“HES” diye hırlayanı “Höst!” diye hoştlamalı!

Mazluma zulmedeni kavga kavga dişlemeli...

İnsanoğlu içinde ufukları, dorukları beslemeli. Günleri umut ile, sevdayı sevinç ile, dostluğu övünç ile düşlemeli...

Yalancıyı, talancıyı yobazı, madrabazı kinciyi, dinciyi, cinciyi kralcıyı, sultancıyı, paşacıyı köşe bucak taşlamalı! Irmağı zehirle bulandıranı, gerçeği yalanla sulandıranı, yoksulu dolandıranı köşe bucak ‘kış’lamalı...

Dağları ormanıyla, dalları çiçeğiyle, toprağı başağıyla düşlemeli...

“Hes” diye hırlayanı ‘Höst!” diye ‘hoşt’lamalı. Toprağı siyanürle dağlayanı siyanürle ‘duş’lamalı. Temizliğe dönekten, keneden, güveden, sülükten, yardakçıdan, gebeşten başlamalı. Şaklabanı ıslıkla, çıkarcıyı kusmukla, soyguncuyu pislikle, uyuşuğu toslukla, erketeyi terslikle, hileciyi foslukla eşlemeli. Hukukçuluk diye gugukçuluk yapanı, üç kuruşluk çıkar için padişaha tapanı, bile bile yanlış yola sapanı her ortamdan dışlamalı. Taze diye bayat kakalayanı, suçsuzu hırsız diye yakalayanı, gençleri polise ihbarlayanı kendi ‘iş’ kazanında haşlamalı...

Şu dünyada kuşsuz dalı kuşlamalı. Kırları yeşiliyle, dereyi akışıyla, rüzgârı esişiyle, bebeği gülüşüyle, hasreti dinişiyle, yolları bitişiyle düşlemeli...

Sistemden yemleneni, korkuyla çimleneni, kullukta demleneni boş vaadler saçanı, iş olunca kaçanı, kendi için uçanı kıvırtkanı, somurtkanı, çığırtkanı boşlamalı...

Derdi olan derdiyle kükremeli. Kavganın alazını, yaşanmış acıların nefesiyle beslemeli. Öfkeyi ateşiyle, yaşamı güvenciyle, zaferi sevinciyle, devrimi direnciyle düşlemeli...

Zalime sözcü olup ekranda kişneyenin, polise gözcü olup devrimci fişleyenin, düzenin koçu olup halka toslayanın dilini, gözünü, boynuzunu zift ile yaşlamalı. Telefon dinleyeni, sanatçı mimleyeni, devrimci izleyeni lanetle tuşlamalı. Alçaklığı açık seçik, alçakları isim isim sayarak hainleri birer birer ihanetin kimliğine koyarak kapıkulu yalakayı, işbirlikçi sünepeyi maskesinden soyarak, tasmasına vura vura uslamalı. Halka düşman gezeni, direnişe ajan olup sızanı, patronlarca beslendikçe azanı, her konuda yalan yanlış yazanı, daha fazla üremeden leşlemeli. Yobazlığın üfürükçü hocasını, nükleerin zehir tüten bacasını, vicdansızın ağzındaki hecesini kubur kılıp çişlemeli. Kıyıları villa villa kapatanın, ormanları siyanürle tüketenin, oluk oluk mazlum kanı akıtanın, zevki için yavru ceylan ürkütenin sefasını şişlemeli. Sol adına sağcı dille konuşanı, yoksul halkla alay edip gülüşeni, utanmadan celladına yılışanı, dövüş günü ortalıktan sıvışanı, hainlerle ihaneti bölüşeni uygun dille, uygun günde, uygun yönde ‘çüş’lemeli. Savaşlara kışkırtanın, çıkarını acılarda yürütenin, çocukları öksüz yetim büyütenin, insanları zindanlarda çürütenin yakasına yapışmalı. Halka pusu kuranla, emekçiyi vuranla, işkenceci yılanla ölümüne kapışmalı...

İnsan olan sırtını kovuklara, zifiri gecelere değil, doruklara, aydınlık yücelere yaslamalı. Cana tende, ömre günde, söze dilde gönül verip düşlemeli...