafından eğitim kurumlarında yapılacak sosyal” ibaresi eklenmiştir. 

Bu değişiklikle bakanlık yasalara aykırı olan bu tür kuruluşlarla protokol yapılmasını yönetmelikle aşmaya çalışmıştır. Hiçbir hukuk devletinde yönetmelikler yasaların üstünde değildir. Dolayısıyla başvurulduğunda, Danıştay 13 Eylül 2018 kararında kullandığı aynı gerekçelerle bu yönetmelik değişikliğini de iptal edecektir. Bunu bilen bakanlık, gerici kuruluşlarla protokol imzalamayı hızlandırarak konuyu oldubittiye getirmeye çalışmaktadır. Örneğin bakanlığın Din Öğretimi Genel Müdürlüğü ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) arasında imzalanan bir protokole göre, bakanlığa bağlı tüm ortaokul ve imam hatip ortaokullarındaki öğrencilere TÜGVA “Çizimlerle 40 Hadis yarışması” gerçekleştirecektir (6). Başakşehir Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 9 Ekim 2019 tarihli yazısıyla, bakanlıkla TÜGVA arasında yapılan protokol çerçevesinde, ilçedeki resmi liselerin 2019-2020 eğitim-öğretim yılında TÜGVA’nın Medeniyet ve Değerler Kulübü kurması için gereğinin yapılmasını istemiştir (7). MEB, öğrencilere yönelik harem selamlık etkinlikler düzenleyen ve Nur Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen Siverek Öğrenci Derneği’ne, ‘uygun görülen yer ve zamanda’ öğrencilere yönelik ‘manevi içerikli’ seminerler düzenlemesine izin vermiştir (8).

Bakanlık benzer hukuk tanımazlığı din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde de göstermektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu dersin zorunlu olamayacağına karar vermişse de, bakanlık zorunluluğa son verecek girişimi bir türlü başlatmamaktadır. 

Bakanlık, mesleki eğitimi özel sektöre devrederken dini öğretimi de gerici vakıflara devretmeye başlamıştır. Çocukları dinsel öğreti bombardımanına tutan bakan Selçuk, örneğin 40 hadisle meşgul edilecek çocuğun, hayal etse etse ancak 41. hadisi hayal edebileceğini bile bile, çocuklara “Hayal et, üret” demektedir; “Yola çıkan her çocuğa rehber olmak görevimiz” demektedir. Bu tür söylemler, Selçuk’un yaptıklarıyla söylediklerinin örtüşmediğini bir kez daha göstermektedir. 

Bu gidiş gidiş değildir. Çocuklarımızın bu denli laik ve bilimsel eğitim ve anlayış karşıtı kuruluşlarla yüz yüze getirmek yasal değildir, adil değildir, eğitsel değildir, çocukları ve geleceği düşünenlerin yapacağı iş değildir. Türkiye’nin geleceği için ya bakanın bir an önce eğitim bilimci olduğunu anımsaması ya da bu görevden istifa etmesi ve AKP’nin de toplumu din toplumuna dönüştürme hevesinden vazgeçmesi gerekir. 

[email protected]


1) http://www.kesk.org.tr/wp-content/uploads/2018/09/DANI%C5%9ETAY-8.-DA%C4...

2) https://www.evrensel.net/haber/372665/yargiya-ragmen-egitimde-ensar-israri, 2 Şubat 2019.

3) https://www.risalehaber.com/danistay-meb-ile-nurcu-hizmet-vakfi-arasinda..., 6 Mart 2019.

4) https://www.yenicaggazetesi.com.tr/meb-iktidara-yakin-vakiflarla-sessiz-..., 2 Eylül 2019.

5) https://www.pirha.net/meb-ile-nurcu-hayrat-vakfi-arasinda-is-birligi-pro..., 14 Eylül 2019.

6) https://t24.com.tr/haber/meb-ile-protokol-imzalayan-tugva-ortaokullarda-..., 8 Ekim 2019.

7) https://www.birgun.net/haber/bilal-erdogan-in-vakfi-okullarda-kulup-kurm..., 13 Eylül 2019.

8) https://haber.sol.org.tr/turkiye/gerici-dernek-ogrencilere-meb-onayiyla-..., 11 Ekim 2019.