Le Monde’un Suriye misyonu

Esasen soL haber portalında ve soL gazetesinde üzerinde haklı olarak çokça durulan bir konuyu ben de bu yazıda gündeme almadan edemedim: medyanın Suriye konusundaki çarpıtma ve yalanları. Orhan Pamuk tetikçilik bahsini açtığına göre buradan devam edebiliriz: Fransız medyasında Suriye’ye karşı emperyalist bir müdahalenin tetikçiliğini de Le Monde gazetesi üstlenmiş bulunuyor.

Fransa’nın “prestijli” gazetesi Le Monde neredeyse her gün Suriye’ye yapılacak bir müdahalenin gerekçelerini oluşturacak haberler servis ediyor.
Bunlardan geçtiğimiz gün yayınlanan bir tanesi öyle çarpıcıydı ki üzerinde daha fazla durulmayı hak ediyor.

Haberin özelliği Birleşmiş Milletler temsilcisi Lahdar Brahimi’nin bir ateşkesin koşullarını görüşmek üzere Devlet Başkanı Beşir El Esad ile görüşmek üzere Suriye’ye gittiği gün ve Esad’ın kimyasal silah kullanma ihtimalinin dile getirilerek Suriye’ye olası bir müdahalenin yeniden gündeme getirildiği bir döneme denk gelmesi. Haber, her zamanki gibi yalnızca muhalif militanların ve “meşhur” Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SİHG) iddialarına dayandırılıyor ve Humus’ta 24 Aralık günü altı militanın Suriye Ordusu tarafından atılan “beyaz ve kokusuz bir gaz”ı soluduktan sonra öldüklerini ileri sürüyor.

Le Monde’un 24 Aralık tarihli internet sitesinin manşetinde yer alan bu haber tetikçiliğin ne “pespaye” bir iş olduğunu da gözler önüne sürüyor. Tıpkı kendisine entelektüel diyen altı yazarın bir araya gelip en bayağı tehdit mektuplarından birini yazmasında görüldüğü gibi, deneyimli ve tüm dünyada alıntılanan haberlere imza atmış olan yılların gazetesinde, Suriye ile ilgili bu tarz haberler gazetecilikle, habercilikle yakından uzaktan alakası olmayan bir üslup ve içerikte sunuluyor. Sanki Le Monde’un Suriye haberlerini her zamanki kadrosu değil de özel bir ekip yazıyormuş gibi.

Öte yandan Le Monde’un “tarafsız habercilik” ilkesi gereği değer verip de gündeme almadığı bir başka kimyasal silah kullanımı iddiası bir gün önce Suriye Ordusu tarafından dile getirilmiş ve kendisine ancak İran’ın haber kanalı Press Tv’de yer bulabilmişti. Buna göre başkent Şam yakınlarındaki Daraya bölgesinde muhaliflerin attığı sarı bir gaz yayan bomba sonucu yedi asker yaşamını yitirdi.

Tüm bunlar, Suriye’de İslamcı militanların kimyasal gazlarla deney hayvanlarını öldürdükleri videolar yayınlayarak, aynısını Alevilere yapmayı planladıklarını açıklamalarından birkaç gün sonra yaşandı.

Burada bir parantez açarak, Türkiye’de artık neredeyse hiçbir inandırıcılığı kalmamış olan Anadolu Ajansı gibi medya kurumları ise habercilik ve tetikçilik arasında uzun zamandır hiç fark gözetmediğinin altını çizelim. Örneğin AA tek bir haberde kolayca “Esed güçlerinin” hem fosfor, hem varil hem de misket bombası kullandığını ileri sürebiliyor.

Parantezi kapatıp Le Monde’un tavrına geri dönersek, 2012 yılında Suriye’de öldürülen Fransız gazeteci Gilles Jacquier örneği de Le Monde’un Suriye konusunda en başından beri nasıl bir angajmanla propaganda faaliyeti yürüttüğünü ortaya koyuyor. Bir Fransız televizyonu adına Suriye’ye giden Gilles Jacquier, 11 Ocak 2012’de Esad yanlısı bir gösteriyi izlerken muhaliflerin açtığı ateş sonucu, bir obüsün isabet etmesi ile hayatını kaybetmişti. Esad yanlısı bir gösteride Fransız bir gazetecinin askerler tarafından öldürülmesin her ne kadar mantık dışı görünse de, Le Monde ilk andan itibaren bu iddiayı dillendirmiş ve Suriye yetkililerinin bu konuda yaptığı tüm açıklamaları “güvenilmez, çelişkili” olarak yansıtmıştı. Sonuçta bu konuda resmi bir soruşturma başlatan Fransız resmi makamları yaz aylarında gazetecinin ölümüne muhaliflerin açtığı ateşin neden olduğunu açıkladı. Böylece Suriye’de ölen ilk Batılı gazetecinin muhalifler tarafından öldürüldüğü kesinleşmiş oldu.

Bütün bunlar niçin önemli?

Fransa Libya’da, emperyalizmin Ortadoğu coğrafyasındaki askeri müdahaleleri konusunda ABD’nin vasiliği altında inisiyatif almış ve uzun bir süreden sonra ilk kez askeri bir müdahaleye öncülük etmişti. Bu müdahale Sarkozy iktidarında gerçekleşti. Libya konusunda, asıl meselenin ülkenin zengin petrol yataklarının kontrolü olduğu tek tük dillendirilmiş olsa da, ülkenin bombalanmasına karşı Sarkozy’ye özel bir tepki gelmedi. Ne yazık ki Fransa solu da bu konuyu büyük ölçüde sessizlikle geçiştirdi. Hatta FKP’nin cumhurbaşkanı adayı Jean-Luc Melenchon Libya’ya müdahaleyi açıkça desteklediğini ilan etmişti. Dolayısıyla Fransa halkı Libya Fransız uçakları tarafından bombalandığında kayda değer bir tepki vermemişti.

Şimdi Suriye’ye dönük bir emperyalist müdahalede bu kez sosyal demokrat François Hollande yönetimindeki Fransa yeniden inisiyatif almaya hazırlanıyor. Fansa ABD ile birlikte, Suriye Ulusal Koalisyonu’nu Suriye halkının tek meşru temsilcisi olarak tanıyan ilk iki ülkeden biri oldu. Yukarıda da belirttiğimiz üzere şimdi Fransa halkı Suriye’de Esad’ın kimyasal silahları halkın üzerinde kullanmaya hazırlandığına ikna edilmeye çalışılıyor. Ve ne yazık ki, Suriye meselesi gündeme geldiğinden beri medyadaki yoğun “Esad’ın katliamları” propagandası Fransız halkı nezdinde tutmuş gözüküyor.

Ve ne yazık ki Fransa’da solun FKP gibi geniş kesimleri bu dezenformasyon kampanyasına karşı mücadele etmek bir yana bu kampanyanın değirmenine su taşımayı tercih ediyor.