Birbirini yiyen insanlar dünyası

Başlığın mecazi olduğunu düşünenler yanılıyorlar. Gerçekten de birbirini yiyen insanlardan bahsediyoruz.

Geçtiğimiz günlerde BBC’de yayınlanan bir haberde Orta Afrika Cumhuriyeti’nde ailesi katledilen bir adamın intikam almak için nasıl bir başka adamı yediği anlatılıyordu. Tam bir “yamyamlık” hikayesi. Gencin kendi anlattığı hikayeye göre hamile karısı, karısının kız kardeşi ve bebeği Müslüman bir grup tarafından katledilmiş. Buna karşılık Hıristiyan genç de etrafına topladığı bir grup insanla gözüne kestirdiği bir Müslümana saldırmış ve onu döverek öldürdükten sonra hıncını alamayarak bir de bacağını ısırmaya başlamış. O sırada orada bulunan BBC muhabirinin iddiasına göre ısıra ısıra adamın bacağını gerçekten yemiş. Ve açıklaması da “çok öfkeliydim” olmuş. Hatta hikayenin versiyonlarında adamın ertesi gün bakkaldan ekmek alıp olay yerine döndüğü ve öldürdüğü adamın etini ekmek arası yapıp yemeğe devam ettiği gibi ayrıntılar da var.

Olay bir Afrika ülkesinde geçince “batı” medyası için “yamyamlık” güzel malzeme. Zaten gazeteciler oraya katliam haberi yapmak için gönderilmiş. Ellerinde palalarla Hıristiyan avına çıkmış Müslümanlar, Hıristiyan avına çıkmış Müslümanlar. Gazeteler, bundan birkaç ay önce sorunsuz bir arada yaşayan komşuların nasıl birbirlerinin evlerini basıp birbirlerini katlettiklerinin hikayeleri ile dolu.

Peki ne oldu da aynı topraklarda birlikte yaşayan bu insanlar birden birbirlerini yemeğe başladılar? Katliam hikayeleri yapmak üzere oraya gönderilen İngiliz, Fransız, Amerikalı gazeteciler bunu anlatmıyorlar ne yazık ki. Afrika’da yaşananların gerçek sebeplerini yazan Avrupa’da bir avuç bağımsız gazeteci.
BBC ya da Le Monde’a kalsa bu kıtadaki hikaye Müslümanlara karşı Hıristiyanlar ya da o kabileye karşı bu kabile savaşları. Arada “beyaz adam” kurtarıcı rolüyle sahneye çıkıyor. Bazen de hikaye “yamyamlar”, “büyücüler” ile daha egzotik hale geliyor.

Halbuki bu hikayeyi daha gerçekçi bir biçimde anlatmak için Libya’da Kaddafi’ye karşı silahlandırılan İslamcı çeteleri, bu çetelerin Libya’da işleri bittikten geldikleri yer olan Mali’ye dönüp orada Fransızlardan ve Amerikalılardan aldıkları silahlarla savaşmaya devam etmelerini, Boko Haram, Kuzey Afrika El Kaidesi (AQIM) gibi İslamcı örgütlerin 11 Eylül ve özellikle de ABD’nin Irak müdahalesinin ardından kurulup gelişmelerini, ABD’nin yine aynı tarihlerden itibaren Sahra Altı Afrikası’nda artan askeri varlığını ve tabii ki bu bölgede petrol, elmas, altın ve uranyum çıkaran Avrupa-Amerika şirketlerini de hikayeye eklememiz gerekiyor.

Tabii hikayenin başka bileşenleri de var. Örneğin, Orta Afrika Cumhuriyeti’nde 2013 Mart’ındaki darbeyi gerçekleştiren ve ülkede Hıristiyanları katleden Seleka adlı örgüt. Yüzde 80’e yakını Hıristyanlardan oluşan bir ülkeden bundan bir buçuk yıl önce kurulmuş olan bu radikal islamcı örgütün nereden çıktığını açıklamak gerekiyor.

Bugün özellikle “Batı”nın “Afrikalılar birbirlerini yiyorlar” ikiyüzlülüğünün daha fazla teşhir edilmesi gerekiyor. Çünkü ne yazık ki bu hikayeyi çok daha yakın coğrafyalardan da tanıyoruz. Yine “Batı” tarafından silahlandırılan Suriye’deki İslamcıların bir insanın kalbini söküp yemesinin görüntüleri hala hafızalarımızdaki canlılığını koruyor.

Belki biraz daha silik ama yine de hafızalarımızda yer eden görüntüler eski Yugoslavya’da birbirini katleden Sırp, Boşnak ve Hırvatların görüntüleri. O zaman da yine aynı soruyu sormuştuk. Ne oldu da bir arada yaşayan bu komşu insanlar bir anda birbirlerinden ölesiye nefret etmeye, çeteler kurup evleri basıp insanların gözü önünde anneleri, babaları, abileri, kız kardeşleri katletmeye başladı?

[email protected]

Not: Haber soL gazetesinde de maalesef “yamyamlık başlığıyla” yer aldı ancak dikkatli soL okuru sevgili Ali Somel tarafından yine gazetenin sayfalarında bu dikkatsizlik eleştirildi. Solun özel olarak hassas olması gereken bir konu gerçekten de.