Türkiye’nin liberali liberalin Suriye’si

“Vicdan muhakemesi yapabilmesi için kişinin vicdan ve onur taşıması gerekir.”

 

Yazar diyor ki, “BAAS Rejimi’nin zulmünden kaçan Sünni kardeşlerine AKP kuçak açtı, iyi de etti”. Yazının başka yerinde ise, “Cihatçı çeteler ile Suriye Ordusu arasında sıkışan sünnilerin bir sığınak bulmaları ve onlara kucak açılması iyidir, doğrudur, insancadır”diyor. “AKP’nin Sünni kardeşleri” BAAS zulmünden mi kaçıyor, cihatçı çetelerle Suriye ordusu arasında sıkışmaktan mı? Yazarın yorumları açısından burada bir muamma var, ama çözülmez değil, küçük! Liberalliğin pişkinliğine verip geçelim! Yine aynı yazıda diyor ki: “İktidardaki BAAS  rejiminde belirgin bir Nusayri ağırlığı var. Nusayrilik için en kestirme tanım Arap Aleviliği. yüzde 11-yüzde 17 yani azınlıklar.” Biraz durup, yazara sormak gerekir: Suriye’de Başkanlık seçimi Haziran 2014’te uluslararası gözlemci heyetlerin ‘merceği’ altında yapıldı, ‘mercimek’ kadar hile bulamadılar, “Halkın yoğun katılımıyla şeffaf ve meşru bir seçim” diye açıkladılar. Katılım yüzde 73,42 (yani 15 milyon seçmenin 11 milyonu oy vermiş). Esad yüzde 88,7 yani 10 milyon oy aldı. ABD ve Batı’nın en sahtekâr kesimleri bile “hile oldu, dipcik zoru var” diyemedi. Sustular. Suriye Parlamentosu’nda Komünist Parti vekilleri var, biri de Bakan düzeyindeydi! Peki, yazar bu konuda ne düşünüyor? Muamma! Liberal körlüğe verip bunu da geçelim! Yazar, “Suriye Araplarında çoğunluğu oluşturan kesim Sünni. BAAS rejimine muhalefet eden ve son dönemde başkaldıran da onlar. Suriye ordusu önünden kaçmak ve Türkiye’ye sığınmak zorunda kaldılar” diyor. Aynı yazıda, “Suriye sınırı El Nusra, El Kaide, IŞİD gibi cihatçı çeteler için kevgire döndü” diyor. Bir muamma da burada var: Yazarın söz ettiği ‘muhalif’lerin örgüt adları ne? Suriye’de ayaklanan güçler El Nusra, El Kaide, IŞİD gibi şeriatçı caniler değilse kim? ‘Kaçan sığınmacılar’ mı? Cihatçı çetelerse, arkasında kim var? 2 bin TIR’lık silah yardımını bunlara kim yapmış? ÖSO ve “Suriye’nin Dostları”nı kimler oluşturdu; “Sünni kardeşlerine” kim kucak açıp silahla, parayla besledi? Hadi, liberalliğin çarşaflaması deyip, bunu da geçelim! Emperyalistler Suriye saldırısına gerekçe olarak en büyük cayırtıyı “Esad kimyasal katliam yaptı” diye koparmışlardı! Megafon da liberallerdi! Çoluk çocuk yüzlerce masumu kimyasalla katledenlerin “muhalif” sıfatlı şeriatcı caniler olduğu ortaya çıktı.  Suriye’ye karşı bir kara harekâtına bahane kılabilmek için “halkın zulümden kaçma görüntülü göçe zorlandığını” tarafsız gözlemciler defalarca rapor etti. Peki, yazar için sonuç? Muamma! Ama aynı plağı döndürüyor! Liberal koronun karakteri bu. Yazının ilk bölümünü “Burada sadece BAAS rejiminden kaçan Suriyeli Sünni Araplara Türkiye’nin kucak ve sınır kapılarını açmasından söz ediyorum ve bunun iyi, doğru ve insanlığa yaraşır bir tutum olduğunu vurguluyorum” diye tamamlayan yazar, 2. bölümde “IŞİD çeteleri egemenlik alanlarını adım adım genişletirken sonunda Ezidi bölgesine dayandılar ve Ezidileri Müslüman olmadıkları ve Müslümanlığı kabul etmeye de yanaşmadıkları için kitlesel olarak öldürmeye başladılar” diyor. Merak ediyorum: Kafa kesen, insan ciğeri yiyen şeriatçı canilere, “egemenlik alanlarını adım adım genişletme süreci”nde “Esad zulmüne muhalefet güçleri” diye yıllardır arka çıkanlar, acaba vicdan muhakemesi yapıyor mu? Gerçi, vicdan muhakemesi yapabilmesi için kişinin vicdan ve onur taşıması gerekir. Yazar, Davutoğlu‘nun “Irak’ta Sünniler üstündeki ağır baskılar ve haksızlıklar IŞİD’i doğurdu” sözüne atıfla, “Mezhep kardeşliği bu kadar ilkel bir tutuma ebelik edebilir, dış politikada belirleyici bir etken olabilir mi” diye sorup, “Anlaşılan edebilirmiş de, olabilirmiş de” diyerek tamamlıyor. Yani, “muhalif” tavırdan da geri kalmıyor! Yıllarca “yetmez ama evet” kayığında AKP-C’ye kürekçilik yaptılar. AKP, diğer onlarca katliam ve yolsuzluk gibi Hrant’ın katillerine de örtü oldu! Liberallerin son zamanlardaki RTE muhalifliği de, ‘Zaman’e! Yani, AKP-C’nin devleti paylaşım tepişmesinde “C” cenahına (Hrant’ın katliamcılarına) ‘Taraf muhaliflik’! Bir kısmı kendilerine “Hrant’ın Arkadaşları” adı koymuş! Biri de bu yazar! Bu da ayrı muamma! Gerçi soldan döküntü liberallerin tümü aynı da olsa, söz konusu yazarın adı bari muamma kalmasın: Liberal cenahın bayat, Cumhuriyet’in ‘taze’ yazarı Aydın Engin! Yazıyı da zaten Cumhuriyet’te okudum. Esasında okurken üzüldüm. Çünkü onu zekâ ve espri sahibi olarak tanımıştım. Sözünün ilk yarısı ikinci yarısıyla çelişen; her yorumu bir önceki yorumunun batağında yüzmeye çalışan; yalan, demagoji ve inkârdan beslenen bu hale nasıl düşmüş? Demek ki eblehleşmek de liberalleşmeye ‘paralel’!


Hangisi meşkuk,
hangisi masum;

hangisi bulanık,
hangisi duru;

hangisi doğaya rant yapışığı göçük,
hangisi doğanın yakışığı öpücük?

Karar sizin!